5 Eylül 2023 Salı

Sonsuzluğa Nokta'dan...


"... Apartmanın girişinde, nereden yayıldığı bilinmeyen ölgün bir ışık vardı. Işığın içinde, bacaklarının gölgesi merdiven basamaklarına kadar uzanan bir sandalye duruyor, sandalyede de, en az ışık kadar cansız ve bulanık görünen ürkek bir adam oturuyordu. Ansızın yüksek sesle bağırsanız ya da şöyle birkaç dakika yüzüne içinizden kötü şeyler geçirerek ısrarla baksanız, hemen ortalıktan kaybolacaktı sanki. Basamakları çıkarken, bıyıklarını hiç fark etmemiştim; ama ben yaklaştıkça bıyıklandı adam, ben yaklaştıkça bıyıklandı hatta aradan yıllar geçmiş gibi kır düştü bıyıklarına, hatta yalnızca bıyıklarıyla dikildi ayağa, yalnızca bıyıklarıyla baktı yüzüme ve bıyıklarıyla, "Kimi aradın?" diye sordu.
"Turan Küçükaslan'ı," dedim.
Çenesiyle bodrum kata inen merdiveni gösterdi.
"Otuz üç numara!"
Yavaş yavaş yürüdüm.
Onun, bıyıklarını çevirip arkamdan baktığını hissediyordum. Dönüp ben de ona bakmak istedim ama, yapamadım nedense, basamakları indim, otuz üç numaralı kapıda durdum ve zile bastım. İçeride, dönüp geriye bakma isteğimi örten boğuk bir kanarya ötüşü yankılandı. Sonra, oralarda saatlerdir çeşitli renklerde örtüşen binlerce kanarya varmış da ansızın uçup gitmişler gibi, derin bir sessizlik kapladı ortalığı. Bence, gelecekte açıklayamayacağım birçok şeyin başlangıcıydı o sessizlik. Terlemiştim çünkü, durup dururken kalbim hızlı hızlı çarpmaya başlamış ve ben oradan gerisin geri dönüp çabucak kaçmayı düşünmüştüm. Turan kapıyı açıp karşıma dikilmekte birkaç saniye daha gecikseydi kaçacaktım belki; artık gene kasabaya gidip alışkanlıklarımla birlikte babamın gölgesine mi sığınırdım, başka bir kentin yolunu mu tutardım, yoksa kaçıyorum diye döne dolaşa varıp yaşamımın kaçınılmaz noktalarına mı saplanıp kalırdım, bilmiyorum. Bildiğim tek şey, ne yaparsa yapsın, insanın birkaç saniyeye bile söz geçiremeyişi... Başka bir deyişle, yaşam dediğimiz o kocaman ve karmaşık serüvenin, kimi zaman birkaç saniyede kurgulanıp birkaç saniyede inanılmaz bir hızla yön değiştirdiği ve günlerimizin, haftalarımızın, aylarımızın, hatta yıllarımızın gerisinde kalan o birkaç saniyenin bütün ömrümüzü kapladığı..." 

- Hasan Ali Toptaş
Everest yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder