3 Eylül 2010 Cuma

akm bahane, kültür -günün moda deyimiyle- "iklimi"miz şahane!

türkiye'de yayınlanan bir gazetede (radikal) bir ay (ağustos 2010) boyunca çıkan yazılardan "bir arajman": fazlası yok eksiği var!


ahu antmen, 10.08.2010

"...Son yıllarda da biliyorsunuz Atatürk Kültür Merkezi’ni meydandan usulca kaldırmak projesi var. AKM’yi yeterince tarihsel, yeterince estetik bulmayanlara paylaşımdan, kolektif hafızadan, kolektif hafızaya malolmuş bir yerin anlamından söz etmek boşuna... Dahası, son yıllarda AKM’nin yeterince tarihsel, yeterince estetik, yeterince donanımlı vs. bulunmaması gibi gerekçelerin ötesinde bir nedenle gözden çıkarılmak istendiğini hisseder olduk: AKM yeterince kiç, yeterince zevksiz değil sevgili okurlar! ‘Resmi beğeni’nin Taksim Meydanı’nı süsleme biçimleri, bunun açık göstergesi.
...
Kamusal alanda sergilenecek heykelleri biblo kültüründen öte bir görsel kültürü olmayanların değil, sanatçıların yapması gerekir. Ayrıca Belediye yetkililerinin böyle görüntüde hayvanseverlik yerine, çok zor yaşam koşullarıyla mücadele eden sokak kedi ve köpeklerinin durumunu iyileştirecek düzenlemeler yapmaları gerekir.
Günümüzde açık alanlarda dozu giderek artan içi boş bir ‘kamusal kiç’ ortamının yaratılmasına katkıda bulunmaktan başka bir işlevi olmayan bu tür heykeller, bir yandan da heykel denen nesneyle aramızdaki sevgi/nefret ilişkisinin kamusal alanda sergilenen sürgit göstergesi. Seri üretilmiş kötü Atatürk heykellerinden sonra gelip gelebildiğimiz nokta bu kiç laleler, kediler. Yazık.
"


beral madra, 13.08.2010

"...Tabanlıoğlu, babasına ve toplumun isteklerine karşı büyük bir saygı göstererek binayı olabildiğince az yenilese bile, ister istemez bir değişim gerçekleşecek.
Burada değişimin ve yerine gelecek sistemin ne olacağı konusunda iyimser olmak ise zor; çünkü düzen değişikliği, başka bir bozuk düzene, yani ‘özelleştirme’ye dönüşüveriyor. Sonuçta devlet yönetemediği bir kurumdan kurtulmak istiyor ve kurumdan yararlanan kitleyi bir işletmecinin insafına bırakıyor! İstanbul’da sanat üreticisinin kullanacağı çok mekân var, ama bunlar ihale ile bir işletmeciye verilmiş ve kiralık! Her türlü etkinliğe kiralık; yani birisinin uluslararası sanat etkinliğinden sonra başka birisi gelip şirket tanıtımı yapabilir...

Zaman içinde sona ve dona kalan modernist kale AKM’nin birçok rakibi ve ardılı oluştu; Post-modern bir kırılmanın işaretleri olarak.. Bunlar AKM’ye gidenlerin gitmedikleri çevre ilçelerdeki kültür ve sanat merkezleri... Bir ucu Tuzla, öteki ucu Küçükçekmece, bu birbirinden donanımlı konser salonlu ve bulundukları ilçelerin zanaat, toplumsal etkileşim ve kültür gereksinimini karşılayan ve hayatında AKM’ye hiç gitmemiş insanlara hizmet veren kültür merkezleri; aynı zamanda belediyelerin imaj ve siyasal çıkarlarına da yarıyor. Neo-klasik sütunlu giriş, cam dış yüzey, mermer ve granit zemin ve sütunlar, bol koridorlu iç mekânlardan oluşan melez mimarileri karikatür gibi, kuşkusuz... Yönetim ve içerikleri de sözünü ettiğim sorunları barındırıyor; dolayısıyla dış Post-modern ama iç AKM’nin temsil ettiği köhne Modern!
"


korhan gümüş, 09.08.2010

"...Ayasofya Bizans’ı, Sultanahmet Camisi Osmanlı’yı yansıtıyormuş, ama AKM Cumhuriyet’i yansıtmıyormuş. Peki hangi yapı onun özlediği Cumhuriyet’i yansıtıyor? AKM’nin üç katı bütçeye mal olan Sütlüce Kongre Merkezi mi? Yoksa Belediye’nin her biri bir tasarım faciası olduğu kadar işletilmesi de mümkün olmayan sanat merkezleri mi? Ahşap taklidi malzemelerle kaplanan semt konakları, arabesk belediye hizmet binaları mı? Yeni yapılan kazulet adalet sarayları mı? Mimarı bile olmayan uyduruk camiler mi? Belediyenin Saraçhane’deki binasına bir bakın. İçini kartonpiyerlerle süsleyip, kitsch haline getirdiler..."


serhan ada, 28.08.2010

"...
Projeyi hazırlayan İstanbul Metropoliten
Planlama mimarlarına ve onaylayan
Anıtlar Kurulu üyelerine ve avukatlığını
yapan turizm baronlarına ve “kente
ihanet” diye demeçler verdikten sonra
arkalarını dönüp başka protesto demeçlerine
girişen mimarlık ve kent bilgiçlerine bu
yürüyüşü tavsiye ederim. Proje konuşulurken
Kongre Vadisi’nin “kamusal alan” olacağı
konuşuldu. Burası olsa olsa “kentsel donatı!”
(TDK’nın kelime bulucularına parmak ısırtan
bu tamlamanın bir tür küçültücü deyim
olmasını öneriyorum) olur. Bir de Vadi
bizim bildiğimiz eski cadde değil. Bence
isimler de değişmeli. Çünkü hepsi birlikte
bir dönemi tanımlıyor. O dönem bitti. Ben
gördüm. Açıkhava her gün kullanılmıyor
diyen kongre turizmcileri kaç tek insan
getirip bu acayip bölgeden kaç kuruş gelir
sağladı? Bunu tartışacak kentbilimciler
nerede?...
"


haber, 13.08.2010

"...Ek sürenin topluma yanlış yansıtılarak, sanki tehlike geçmiş gibi bir izlenim bırakıldığını belirten İstanbul S.O.S, projelerin kimler tarafından ve ne şekilde yürütüldüğüyle ilgili hiçbir açıklama yapılmadığının altını çizdi.
...
Kültür Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin girişimleriyle komitenin, İstanbul’un Dünya Miras Listesi içindeki tarihi alanlarla ilgili Türkiye’ye ek süre verdiğini vurgulayan İTÜ Mimarlık Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, 2005’te de benzer bir durum yaşandığını ve verilen sözlerin yerine getirilmediğini söyleyerek kaygılarını şöyle anlattı: "Türkiye şu anda Ekim 2010’a kadar Haliç Metro Köprüsü’nün revizyonu, Şubat 2011’e kadar da diğer tarihi alanlarla ilgili şartları yerine getirmek konusunda söz vermiş durumda... Şu anda da söz verildi ama gerçekleşiyor mu, kimler çalışıyor, çalışmalar nasıl yürütülüyor, değerlendirmeyi kim yapıyor, proje alternatiflerini kimler hazırlıyor gibi konularda yetkililerden herhangi bir açıklama yapılmıyor."
"


bener onar, 29.08.2010

"...Bu açılış töreninin yaratıcılıktan uzak, sıradan, biraz banal bir şey olacağını, Fazıl Say facebook’tan duyurmuştu. Say bile bu kadar kötüsünü beklemiyordu herhalde. ‘Truva Atı’nın etrafında çocuklara ellerinde basketbol topuyla tur attırmak, nasıl bir zekânın ürünüdür acaba?
Ekşisözlük’te de çok iyi entryler var ama ‘marmarmar’ınki durumu özetlemiş: “Beklenmedik derecede samimi bir açılış oluyor bence, bu topluma dair ne varsa bu açılış töreninde de o var. Teknik beceriksizliğimizden, organizasyon eksikliğimize, kimlik bunalımımızdan, politik fırsatçılığımıza kadar bize dair hemen her şey... En önemlisi bunların hiçbirini de umursamadığımızı gösteren kendi çalıp kendi oynamamız, süper...”
"


haber, 30.08.2010

"Dünya Şampiyonası boyunca her maçın molalarında ve devre aralarında Ankara’da gösteri yapan Ukraynalı 10 kız, Başbakan Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ın salona gelmesiyle birlikte sansüre uğradı."


haber, 31.08.2010

"...’Allianoi’ diye bir yer o kişinin uydurduğu bir kelimedir. Bunu ben ispat ettim..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder