13 Kasım 2010 Cumartesi

iki piyanistli konserler haftası


geçen sezon ara verdiğim işsanat seferlerime bu sezon yeniden başladım. sadece 10 konserlik. ve ikisi bu hafta gerçekleşip bitti bile.

şehrimizde kaliteli iki piyano konserine rastlamak olağan değildir, zira birbirine uyumlu iki piyano bulmak zordur. zaten bu yüzden pekinel kardeşleri uzun zamandır görmüyoruz sahnelerimizde; bu konuda -haklı olarak- aşırı titiz oldukları için.

çarşamba akşamı gidemediğim albert long hall'deki emre elivar & muhiddin dürrüoğlu dört el piyano konserini de [schubert'in fantazisini istanbul'da en son ne zaman canlı dinleme şerefine ermiştik; kaçırdığıma yazık oldu!] sayarsak bu hafta istanbul için gerçekten ikili piyano konserleri anlamında olağandışı bir haftaydı.


salı akşamı işsanat'ta baba ashkenazy'e oğullardan piyanist olanı [diğeri klarinetçiymiş] eşlik etti.
yarıları sonlandıran iki yapıt, borodin'in "poloveç dansları" ve ravel'in "la valse"i çok çok iyiydi, ama ravel'den çalınan diğer yapıt "ma mere l'oie"ye bol bol öksürük sesleri eşlik etti, tabii böylesi pek çekici olmadı.
konserin başındaki poulenc sonatı ve scriabin fantazisi ise ilk defa dinlediğim, bence pek de çekiciliği olmayan iki yapıttı; yorumları konusunda fikir beyan edemeyeceğim.


işsanat'ta bu akşam ise, kolay kolay denk gelinemeyecek bir piyano ikilisi vardı: kübalı michel camilo ile kübalı chucho valdes.

yaklaşık 1.60-65 boyunda bir piyano akrobatı/sihirbazı/büyücüsü/devi olan michel camilo her zamanki gibi hiperaktif, enerjik, heyecanlı, güleryüzlü ve sevimliydi.
chucho valdes ise 70 yaşında bilge bir çınardı; boyu 1.90 falandı [belki camilo'nun yanında o kadar uzun duruyordu, bilemeyeceğim] ve beden hareketleri hantaldı ama piyano başına geçince canavar kesildi, camilo'yla baş etmesini bildi; "duayen" dedikleri adamlardandı kendisi.

1990'da katia ve marielle labèque'in "love of colors" albümündeki "caribe" adlı inanılmaz [gerçekten "inanılmaz", abartmıyorum; dinleyen/bilen hak veriyordur bu yorumuma] yapıtıyla tanıdığım michel camilo'yu, daha sonraları caz festivali ve işsanat sayesinde sayısız defa canlı yaşantılama şansımız oldu.
bu akşam, hazır piyano ikilisi formatındalar, acaba "caribe" çalarlar mı diye içimden geçirmedim değil; ancak, yeterince güçlü istemedim herhalde, çünkü çalmadılar!

onun yerine, "besame mucho"nun da içlerinde olduğu tanıdık yapıtlardan bir seçmeyi, akla gelmeyecek yaratıcılıkta detaylarla süsleyerek [bazen oldukça abartıya ve hatta gösterişe kaçarak, fazlaca rokokovari] bizlere sundular. yine de; tek kelime ile muhteşemdiler. kulağımın pasını sildiler!
neyse ki biz de ısrarlı çıktık; iki bis çalmalarını sağladık. hele de sonuncusu, lirik atmosferiyle bulutların üzerine uçurdu bizleri. unutulmayacak bir konserdi!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder