27 Ekim 2020 Salı

on soruluk sohbetler 19: isabelle v. gatterburg (backsteinhaus production)

Mevcut koşullardan ötürü fiziki mekânda ve gerçek zamanda bir araya gelmek halen çok mümkün olmasa da Türkiye'de ilk kez 2019 yılında gerçekleşen Istanbul Fringe Festival’ın ikinci edisyonu bu sene seyircisiyle, bazen canlı yayın aracılığıyla olmak üzere, dijital mecralarda buluştu. 21-27 Eylül 2020 tarihlerinde YouTube, Zoom, WhatsApp ve diğer sosyal medya mecralarından ücretsiz takip edilen festivalde dans, performans ve tiyatro gösterileri, atölye çalışmaları, sanatçı-izleyici buluşmaları, söyleşiler ve kapanış partisi yer aldı. Biz de bu fırsattan istifade sizler için programda yer alan yerli ve yabancı sanatçıları ve onların yapıtlarını yakından tanımak, içinden geçmekte olduğumuz koşullarla nasıl başa çıktıklarını anlamak istedik. Fringe dizimizin sıradaki konuğu, festivalde Wolfgang adlı yapıt ile yer alan Isabelle v. Gatterburg (Backsteinhaus Produktion).

(Fotoğraf: Alex Wunsch)


Tiyatronun/dansın özü sizce nedir? 
Çağdaş tiyatroyu/dansı günümüzde nasıl tanımlarsınız? Bizce özü hala aynı, çağdaş da olsa -bugünden ya da geçmişten fark etmez, zamanla gelen değişimi ifade etmenin yoludur. Bizim için tiyatronun özü her zaman kafamızdaki soruları resmetmek ve onları insanın idrakinin ötesine ulaştırmak. Tiyatro/dans toplumun gerçeklerine ve yaşananlara bir cevap ve tepki alanı olmalı. Tartışmaya açık bırakılmalı. 

"Ustam" olarak tanımlayabileceğiniz bir sanatçı ya da size ilham verdiğini düşündüğünüz biri var mı? 
Pek çok kişi var ve sayıları gittikçe artmakta diyebiliriz, bizce başkalarından ilham alabilmek oldukça gerekli ve çok hoş, özellikle diğer sanatçı ve tiyatroculardan. Ama “usta” dan söz edeceksek, bizim “usta”mız ve ilhamımız beraber çalıştığımız ekibimiz, dansçılarımız, dekor tasarımcıları, dramaturglar ve beraber iş yaptığımız bütün tiyatro insanları. Onların işe getirdikleri, bizim vizyonumuza olan katkıları hatta bazen karşı çıkışları işimizin parçalarını oluşturuyor. Ayrıca büyük bir ekibin içinde tartışarak, diyalog kurarak bir fikir geliştirmek, bir “usta”yı taklit etmekten çok daha tatmin edici. 

Bir iş üretirken hangi kaynaklardan beslenir, nelerden ilham alırsınız? Rüyalarınızın işlerinize etkisi oluyor mu? 
Yararlandığımız çok farklı kaynaklar var. Öncelikle uzun süredir üzerinde çalıştığımız bir tema oluyor ve bu genellikle daha önce çalıştığımız temanın devamı niteliğinde diyebiliriz. Çoğunlukla toplumdan ve politik çevremizden devşirdiğimiz konular üzerine ve mevcut şartları göz önünde bulundurarak çalışıyoruz. Yani rüyalardan ziyade gerçeklerin rolü daha büyük. Tema herkesin kafasında oturduğunda, ana çalışma alanımızın içinde bulunan kişilere göre farklı yaklaşımlarla işe koyuluyoruz. Bazıları dansla, bazıları hareketle, bazıları yazarak, bazıları da besteleyerek işe girişiyor. Ama ne olursa olsun en önemli prensibimiz, birlikte, devamlı tartışarak çalıştığımız işe itici güç olmak ve onu başka bir noktaya taşımak. 

Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl? 
Sanatın dönüştürücü bir tarafı olduğuna kesinlikle inanıyoruz, fikirleri harekete, düşüncelere, daha somut anlara dönüştüren. Hem icra edenin hem de izleyip, tanık olanın içinde bir şeyleri özgürleştiriyor. Yani iyi anlamda bir dönüştürücü gücü var. 

“Fringe” sizin için ne anlama geliyor? 
Bizce “fringe”, sanata ve sanatın her zaman alışıla gelen formlara uymayabileceğine inanan insanlar. “Fringe”, alternatif sanata duyulan aşk ve provokatif olmaktan kaçınmaz. 

Söyleşinin devamını okumak için tıklayın: unlimited

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder