5 Şubat 2012 Pazar

"biz kötü insanlar değiliz, sadece kötü bir yerden geldik"


"utanç" (shame) için yılın en iyi filmi demeye korkuyorum, çünkü daha "drive"ı ve "we need to talk about kevin"i izlemedim, ama şu kadarını söyleyebilirim; son yıllarda çok az film, sözcüklerden çok görüntülerle derdini, ruhunu, duygusunu seyirciye geçirmeyi başarabildi ve "utanç" bunların başında geliyor.
dahası; bir yönetmen/film sanki hiç bir şey anlatmıyormuş gibi olup da bu kadar derine nasıl inebilir, hayret doğrusu.

filmin senaryosunu da yazmış olan yönetmen steve mcquenn üç yıl önce ilk filmi "açlık" (hunger) ile çarpmıştı; "utanç" ile çıtayı daha da yukarı çekti.

michael fassbender tek kelime ile muhteşem. carey mulligan'a ise nihayet hayran olabildim.

dallanıp budaklanmadan, az ve öz protagonistlerle ve her türlü fazlalıktan, özelikle de sözcüklerden tasarruf ederek anlatmak istediği esas fikre odaklanma konusunda filmin senaryosu sinema okullarında okutulmalı.


kişisel not:
filmin ikinci yarısında brandon'un yanağındaki yara izi, bana bir kere daha "bir zamanlar anadolu'da"ki savcının ve doktorun lekelerini hatırlattı.

4 yorum:

  1. danzon, sıkı dur filmi çok eleştireceğim. hunger 'dan sonra beklentim oldukça fazlaydı ama bu karşılanmadı. ne yazık ki bir metropol erkeğini seks bağımlısı yönüyle bizi vurmak istesede , filmi seyrettikçe ee ne var bunda, çoğunluk bu durumda diye düşündürdü. Karakterlerin yalnızlıkları yoğun utanç duygusunu şekillendirmiş.. Önüne gelen her kişiye duygusallıktan tamamen uzak, salt cinsel bir yakınlık duyan Brandon, bazen yalnızca değer vermek istediği insanlara değer veremediği için utanıyor. Dışarıdan bakınca son derece hali vakti yerinde görünen, sıradan ve uyumlu bir karakter, yani etraf dolu bunlardan. acı da duymadım bu yüzden. kardeşiyle aynı aslında ama dışa vurumları farklı. bizim ıssız adamın daha gelişmiş modeli..sonu da baya bir yoruma açık. sence gitti mi?

    YanıtlaSil
  2. (bu blogu takip edenlerin az çok fark ettikleri üzere hayranı olduğum) pina bausch’un dans için söylediği “beni ilgilendiren nasıl hareket edildiği değil, neden hareket edildiği” gibisinden bir sözü vardır. bausch’unkinden kopya çekersem, beni de ilgilendiren insanların davranışlarından çok, insanları o şekilde davranmaya iten duygusal nedenlerdir...
    izlediğim bir sanat yapıtının içinde bir yerlerde, eğer kendime göre, duygusal bir neden bulabiliyorsam, o yapıtla ilişki kurabiliyorum; bana dokunmuş oluyor.

    brandon ile sissy’nin arasında sıradışı, belki birileri tarafından “uygunsuz” olarak nitelendirilebilecek, kendileri tarafındansa kesinlikle “kötü” olarak tanımlanan bir “şey”lerin geçmiş olduğu sezinleniyor.
    filmde net bir şekilde dillendirilmeyen, sadece “sezdirilen” bir şey bu, ve belki de yazımın başlığı yaptığım sissy’nin sözleri bile fazla. çünkü zaten yönetmen o kadar ustaca, sadece görüntülerle “belli belirsiz” gösteriyor/anlatıyor/sezidiryor ki bu “şey”i, o iki cümleye bile gerek kalmıyor.

    örnek vermem gerekirse; birbirinin simetriği iki sahne:
    filmin birinci yarısında sissy banyodayken (mahremiyet, savunmasızlık,...) brandon içeri girer, sissy yıkanıyordur, çırılçıplaktır, ama brandon’u görünce kapanmaz, saklanmaz, utanmaz. brandon “sanki” utanır. seyirci olarak daha brandon ile sissy’nin abi-kardeş olduklarını bilmiyoruzdur, en fazla, eski sevgili olabilirler diye düşünürüz, brandon’un tepkisini biraz garipseriz.
    filmin ikinci yarısında bu sefer brandon banyodayken sissy içeri girer. brandon çıplaktır, mastürbasyon yapmaktadır; kızar çünkü utanır; ayrıca artık abi-kardeş olduklarını bildiğimizden biz de utanırız brandon adına, savunmasız mahrem bir anında basıldı diye. hemen ardından gelen sahnede brandon çıplak ama belinde havlusu, salondaki koltukta sissy’nin üzerine çullanır, hesap sorar, canını acıtır; havlu ilk hamle düşer, bu sefer brandon çırılçıplaktır.
    sadece bu iki sahne bile brandon ile sissy’nin geçmişte bir “şeyler” yaşamış olduklarını, bunun cinsellikle ve muhtemelen şiddetle ilgili olduğunu (büyük ihtimalle ensest ilişki, belki birbirleriyle, belki babalarıyla...) seyirciye aktarmaya yeterli bana kalırsa.
    daha sonraki bir sahnede; televizyonda siyah beyaz çizgi film (çocukluk, masumiyet,...) oynarken brandon ile sissy’nin enselerinden (bir otoritenin onları izliyor, kontrol ediyor olma hali, baba figürü...) çekilmiş görüntüdeki konuşmalarını saymıyorum bile.

    bu iki sahne sayesinde brandon ve sissy’e dokunabildiğimi, onların “şimdilerini” anlayabildiğimi hissettim.

    ayrıca filmin/yönetmenin seyirciye derinden derine, altan alta sezdirdiği saklı kalmış duygular ile bütün çıplaklığıyla ortaya serdiği, gösterdiği yüzeydeki eylemler arasında kurduğu karşıtlık da takdire şayan.

    bilmem derdimi anlatabildi mi...

    YanıtlaSil
  3. Şöyle bir gerçek İrlanda vurgusu. Yakın tarihte Irlanda ve Ingiltere ilişkisini, İrlanda'nın nasıl göç verdiğini biliyoruz. Filmin altında verdiği bu duruma göz kırpıyor. Danzon sana katılıyorum, maksimum
    2-3 sayfalık text ile de oldugunu da göz ardı etmemek lazım.
    Şu da var, sinema bize suçu, kötülüğü, "yanlış"ı, sapkınlığı gösterirken nedenlerini sorgulatır, biz bunu düşünürüz, bunun üzerinden gideriz, aslında sonucun değil nedenin önemli olduğu meselesi. Aklıma geçen yıl izlediğim Mexico City semalarından, Ano Bisiesto filmi geldi, orada da benzer bir hikaye, ardışık sekanslar vardı. Çenem düştü sanırım. Sanırım, bu yıl izlediğim en iyi film diyebilirim.
    Son söz, Pina Bausch, sen bizim için çok değerlisin.

    YanıtlaSil
  4. danzon , gayet iyi açıklamişın filmi. benim sonuçları değerlendirdiğimi sanmışın. aslında ben de fazla verilmyen brandon-sissy arasında olanlar hakkında ensestliği tahmin etmiştim. işte burada yaşadığı durumun ağırlığını bana hissettiremedi. belki çok fazla cinsel içerik sahnesinin gözüme sokulmasından. üçlü seksin saatlerce sürmesi gibi..konu güzel ama yok olmamış :)

    YanıtlaSil