18 Aralık 2019 Çarşamba

istanbul tiyatro festivali hakkında son yazım


“Bir şeye daha yoğun baktığınızda, daha ileriye uzaklaşıyorsunuz, mantıksal olarak. Daha çok görmek, daha uzaklara kaçmak demektir. Çünkü bu gittikçe daha tehlikeli oluyor. Bir şey açıklık kazandıkça iğrençleşiyor. Hemen tabanları yağlamak gerek, ne olursa olsun, ister yazın, ister insanlar, hatta doğa bile - bu böyledir. Mercek biraz buğulandı mı, daha kolay dayanılır oluyor her şey. Bir şeyi açıkça gördüğünüzde içgüdüsel olarak uzaklaşmaya başlıyorsunuz. Yani yaklaşmayla her şey açıklık kazanıp daha dayanılır ve rahatlatıcı olmuyor, tam tersi gerçekleşiyor.”
-Thomas Bernhard

yıl biterken dosyaları kapatmak, etrafı düzenlemek iyidir, yeni yıla taze ve temiz girmek için. yeni yıla girmeye yakın; gelecek için planlar yapmak, kararlar almak da iyidir.
2019 biterken aldığım kararlardan biri: bundan sonra hiçbir şekilde istanbul tiyatro festivali hakkında yazmamak. bu kararımla birlikte eski-yeni bütün iksv ve tiyatro festivali çalışanları rahat bir nefes alsınlar :)) latife ediyorum tabii, o kadar önemli biri değilim, ama doğruları yazdığım için sanırım, tepki çekiyorum. bundan sonra iksv’ye, davetiyeyle satın aldıkları şakşakçılarıyla birlikte mutlu mesut, sadece alkışlı, hiç eleştirisiz, bol pohpohlu nice festivaller diliyorum.

ama önce, son festivalde bizzat yaşadığım bir sorunu facebook’ta paylaşmam üzerine gelişen olaylar konusunda bir açıklama yapacağım. bu açıklamayı yapmamım bir kaç nedeni var. öncelikle, benim paylaşımımı ve ardından bir mecrada iksv festival yetkilisinin açıklamasını takip etmiş olanlar için, eleştirime neden olan durumu kendi açımdan açıklığa kavuşturmak.
ikinci nedeni ise, haksız yere ve garip bir şekilde yazdıklarıma müdahele edilmeye çalışılmış olması. bu müdahele nasıl oldu derseniz: 23 kasım cumartesi sabahı yayınladığım post’a istinaden 24 kasım pazar sabahı 9:00’dan itibaren iksv’den bir kişi post’umun altına yorum yazan bazı kişileri teker teker arayıp post’umla ilgili olarak konuşmuş. 
festivalde işi sahnelenen koreograf begüm erciyas post’umun altına yazdığı samimi yorumu sonradan sildi. erciyas yorumunda, ona festivaldeki gösterisinin “sold out” olduğu söylenmiş olmasına rağmen boş kaldığını yazmıştı. neden yorumunu sildiğine dair özel mesajla sorduğum soru üzerine, gösterimlerin bir gün önceden beri dolu olduğunu, gelmeyen olursa diye yeterince insanın gelip bekliyor olduğunu ve daha fazla insanın boş olduğunu duyup gelmemezlik etmesini istemediğini yazdı.

başlangıç
bütün bu absürd durumlara neden olan, 23 kasım cumartesi öğlene doğru facebook’ta yayınladığım paylaşım şöyleydi:
dün akşam İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında dasdas'daki Théâtre de la Ville (page officielle) yapımı "ionesco suite" adlı gösteride bir çok boş koltuk vardı, ama dışarda öğrenci bileti satılmıyordu, hatta 2. kademe bileti bile satılmıyordu, gişeden sadece 1. kademe bileti satılıyordu.
hani sabah 1000 tane 15tl'lik öğrenci bileti satışa sunulmuştu.
tamam, bu "15tl'lik öğrenciı bileti" laflarının bir satış stratejisi olduğunun farkındayız, ama iksv bu kadar da nekes olmasın, biraz insaf!
IKSV ( istanbul kultur sanat vakfi ) zahmet edip sitesindeki "kâr amacı gütmeyen ve kamu yararına çalışan bir kültür kurumu" cümlesini kaldırsın lütfen, çünkü kendini tanımladığı gibi bir kurum değil! [sadece ücretsiz çocuk kitabı dağıtma ve benzeri etkinliklerle kâr amacı gütmeyen, kamu yararına çalışan kurum olunmuyor.]

zorunlu açıklama
deli değilim. gündüz veya akşam hayal dünyasında yaşamıyorum. kulaktan dolma bilgiyle değil bizzat yaşadığım durumlarla hareket ediyorum.
kimseye durup dururken saldırmam. hak ediyorsa da saldırmam, mizacım saldırma üzerine kurulu değildir; şiddetin her türlüsüne karşıyım.
bir kuruma (bu örnekte: istanbul kültür sanat vakfı'na) eleştiri getiriyor olmam ona saldırıyorum anlamına gelmez. savaşta mıyız ki saldırı olsun. ayrıca; herhangi bir eleştiriyi “saldırı” gibi savaş terminolojisiyle tanımlamak ve öyle algılamak bana garip geliyor.

kıssa
22 kasım akşamı “ionesco dosyası” için dasdas'ın büyük salonuna alındığımızda sahnenin üç tarafında seyirci tribünleri vardı. sahnenin iki yanındaki tribünlerin kapasitesi küçüktü. sahnenin karşısındaki ana/büyük tribünde ise bütün sıraların her iki ucundaki koltuklar yere katlanmıştı. mimar olduğum ve tiyatro mimarisi üzerine ders verdiğim, bildiri ve makaleler yazdığım için, oralardan sahneyi hakkıyla görmek mümkün olmadığı için iptal edilmiş olduklarını anlayabilmiştim. ama mimar olmaya da gerek yok bunu anlamak için :))

davetiyeliydim, davetiyem 2.kademedeydi. erken kuyruğa girdiğim için salona ilk girenlerdendim. bu sayede ana tribünde 2.kademeye ayrılmış ilk sıraya oturdum.
saat 20:30 olduğunda ne önümdeki 1.kademe koltukları ne de sahnenin iki yanındaki küçük tribünlerin arka sıralarındaki koltuklar dolmuştu. arkamda gözlerim olmadığı ve dönüp arkama bakmadığım için 2.kademe ne kadar doluydu bilmiyorum.
bir görevli 2. kademedekilere öndeki ve yan tribünlerdeki boş koltuklara geçebileceklerini söyledi. ben yerimi değiştirmedim. arkadan bir sürü kişi öne geçtiği halde ne önümdeki ne de yan tribünlerdeki bütün koltuklar doldu. hala boş yerler vardı.
22 kasım akşamı “ionesco dosyası”nda boş koltuk meselesi anlattığım şekilde gerçekleşti.
“boş koltuklar” derken ana/büyük tribünün iki yanında yere kapatılmış koltukları kast etmiyorum, oturulması için açık bırakılmış koltukları kast ediyorum. yere katlanarak baştan kullanım dışı bırakılmış koltuk ile boş koltuk farkını yapabilecek düzeyde deneyimim var.

salonda boş koltuklar kalmışken, dışarda öğrenci bileti veya 2.kademe bileti satılmadı. bunu da çok iyi biliyorum çünkü bir bey bilet arıyordu, gişe ona “sadece 1. kademe bileti var” demiş, yanımda fazla 1.kademe biletini satmaya çalışan genç kız, o bey “2. kademe arıyorum” deyince, biletini beye 2. kademe fiyatından sattı.
bunu da buraya bu kadar detaylı yazıyorum, çünkü iksv’ye “saldırmak” için fırsat kollayan, ekstra araştırma yapan, saplantılı biri değilim, hayatım iksv’yle “uğraşmak”tan daha önemli ve değerli meşgalelerle dolu. tesadüfen doğru yerde doğru zamanda olduğum için haberim olan durumlar hakkında yazıyorum.

öneri
oyunun yönetmeni emmanuel demarcy-mota sadece tiyatro yönetmeni değil, aynı zamanda yıllardır dünyanın en yoğun yabancı oyun misafir eden tiyatro kurumlarından biri, belki de birincisi olan paris-theatre de la ville’in genel sanat yönetmeni ve yine paris’in ünlü güz festivali’nin direktörü. yani yabancı yapım konuk etme konusunda sanırım dünyanın en deneyimli sanatçılarından biri.
o akşamki gösteri sonrasında kendisine verilen festival onur ödülü töreninde mikrofonu alınca konuşmasının yarısını, eli istanbul tiyatro festivali direktörü leman yılmaz’ın omuzunda yılmaz’ı ne kadar iyi tanıdığını, onunla işbirliklerini, yılmaz’ın bu ortamda bir kadın olarak bir festivali gerçekleştiriyor olma azmi ve başarısını övdü. bir ara, acaba demarcy-mota mı yılmaz’a ödül veriyor diye şüpheye düşmedim değil :))
demarcy-mota ile yılmaz’ın dostluğu karşılıklı bu kadar derin bir farkındalık üzerine kuruluysa, yılmaz demarcy-mota’ya çok rahatlıkla bu şehre kolay kolay yabancı yapım gelmediğini, hazır gelmişken ne kadar çok seyirci, ne kadar çok tiyatro öğrencisi izlerse o kadar faydalı olacağını, özellikle de schengen vizesi almak konusundaki zorluklardan ve avro’nun pahalılığından dolayı yurtdışına çıkması güç olan öğrenciler için bunun ne kadar önemli olduğunu anlatabilir, değil sadece o boş koltukları 15tl’lik öğrenci biletleriyle doldurmak, hatta demarcy-mota’yı ikna ederek, yere kapatılmış koltukları da açıp daha fazla seyircinin içeri alınmasını sağlayabilirdi. 
yurtdışında kendi parasıyla oyun seyredenlerin çok iyi bildiğini tahmin ettiğim üzere, tiyatro koltukları sahneyi görüş açılarına göre fiyatlandırılır, hatta bazı koltuklar “kısıtlı görüş” ibaresiyle çok ucuza satılırlar. yani; görüş açısı sorunundan dolayı veya yönetmen samimi ortam istediği için kapatılmış olan o koltuklar rahatlıkla 15tl’ye öğrencilere ya da bilet fiyatından çok daha ucuza normal seyircilere satışa çıkarılabilirdi; istenseydi!

hisse
adı vakıf, işleyişi şirket olan bir kurumun bizim gibi henüz daha bir çok ekonomik, kültürel ve toplumsal sorununu çözememiş, gelişmekte olan bir ülkede sanat festivalleri düzenlerken amacı nedir: para veya itibar kazanmak mı, yoksa faydalı olmak mı? tekrar dikkat çekiyorum: adında "vakıf" olan bir kurum. 

4 yorum:

  1. Bu bir organizasyon hatası Ragıp. Bir daha sefere daha iyi planlanacak ve boyle bir şey olmayacaktır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. benim yazımla ilgili olarak başka birine yorum yaptınız galiba zehra hanım. ama olsun, yazı benim olduğu için cevap hakkı doğdu sanırım.
      yaptığınız yorumda haklısınız tabii; iksv geçen yıl kurulduğu, festival de ilk defa bu yıl düzenlediği için "organizasyon hatası" olması ne kadar doğal!
      ha bir de: iyi ki ben bu tür "organizasyon hatalarını" dert edinip yazıyorum, önümüzdeki yıllarda düzeltilsin diye, yoksa benim dışımda eli kalem tutan kimsenin kılı kıpırdamıyor.
      sevgi ve saygılar,
      kerem

      Sil
  2. Uzun yıllar rehber ve çevirmen olarak vakıfa emek vermiş biri olarak ekliyorum: vakıf özel şirketlerin reklam ve promosyon aracına dönüşmüştür ve sansasyonel sanatçılara özellikle Fransa'ya inanılmaz para akıtmaktadır

    YanıtlaSil