20 Eylül 2022 Salı

on soruluk sohbetler 74: eleni papaioannou


Türkiye’den ve dünyadan tiyatro, dans ve performans disiplinlerinde üretilen alternatif işlerin yanı sıra atölyelerin, konuşmaların ve partilerin yer aldığı Istanbul Fringe Festival'in bu yıl tekrar tamamı fiziksel olarak gerçekleşen programının Yunanistan'dan gelen konuklarından biri Eleni Papaioannou.

Papaioannou fiziksel tiyatro ve doğaçlama konusunda uzmanlaşmış olan ve serbest çalışan bir dans öğretmeni, oyuncu ve koreograf. Atina'da başladığı dans eğitimini 2014 yılında London Contemporary Dance School'da tamamlayan Papaioannou aynı yıl dansın ve diğer sanat formlarının sosyopolitik değişim için bir araç olarak hizmet etmesi gerektiği fikriyle A(r)CT'yi kurdu. Bir fiziksel tiyatro gösterisi olan ve Wilhelm Reich'ın aynı adlı yapıtından uyarlanan LOOK, LITTLE MAN! 22 Eylül'de Kadıköy Emek Tiyatrosu'nda seyirciyle buluşacak.

Performansın özü sizce nedir?
Benim için bir performans, gözlerinizin önünde büyüteç altına alınan, yeniden üretilen, temsil edilen, yeniden ortaya çıkan hayattır. Canlı performansın özü, hareket veya kelimeler, görüntüler, müzik ve estetik yoluyla enerji ve fikir alışverişidir. Bir performans duygular ve hareketlerle doludur. Yaratıcının ruhuna bir kestirme yol ve yaratıcı zihnine bir penceredir. Bu yüzden de bence bir gösteriyi izlemek kutsal bir şey. İlgilimizi çekse de çekmese de gerçekten hayran olmamız gereken bir şey.

Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?
Sanatın insanları ve toplumları dönüştürme gücüne sahip olduğuna derinden inanıyorum ve geçmişte hem siyasi hem de toplumsal olarak istikrarsız dönemlerde bu defalarca kanıtlandı. Sanat, çevremizdeki dünyayı yeniden şekillendirmek, yeniden hayal etmek ve yeniden yaratmak için kullanılabilecek çok incelikli bir araç. Gerçekleştiğini görmek istediğimiz olumlu etkiyi güçlendirmemize yardımcı olmak için. Sanat yoluyla insanlar özgürce ve çoğunlukla şiddet içermeyen bir şekilde ifade etmeyi öğrenir. Bilinmeyen benliklerinin gizemine dalarlar ve ona kağıt üzerinde, sahnede, sokakta hayat verirler. Sanat bizi içten dışa dönüştürmek için burada. Sadece bedenimizin ve zihnimizin buna açık olması lazım ve bunun gerçekleşmesine izin vermeliyiz!

Bir iş üretirken hangi kaynaklardan beslenir, nelerden ilham alırsınız? Rüyalarınızın işlerinizde etkisi olur mu?
Genellikle yeni bir eser üzerinde çalışmaya başladığımda edebiyattan, resimlerden veya sadece estetik uyaranlardan ilham alıyorum. Bunlar benim kişisel endişelerim, mücadelelerim ve umutlarımla birleşiyor. Rüyalar her şeyin merkezidir. Beni harekete geçiren, motive eden, riske atıp başarısızlığa uğramamı ve tekrar denememi sağlayan şey. Elimi tutan ve bana yukarıya bakmamı hatırlatan bu süregelen itici güç. Yani evet, yapıtlarımda öyle ya da böyle rüyalar büyük rol oynuyor. Örneğin, LOOK, LITTLE MAN! (Bak Küçük Adam) adlı işimde, sahnede görünen karakterlerin rüyaları, bir kişi ve sanatçı olarak kapsayıcı ve kolektif bir topluma yol açacak sosyal ve kişisel bir bilince ulaşma rüyamla yüzleşiyor.

Sanatınızı etkilediğini düşündüğünüz biri veya bir sanatçı var mı, varsa kim?
Ekseriyetle, ya sanatsal değeri ya da politik ve toplumsal etkisi nedeniyle işlerine gerçekten hayran olduğum birçok sanatçı var. Bir kez size hitap etmiş olan sanat, kesinlikle içinizde sizinle kalıyor ve düşünme, yaşama ve yaratma şeklinizi etkiliyor. Dans, edebiyat, görsel sanatlar ve müzik alanlarından bu isimlerden bazıları: Mona Hatoum, Bertolt Brecht, Rene Magritte, Pina Bausch, Maguy Marin, Konstantinos Xenakis, Luca Silvestrini, Steve Lambert, Julyen Hamilton, David Zamprano ve Thomas Steyaert.

Sohbetin tamamını okumak için tıklayın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder