2 Mart 2020 Pazartesi

Pina Bausch’un 43 yıllık başyapıtı tekrar sahnede: “Mavi Sakal”

[Bu yazı 1 mart 2020 tarihinde tiyatro tiyatro dergisi'nde yayınlanmıştır.]

Fotograf: Maarten Vanden Abeele

Sahnede zemini kuru güz yapraklarıyla örtülü, yüksek tavanlı, loş bir oda. Pencereleri var ama camları bir seviyeye kadar koyu boyalı. Kapıları var ama hiç açılmıyor. Ve görülemeyen girinti çıkıntıları var. Yapıtın başlangıç ve bitiş sahnelerindeki hareket tasarımı aynı, tek bir farkla: Başlangıçta yerde sırtüstü ve geriye doğru sürünen kadın erkeği üzerinde bir yük gibi sürüklerken, sonda ise sırtüstü halde ve geriye doğru yerde sürünen erkek, giydirdiği sayısız kıyafetle bir oyuncak bebeğe dönüştürdüğü kadını üzerinde sürükler. Kadın ile erkek yer/rol değiştirirler. Sonda, erkek kadını üzerinde sürüklemeye ara verip, ellerini birbirine vurarak her şaplattığında, sahnede oradan oraya koşuşturmakta olan diğer erkekler ve kadınlar, gösterinin önceki dakikalarında icra ettikleri hareketleri donup kalarak resimleştirirler; onların hafızasında ve biz seyircilerin hafızasında kalmış an(ı)lardır bunlar. Mikro evren olarak insanın kendi eliyle yarattığı en temel fiziksel yapay çevre olan evini/yurdunu, makro evren olarak insanın ruhsal evrenini imlediğini düşündüğüm, zeminindeki kuru güz yapraklarının ise bana insanın ebedi istirahatgahını, mezarını çağrıştırdığı bu odaya hapsolmuş kadın ile erkeğin karşılıklı; güç, iktidar, şefkat, tatmin, arzu, avuntu, tutku, hayranlık, gösteriş, baştan çıkarma, böbürlenme, sahiplenme, mahcubiyet, hüsran ve özlem oyunlarından an(ı)lardır bunlar. Bu odada, bu oyunlarda kadın ile erkek eşittir. Bir an kadın ağır basıp erkeği etkisi altına alarak cezbederken, bir an sonra erkek kadına hükmeder. Bir an kadın erkeği sevgi ve ilgisiyle bunaltırken, diğer bir anda erkek kadını ağırlığı altında ezer. Kadın ile erkek arasında, bütün bu bir tahterevallideymiş gibi her an değişen dengelere rağmen, güç ve iktidardan yana olan erkek, aydınlıktan, umuttan ve -her şeyden öte ve temelde- aşktan yana olan kadındır. Kadın aşk yoluyla erkeği düze çıkarmaya, saplandığı ruhsal bataklıktan kurtarmaya çalışır. Erkek, anneliğinde ve sevgililiğinde kadının karnında bir yumrudur. Bu odada; aşkını, şefkatini veren, kendini feda eden kadın, gösteriş oyunlarıyla kendini tatmin eden erkektir. Bu odada aşk ölümü getirir. Kadın oturuyor olduğu sandalyeden, erkeğe “çünkü seni seviyorum” dediğinde üzerine erkeğin de oturmasıyla onun altında ezilerek, cansız yere yığılır. Bu defalarca tekrarlanır.

Fotograf: Klaus Dilger

Bağlam 
“Mavi Sakal. Béla Bartók’un ‘Dük Mavi Sakal’ın Şatosu’ Operasının Ses Kaydını Dinlerken” (Blaubart. Beim Anhören einer Tonbandaufnahme von Bela Bartok’s Oper ‘Herzog Blaubarts Burg’) toplu, solo ve duo koreografik sekansları, heykelsi statik anları, biçime ve içeriğe dair bütün artistik ve tiyatral tercihleriyle Pina Bausch’un, 1974’te kurduğu topluluğu Wuppertal Dans Tiyatrosu (Tanztheater Wuppertal) ile henüz 1977 gibi çok erken bir tarihte üretmiş olmasına rağmen, tipik ve olgun bir yapıtıdır.

Bausch o tarihte şimdilerde başyapıtları kabul edilen -ve günümüzde gerek kendi topluluğu gerekse de başka dans toplulukları tarafından sıkça sahnelenen- “Bahar Ayini”ni (Das Frühlingsopfer), “Orfeus ve Euridike”yi (Orpheus und Eurydike) ve “Yedi Ölümcül Günah”ı (Die Sieben Todsünden) tasarlamıştı, ancak henüz ne “Café Müller”i, ne “Buluşma Yeri”ni (Kontakthof), ne “1980”i, ne “Bandoneon”u, ne de “Karanfiller”i (Nelken) yapmıştı. “Mavi Sakal” işte tam bu aralıkta duran bir başyapıt; her anlamda Bausch’un önceki ve sonraki yapıtlarının bir karışımı; öncekilerden beslenip, sonrakilere alan açan.

“Mavi Sakal”ı tipik bir Bausch yapıtı yapan özelliklerinden bir kaçı şunlar: Kadınların gece kıyafetleri erkeklerin takım elbiseler giymeleri, iç ile dış, yapay ile doğal mekanların muğlak bir şekilde içiçe geçmesi (kostüm ve sahne tasarımı: 1980 yılındaki ani ölümüne dek Bausch’un her anlamda hayat/yol arkadaşı olan Rolf Borzik), obje olarak sandalyenin vurgulanması, koreografide, jestlerde ve durumlardaki takıntılı ve yoğun tekrarlar, hareketlerin ve durumların kesintiye uğratılıp tekrarlanması, hareketlerin sahnede çapraz çizgiler üzerinde ilerlemesi, icracıların topluca en geriden en öne gelerek sahnenin ön ucunda sıra oluşturması, koreografide kolların havada geniş kavisler çizerek ve vurgulu bir şekilde bedene saplanışı, yukardaki bir şeye ulaşmak istermişçesine havaya sıçramalar, ağırlıklı olarak dans eğitimi almış icracıların rollerini söz ve seslerle de ifade etmeleri, oditoryum ışıklarının açılarak seyircilerin gösteriye dahil edilmesi.

Fotograf: Klaus Dilger

Uyarlama 
Turneye en son 1985’te Venedik’e gitmiş, Wuppertal’de en son 1994’te sahnelenmiş olan “Mavi Sakal” uzun yıllardır topluluğun repertuvarına tekrar alınamıyordu. Bunun nedeni, Bartók’un “Dük Mavi Sakal’ın Şatosu” (A kékszakállú herceg vára) adlı operasının yayın hakkını elinde bulunduran mirasçılarının Bausch’a operanın müziğini kullanmayı men etmiş olmalarıydı. Öyle ki, Wuppertal Dans Tiyatrosu’nun bu yeni yapımının reklam filmleri sosyal medyada 31 Aralık 2019 tarihine kadar müziksiz oynatıldı. Yayın hakkı 2020’ye girilmesiyle birlikte kalktı. Men edilme nedeni ise çok açık: Bir ses bandından duyulan müzik, yapıt boyunca mütemadiyen kesintiye uğratılıp, geriye alınıp, tekrar tekrar çalınıyor. Bartók’un bestesi bir sanat eseri olmaktan çıkıp, bir nesneye dönüştürülüyor. Özgün beste, yoruma göre 54 ile 63 dakika arasında değişen bir süreye sahipken, Bausch’un yapıtı 110 dakika sürüyor.

Bausch Bartók’un operasına daha önce Gluck’un iki operasını veya Stravinski’nin “Bahar Ayini”ni sahnelediği gibi, görece olarak “konvansiyonel” yaklaşmıyor. Bausch bu uyarlamalarında olduğu gibi özgün müzik eserinin anlatı çizgisini takip etmek yerinde, eseri bir çıkış noktası kabul ederek, eserin içerdiği temalardan esinlenen ve eseri bir araç olarak kullanan, bağımsız bir yapıt ortaya koyuyor. Zaten Bausch’un yapıtının adı Bartók’un operasının adıyla aynı değil. Bausch’un yapıtının ismi tekrar ve dikkatlice okunduğunda, bunun Bartók’un operasının bir uyarlaması olarak bile görülemeyeceği anlaşılıyor: “Mavi Sakal. Béla Bartók’un ‘Dük Mavi Sakal’ın Şatosu’ Operasının Ses Kaydını Dinlerken”. Bausch çok açık ve dürüstçe, daha isminden başlayarak, sahnelediği mizansenin biçimsel çerçevesini çizmiş: Müziğin kayıttan çalınması, kaydın sahne üzerindeki eski usül bir bant oynatıcıdan gelmesi, bu bant oynatıcının sahne üzerinde hareket edebiliyor, yani götürüldüğü yere ve yöne bağlı olarak sesin seyirciye farklı kalitelerde ulaşıyor olması, ve kaydı durdurup geri sarıp tekrar oynatanın gösterinin protagonistlerinden biri olması. Bunların hepsi, Bausch’un sanatının tiyatral mizansen tercihi olarak Brecht’in mirasçısı olduğunun bu yapıt özelindeki en net göstergeleri.

Fotograf: Evangelos Rodoulis

Hikaye 
İngilizcede Mavi Sakal (Bluebeard) lakabı, evlendiği eşini öldürüp tekrar evlenen ve yeni karısını da öldüren adamlara takılır. Bunun kökeni Charles Perrault’nun kaleme aldığı folklorik bir Fransız masalıdır. Masal Ortaçağ’da kadın katili olarak korku salmış asilzade Mavi Sakal’ın son karısı Judith’in bu akıbetten kurtulma çabasını anlatır. Daha önceki üç karısı ortadan kaybolmuş (onun tarafından öldürülmüş) olan Mavi Sakal son karısı Judith’i kırsaldaki şatosuna getirir; bir süreliğine şatoyu terk edecektir, Judith’e şatodaki bütün odaların anahtarlarını verir, bodrumdaki bir mahzen dışında hepsine girmesinin serbest olduğunu söyler. Mavi Sakal gittikten sonra Judith kızkardeşi ve arkadaşları ile bir şölen düzenler. Judith yasaklı odayı merak ederek içine girer ve yerlerin bütünüyle kanlar içinde olduğunu görür. Yasaklı odada Mavi Sakal’ın eski karıları kancalara asılmış haldedirler. Judith’in heyecanla yere düşürdüğü anahtar kanlanır ve sihirli olduğu için temizlenemez. Judith ertesi sabah şatodan kaçmak isterken aniden Mavi Sakal geri döner, kanlı anahtardan Judith’in yasak odaya girdiğini anlar ve onu öldürmek için hamle yapar. O sırada Judith’in kızkardeşinin yardıma çağırdığı erkek kardeşleri gelir ve Mavi Sakal’ı öldürürler.

Béla Bartók’un Béla Balázs’ın librettosundan 1911 yılında bestelediği, ilk defa 1918 yılında sahnelenen “Mavi Sakal Şatosu” operasının konusu ise masaldan biraz farklıdır. Mavi Sakal ile Judith yeni evlenmiş ve Mavi Sakal’ın şatosuna gelmişlerdir. Mekan loştur ve yedi kapı vardır. Judith kapıların arkasında neler olduğunu görmek ister, çünkü Mavi Sakal’ı sevmekte, onu ve geçmişini yakından tanımak istemektedir. Sırayla bütün kapılar açılır. Birincisi işkence odasına, ikincisi silah odasına, üçüncüsü hazine odasına, dördüncüsü çiçekli bir bahçeye beşincisi uçsuz bucaksız bir araziye açılır. İlk beş kapının ardındaki her bir görüntü kanlıdır. Altıncı kapının ardında gözyaşlarından bir göl vardır. Mavi Sakal önce yedinci kapıyı açmak istemez ama Judith’in ısrarıyla açmak zorunda kalır. İçeride Mavi Sakal'ın üç eski karısı vardır; canlıdırlar ve mücevherli kıyafetler giymektedirler. Mavi Sakal üç karısını sabahleyin, öğlenleyin ve akşamleyin tanıştığı eşleri olarak tanımlar, Judith’e ise “Dördüncü karım, geceleyin tanıştığım karım” diye hitap eder. Mavi Sakal diğerleri gibi Judith’e de, taşımakta zorlanacağı ağırlıkta mücevherli kıyafetler giydirerek, onu yedinci odaya sokar. Kapı Judith’in üzerine kapandığında Mavi Sakal tek başına kalır. Etraf karanlığa bürünür.


Fotograflar: Klaus Dilger

Ortam 
Bir o yana bir bu yana koşarak son sürat duvarlara vuran, çarpan kadınlı erkekli bedenler. Bedenlerin acısını içine çeken, yüzeyinde barındıran duvarlar. Bedenlere geçit vermeyen duvarlar… Bitap düşmüş duvar diplerine yığılan kadınlı erkekli bedenler; başları öne eğik, aynı Wilhelm Lehmbruck heykelleri gibi… Kadınlar kendilerini saçlarıyla saklarlar. Kadınlar saçlarıyla erkeği de saklarlar…

Kadın daha fazla uğraşan, gayret edendir. Erkeği büzülüp sırtını dayadığı duvardan, önce ayağını sonra kolunu tutup bedenini öne doğru çekmeye çalışarak kurtarmak ister. Erkek direnir, her seferinde duvara geri yaslanır. Kadın sorgulayandır, meraklıdır, gerçeği bulmak, öğrenmek isteyendir; erkeği atıllığından, sinmişliğinden, kendi içine dönüklüğünden kurtarmaya çalışır. Erkek ise her seferinde ret eder…

Kadın saçından kopardığı tellerle erkeğinin evinin duvarlarını, erkeğinin kıyafetini dikendir, erkeğine şekil verendir. Kadın erkek için adeta saçını süpürge eder. Bunun karşılığında erkek tarafından aşağılanır, şiddette maruz kalır, erkeği tarafından tecavüze uğrar…

Ama kadın aynı zamanda histerik bir şekilde hırçındır, gözüpektir. Kadınlar saçlarıyla erkeği döverler… Kadınlar erkekten talep ettikleri şeyi kendilerine vermesi için sert ve kararlıdırlar. Kadınlar yerde kalçaları üzerine oturmuş kol ve bacaklarıyla dört ayaklı bir hayvan gibi hızlı hızlı ilerleyerek sandalyesinde oturan erkeğe yaklaşırlar, erkek sandalyesiyle onlardan uzaklaştıkça kadınlar onu kovalarlar… İleriki bir sahnede tek bir kadın yerde yatan tek bir erkeğin üzerine yine dört ayaklı bir hayvan, adeta bir örümcek gibi saldırır…


Fotograflar: Klaus Dilger

Bağlantılar 
Kadın (Judith) gösterinin son çeyreğindeki bir sahnede, Bausch’un 1975 tarihli Stravinski uyarlaması “Bahar Ayini”nin sonundaki “Kurban Dansı” solosunu andıran; mekanda tek noktada sabit durarak yuvarlak, geniş kavis çizen kol hareketlerinin ve kıvrılan üst bedenin hakim olduğu bir solo dans yapar. Dansçıyı tüketen bu koreografi, aynı zamanda dansçının canlandırdığı protagonistin de çıkışsız bir sona, ölüme doğru gitmek zorunda bırakılışının, tükenişinin temsilidir.

Kadın (Judith) biraz önce erkeğe (Mavi Sakal’a) bütün içtenliğiyle açılmış, onu sevdiğini söylemiştir, onu içine düştüğü karanlık kuyudan çıkarmak için koşulsuz sevgisini ona sunmuştur. Karşılığında ise erkek, bütün erkeklerin aşk oyunlarındaki silahını çıkarır: Kaslarını, pazularını, ihtimamla geliştirdiği vücudunu gösterir; fiziksel gücüyle böbürlenir, kadını fiziksel gücüyle ve görüntüsüyle etkilemeye çalışır. Dişlerini gösterir, ne kadar sağlıklı olduğunu kanıtlamak ihtiyacındadır. Halbuki bu haliyle komiktir, acınası komik.

Mavi sakal’ların, yani erkeklerin sahnenin en önünde sıra olup seyircilere vücutlarını gösterdikleri sekans, birkaç yıl sonra, 1978 tarihli “Buluşma Yeri”nde daha geniş bir bağlamda ve anlamla tekrar karşımıza çıkacaktır. “Mavi Sakal”ın başka bir sahnesi ise “Buluşma Yeri”ni aynalar, ama asimetrik olarak. “Buluşma Yeri”nin, Wim Wenders’in “Pina” filminde de yer alan en etkileyici sahnelerinden birinde erkeklerin kuşattıkları uyuyan kadını okşayışları git gide tacize dönüşür. “Mavi Sakal”da ise bu sefer merkezde bir erkek durur, etrafı kadınlarla çevrilidir, kadınlar gittikçe incelttikleri sesleriyle erkeğe “Danke dich danke dich” (Sana teşekkürler, teşekkürler sana) derler. Bu sefer taciz fiziksel değildir belki, ama kesinlikle irkilticidir.

Fotograf: Maarten Vanden Abeele

Yapım 
Son sahnelenişinden 26 yıl sonra topluluğun repertuarına tekrar alınan “Mavi Sakal”ın rekonstrüksiyonunda, 1977’de yapıtın ortaya çıkış sürecinde protagonistlerden birini (Mavi Sakal’ı) yaratan ve bizzat sahnede canlandıran Jan Minarik ve 1979’dan itibaren diğer protagonisti (Judith’i) canlandıran Beatrice Libonati görev aldılar. Onlara, sonraki sahnelemelerde koroda bulunmuş olan Barbara Kaufmann ile Héléna Pikon yardımcı oldular.

Wuppertal Dans Tiyatrosu’nun yeni genel sanat yönetmeni Bettina Wagner-Bergelt bu yapım için “yeniden sahneleme” yerine özellikle “rekonstrüksiyon” tabirini tercih ettiğini söylüyor. Bunun nedeni, gösterinin özgün halinin tek bir versiyonunun bulunmuyor ve arşivdeki belgelerde her bir sahne için birçok farklı alternatifin, dolayısıyla boşlukların da bulunuyor olması. İki ay süren yeniden yaratım ve prova sürecinde Mimarik, Libonati, Kaufmann ve Pikon kendi anılarına, beden hafızalarına, arşivdeki yazılı notlara ve video kayıtlarına dayanarak her sahne için seçimlerde bulunmuşlar. Dolayısıyla ortaya çıkan, yapıtın özgün halinin birebir yeniden sahnelemesi değil, dört sanatçının ortak kararlarıyla şekillenen bir yeniden oluşturma.

Bausch’un hayattayken sahnelediği yapımlarda iki protagonist dışındaki kadın-erkek korosu 10 ile 13 çift arasında değişirken, bu yapımda 12 çift kullanılıyor. Hem koronun koreografisi icracılardan fiziksel olarak yoğun bir performans talep ettiği için, hem de yapıtın prömiyer kadrosundaki icracıların yaş sınırlarına yakın olabilmek kararıyla ve topluluğun kadrosunda yeterli sayıda genç sanatçı olmadığı için bu yapımda Bausch’un eğitim gördüğü, eğitmenlik ve idareciliği yaptığı ve her daim dirsek temasında olduğu Folkwang Yüksekokulu’nda yapılan bir seçme sonucu seçilen öğrenciler görev alıyorlar. Protagonistler için ise Judith rolü dört, Mavi Sakal rolü üç kast olarak çalışılmış.

2020 Ocak sonu-Şubat başındaki Wuppertal gösterimlerinde gösteriyi iki ayrı kasttan seyretme şansım oldu: İlk akşam Silvia Farias Heredia - Christopher Tandy, ikinci akşam Ophelia Young - Oleg Stepanov ikilisinden. Heredia’nın Judith yorumu yumuşak, duygu yüklü, hülyalı ve savunmasızken, Young kararlı, gözüpek ve kesindi. Mavi Sakal’ın aşkını; Heredia’nın Judith’i aşka teslim olmuşçasına, Young’unki ise aşkla kavga edercesine talep ediyordu. Tandy’nin Mavi Sakal’ı sert olduğu kadar kırılgan ve aşka açtı. Stepanov ise Mavi Sakal’ı kendi sertliğinde kaybolmuş ve bükülmesi zor bir saplantıya kapılmış olarak yorumladı. Bana göre iki çift de kendi aralarında gerilimli bir dengeyi ustaca yakalamayı başarmışlardı ve gerek fiziksellik, gerek oyunculuk, gerekse de duygunun sürekliliği açısından dört icracı da çok başarılıydı ancak, hareket kalitelerinin olağanüstülüğü ve jest ve mimiklerde yakaladıkları bıçak sırtı denge açısından ve özellikle de Judith ile Mavi Sakal arasındaki çekimi ve tansiyonu 110 dakika boyunca hiç düşürmeden capcanlı tutmuş olmalarından dolayı kişisel olarak Heredia-Tandy ikilisini daha çok beğendiğimi söylemeliyim. 


Fotograflar: Klaus Dilger

Wuppertal’den hemen sonra, Şubat ortasında İngiltere’nin dans Kabe’si Sadlers Wells’e turneye giden “Mavi Sakal”, Bausch’un bütün yapıtlarının defalarca turne yaptığı Paris’te ise, Fransa’daki yayın hakları kurallarının diğer ülkelerden farklı olmasından dolayı bir süre daha seyredilemeyecek.

Wuppertal Dans Tiyatrosu önümüzdeki Haziran ayında 2020-21 sezon programını açıkladığında “Mavi Sakal”ın yeni destinasyonları belli olacak. Youtube kanalında 12 dakikası eksik bir versiyonuna ulaşılabilen bu etkileyici başyapıtı ne yapıp edip canlı seyretmenizi öneririm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder