14 Aralık 2021 Salı

on soruluk sohbetler 55 : demian vitanza

GalataPerform’un düzenlediği ve Türkiye’nin ilk oyun yazarlığı festivali olma özelliğini taşıyan Yeni Metin Festivali bu yıl onuncu kez 1- 28 Kasım 2021 tarihleri arasında, “nefes” teması odağında gerçekleşti. Festival bu yıl, Saint Benoit Silüet Sahnesi, BAU Konservatuar Pera Sahnesi, BeReZe Gösteri Evi, Bahçe Galata, Arter-Sevgi Gönül Oditoryumu ve yeniperform.com‘da hibrit bir yapıyla hem fiziksel alanda hem de dijitalde seyircilerini ağırladı. Tiyatro alanında yeni yazarlara ve yönetmenlere alan açmasıyla çok önemli bir yere sahip olan bu festival kapsamında, atölyelerde “nefes” teması altında yazılmış yedi yeni oyun, okuma tiyatrosu olarak sahnelendi. Ayrıca bu seneki festivalin yurt dışı konukları arasında, geçen seneki festivalde de Gece Vardiyası oyunu ile festivalde yer almış Demian Vitanza, Norveç Büyükelçiliğinin desteğiyle Cecilie Loveleid, Cervantes Enstitüsü desteğiyle Joan Yago, İstanbul Tiyatro Festivali ve Hollanda Sahne Sanatları Fonu iş birliği ile İstanbul Tiyatro Festivali’nin Hollanda Seçkisi bölümünde misafir edilen Magne van den Berg, Bahçeşehir Üniversitesi desteğiyle Yeton Neziray gibi oyun yazarları ve yönetmenler, program dahilinde oyun okumaları, atölyeler, söyleşi ve panelleriyle yer aldılar. Festivalde, oyunları Türkçeye çevrilerek sahnelenmiş okumaları gerçekleştirilen uluslararası oyun yazarları ile yaptığımız sohbetlerin ilkinde bu sene Ağırlık oyununun okuması Okan Urun yönetmenliğinde gerçekleşen Demian Vitanza’yı misafir ettik. 

© Tine Poppe

İyi bir oyunun/oyun yazarlığının özü sizce nedir?
İyi bir oyunun tiyatro için sorun yaratan bir oyun olduğuna inanıyorum. Yani tiyatro üretimini, bir metnin nasıl sahnelenmesi gerektiğine dair yeniden düşünmeye zorlayabilecek bir oyun. Sonunda, iyi bir oyun seyirciyi yeni şekillerde düşünmeye veya hissetmeye zorlar.

Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?
Rahatlatmanın ve rahatsızlık vermenin ikili rolüne inanıyorum. Meşhur bir söz vardır: Sanat rahat olanı rahatsız etmeli ve rahatsız olanı rahatlatmalı. Bence bu, tek bir yapıtın başarabileceği bir şey. Ama tek bir sanat yapıtı büyük bir toplumsal dönüşüme vesile olabileceğine inanmıyorum. Kültür yavaş yavaş, tuğla üzerine tuğla koyarak inşa edilir ve kolayca yıkılabilir de. Ancak, aktif bir sanat alanının üzerine inşa edilmiş güçlü bir kültür, eleştirel düşünce ile toplumdaki güveni dengeleyerek toplumsal dokuyu güçlendirebilir.

İnsanlığın küresel ölçekte içinden geçmekte olduğu pandemi süreci sizce gösteri sanatlarını nasıl dönüştürmekte?
Umarım Netflix dizilerini ve dijital eğlenceyi tüketmek olan yeni alışkanlıklarımıza bağlı kalmayız. Ama bu bir test. Gösteri sanatları, bir gösteriyi seyretmek için harcanan fiziksel çabaya değdiğini kanıtlayabilir mi? İnanıyorum ki kanıtlar.

"Ustam" olarak tanımlayabileceğiniz veya size ilham verdiğini düşündüğünüz biri/leri var mı, varsa kimler?
Bu soru söz konusu olduğunda, ilham veren sanatçılar panteonunu monoteizme tercih ederim. Bununla birlikte, Inger Christensen adında bir Danimarkalı (kadın) şairden çok ilham alıyorum. O, insanın derinliğini ifade etmenin tek yolu olarak acıya başvurmadan, insan ruhunun derinliklerine inme yeteneğine sahipti. Muhteşem yazarlığına rağmen Nobel ödülü almamış olmasını gerçekten kafa karıştırıcı buluyorum. 

Söyleşinin devamını okumak için tıklayın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder