26 Kasım 2021 Cuma

on soruluk sohbetler 54 : zwermers

İstanbul'da gösteri sanatları sezonunun başlangıcını şenlikli bir hale getiren İstanbul Fringe Festival'in bu yıl üçüncüsü düzenlendi. Program Fiziksel, Çevrimiçi ve Dijital olmak üzere üç formatta sunulacak gösterilerden oluşuyordu. Bizler de Fiziksel formatındaki gösterilerin yaratıcıları ile On Soruluk Sohbetler söyleşi dizimizi gerçekleştirdik. Fringe serimizin son konuğu Pan~// Catwalk işleri ile festivalde yer alan Hollandalı Zwermers topluluğu.

Sahnede iki oyuncu, bir kemancı ve bitmek bilmez bir kıyafet değişimi eşliğinde insanlığın çeşitliliğine ve renkliliğine bir övgü sunan Pan~// Catwalk işi, kıyafetlerimizin bizim kim olduğumuzu, kim olmak istediğimizi ve hatta kim olmak zorunda kaldığımızı nasıl ifade ettiğini sorgulayan bir iş. Zwermers, bu “ikinci deri”nin bizi ne kadar tanımladığını gözler önüne seren bir süreç kurguluyor, “cinsiyet ve kimlik” üzerine eğilerek insanları etiketlerden arındıran, kadınlık ve erkeklik hakkındaki kuralcı çerçeveleri sorgulayan bir inceleme sunarak, “İnsanlar mı kıyafetleri taşıyor yoksa kıyafetler mi insanları taşıyor?” sorusunu merkeze alıyorlar. Pan~// Catwalk’u festival kapsamında festival seyircisi ile bir araya getiren topluluk ayrıca daha sonra buradan öğrencilerle gerçekleştirdikleri atölye sonunda ortaya çıkan yeni versiyonu da Hollanda Konsolosluğunun bahçesinde izleyici karşısına çıkardılar.
Zwermers, Pan~ // Catwalk, © Jostijn Ligtvoet Fotografie 

Performansın özü sizce nedir?
Bizim için performans, çift anlam taşıyor; canlı performans olma durumunun yanı sıra performans sanatı olmasına yani, sanat eserinin, sanatçı tarafından gerçekleştirilen eylemler yoluyla yaratıldığı sanat formuna işaret ediyor.

Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?
Pan~// Catwalk projemizde performansçılar şu eylemi gerçekleştiriyorlar: Sürekli üzerlerindeki kıyafetlerin değiştirilmesi. Böylece, kıyafetler ön plana çıkarak sahnenin merkezine geçip ana hikâyeyi anlatıyorlar: Üzerimize geçirdiğimiz kıyafetlerin bir beden üzerinde sahip olabilecekleri devasa dönüştürücü güç ve bunun nasıl bir kimlik duygusu sağladığı. Seyirci gördüğü her şeyi etiketlemek için kendi eylemsizlik eğilimiyle karşı karşıya kalıyor ve kimlik kavramının gerçekten ne kadar akışkan olduğunu fark ediyor.

İnsanlığın küresel ölçekte içinden geçmekte olduğu pandemi süreci sizce gösteri sanatlarını nasıl dönüştürmekte?
Pandemi çalışmalarımızı büyük ölçüde etkiledi. İptal edilen performanslar nedeniyle, işlerimizi daha derinlemesine düşünmek için daha fazla zaman harcamaya karar verdik. Bulunduğumuz şehirdeki yerel tiyatromuzda geçirdiğimiz bir aylık misafirlik süresince dünyanın her yerinden kıyafetler, tekstilin sorunlu olan aşırı üretimi, “gündelik” tarzın gerçekte ne anlama geldiği ve başkalarının ne düşündüğünü umursamadan radikal bir şekilde kendi abartılı/ham stilini seçen insanlara verilen bir takma ad olan “cennet kuşları” gibi başlıkları araştırdık. “Cennet kuşları” konusu bizim favorimizdi. Sonunda, mevcut performans tasarımımıza bazı önemli başka unsurları da dahil ettik ve onu çok daha çeşitli ve kapsayıcı bir hale getirdik.

Gösteri sanatları alanından çalışan biri olarak, pandeminin yarattığı zorlu koşullarla kişisel olarak nasıl başa çıkıyorsunuz?
Pandemi esnasında yerleştirmeler ve bir video işi gibi başka yapıtlar üzerinde çalışmaya başladık ve dijital sahnenin olanaklarını araştırdık. Oerol Festivali (lokasyon bazlı performanslara odaklanan bir Hollanda festivali) için, dünyanın dört bir yanından on kişiye Pan~// Catwalk performansımızın kendi versiyonlarını yaratmalarını istediğimiz bir Zoom performansı gerçekleştirdik. Bu süreçte, İstanbul Bilgi Üniversitesi performans öğrencisi Tanya Arısoy da bize katıldılar. İlk başta dijital mecraya dair tereddütlerimiz vardı ama sonuçta bu, dünyanın dört bir yanından insanlarla bağlantı kurmak için harika bir deneyim oldu. Zoom'u performans mecrası olarak kullanmak ve izleyicilerin kameralarını açıp gardıroplarından bazı kıyafetleri göstermelerini istemek, aynı zamanda onları işe dahil etmek ve de oturma odalarına ulaşmak için eşsiz bir fırsat yarattı. Bu hem çok kişisel hem de çok küresel bir bağ kurdu. Hâlâ canlı performansın yerini hiçbir şeyin tutamayacağını düşünüyoruz ama dijital mecranın umut verici olanaklarını da keşfetmiş olduk. Kısacası pandemi nedeniyle performansımızı birden fazla sonuca olanak sağlayan ve üzerinde çalışmaya devam etmek için hala birçok fikre ilham olan bir projeye dönüştürdük diyebiliriz. Bütün bunlar zaten potansiyel olarak mevcuttu ancak pandemi bize bunu geliştirmemiz için kesinlikle zaman ve fırsat verdi.

Söyleşinin devamını okumak için tıklayın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder