7 Kasım 2010 Pazar

müşfik kenter'in sesinde hayat bulan orhan veli


müşfik kenter uzun zamandır kentenler sahnesinden uzaktı. kendisinin 60., kent oyuncularının 50., orhan veli'nin 30. yılını kutlama amacıyla "müşfik kenter'i dinliyorum" başlıklı bir orhan veli 30. yıl özel gösterisi hazırlamış. ekim sonundan beri harbiye kenterler'de sahnede...

müşfik kenter gösteri boyunca tek kişilik ahşap kare masanın arkasındaki genişce bir sandalye oturup şiirleri okuyor. sahnenin bir yanında konumlanmış piyanoda özkan yavaş, müşfik kenter'e eşlik ediyor.
30 yıl önceki ilk yapıma vefa ve saygı nedeniyle sanırım, oğuz aral'ın orhan veli'nin şiirine tam da denk düşen karikatürümsü dekoru sahnenin arkasına yerleştirilmiş. şiirlerin içeriğine bağlı olarak, minimal ışık oyunlarıyla dekorun belli bölümleri aydınlatılıyor.

oğuz aral'ın yönettiği "bir garip orhan veli" adlı yapımdan zihnimde kalanlar çok belirgin değil. program broşüründeki eski fotoğraflardan gördüğüm üzere; orijinal yapımda şiirlerin içerdiği hikayeleri güçlendirmek için dekoru oluşturan parçalar mizansene dahil edilmiş. müşfik kenter kah ceketli kah pardesülü. (o pardesü bu yeni yapımda dekorlardan birine asılmış duruyor)

"müşfik kenter'i dinliyorum"da müşfik kenter yerinden hiç kalkmadan orhan veli şiirlerini okuyor.
işte o zaman, keşke bu sefer hiç o dekor da kullanılmasaymış diyor insan; çünkü işlevsiz bir arka fon olarak arkada durmakta.
simsiyah ve bomboş bir sahnede; belki gelişigüzel bir iki perde gerilebilirdi ve üzerlerine düşürülen ışıklarla bellibelirsiz oyunlar yapılabilirdi; orhan veli'nin şiirlerinin anlattığı, içerdiği, çağrıştırdığı duygular soyut olarak canlandırılabilirdi.

ancak aslında, ister dekorlu ister dekorsuz herhangi bir ışık oyununa bile gerek yok müşfik kenter sahnedeyken!
türk tiyatrosunun bu en muhteşem oyuncusu o güzelim sesi, o inanılmaz nüanslı vurgularıyla orhan veli şiirlerini o kadar güzel okuyor ki, zaten onun sesiyle canlanıyor gözlerimizin önünde dalgacı mahmut, sandaldaki mualla, sessizliğin korku verdiğini bilen yalnızlar, zavallı acemi sol el, denizden yeni çıkmış ağların kokusu, martılar, mahveden havalar, kaydırak oynamasını bilmeyen ağaçlar, sırdaş kargalar, böyle de uzanıp sereserpe yatmaması gerekenler, inadına piyasa vakti muhallebiciye çağrılanlar, gözü kapalı dinlenen istanbul'un rüzgarı, kuşları, sokakları...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder