bu akşam "la diva turca"mızı, leyla gencer'imizi andık.
leyla gencer'i bir opera yapımında olmasa bile sahnede seyredebilmiş şanslı türklerden biriyim. hatta, daha doğmadan onu canlı dinlemiş ender insanlardan biri olmalıyım; annem 1970 yazında bana hamileyken aya irini'de onun konserini izlemiş.
yıllar sonra, ailevi ekonomik durumdan dolayı istanbul festivallerine 2. veya 3. kademe bilet aldığımız bir dönemde, benim parama kıyıp ta, "keyifini çıkarmak istiyorum, en pahalı yerden bilet alacağım" dediğim ve kendisini aya irini'de 2. sıradan mest olarak seyrettiğim ilk sanatçıdır leyla gencer. sene: 1987. konser: roberto negri eşliğinde bir resital.
o dönemde, beğendiğim sanatçılardan festival kitapçığına imza alma huyu edinmiştim.
imza almak için konser sonu beklenir, sanatçılar arada rahatsız edilmez. bu geleneği bildiğim halde, sahnede başka bir dünyanın insanı gibi duran, kendinden emin, dominant ve muhteşem görünen leyla gencer, acaba benim gibi sıradan dünyalılarla iletişim kurar mı diye endişelendiğimden, konser sonrasını bekleyemedim ve arada gittim, aya irini'nin, o zamanlar seyirciden sadece kırmızı bir perde ile ayrılan, önünde kulağında telsiz olan izbandutların nöbet tutmadığı kulisine sokuldum; leyla gencer dipteki makyaj masasının önünde oturmakta, roberto negri giriş tarafındaki masanın başında dinlenmekteydi.
ben çekinerek "leyla hanım, bir imza verir misiniz?" dedim. ilk bir an "konserden sonra.." der gibi oldu, sonra "gel, veriyim" dedi, inanamadım!
dolmakalemimi uzattım. özgeçmişinin yazılı olduğu satırların üzerine el yazısıyla geniş bir şekilde "leyla gencer" yazdı. imza, dolmakalemin ince tarafına denk geldiğinden ipincecik ve silik oldu.
leyla gencer'in bir dünyalı olduğunu öğrenmenin sevinciyle çıktım kulisten. imzanın yeri ve kalitesine üzülecek halde değildim. çoktandır o imza, açık ve net atılmış bir tanesinden çok daha değerli benim için.
iki sene sonra, 1989'da, leyla gencer'i bir kere daha izleme/dinleme imkanım oldu; bu sefer piero teso yönetimindeki la scala yaylıçalgılar orkestrası ile. ilk yılından itibaren leyla gencer şan yarışmalarının final gecelerini de hiç kaçırmadım.
o dönemde ve yakın zamana kadar anneannem hayatta olmasına rağmen, nedense leyla gencer benim için hep bir anneanne oldu; kanatlarının altına sığınabileceğim, dominant ama sevecen, başarılı ve kuvvetli bir kadın!
geçtiğimiz mayıs ayında vefat ettiğinde de, anneannem'i kaybettiğim zamanki kadar üzüldüm...
bu akşam leyla gencer'i, yekta kara'nın da dediği gibi "üzülerek, gözyaşlarıyla değil", "bir kutlama" gibi andık.
2006'daki leyla gencer şan yarışması'nda birincilik alan ve geçtiğimiz yaz salzburg festivali'nde anna netrebko çıkmayınca onun yerine rolando villazon'un partneri olarak "romeo ve juliette"te sahne alarak önü iyice açılan gürcü soprano nino machaidze bizleri yine büyüledi. bundan sonra bir daha vakti olur mu istanbul'a uğramaya bilinmez; villazon'dan sonra juan diego florez'le aynı sahneyi paylaşan, 2009'da da jonas kaufmann ile randevusu olan machaidze'nin önümüzdeki yılların adından en çok söz ettirecek opera sanatçılarından biri olacağı kesin. ne mutlu ki bize, bu yolun ilk taşları leyla hanım'ın adına düzenlenen yarışmada döşendi.
"bir kutlama"nın ikinci yıldızı, geçen sezon verdi'nin "macbeth"i ile istanbulluları büyüleyen soprano perihan nayır artan oldu. nayır programda iki tane lady macbeth aryası seslendirdi ki, yorumu, sesi ve tavırlarıyla yine muhteşemdi.
akşamın üçüncü yıldızı ise mezzo soprano ezgi kutlu idi. "carmen"den söylediği gerek chanson boheme gerekse tenor taylan memioğlu ile mizansenleştirdikleri final bölümü çok etkileyiciydi. kutlu fettanlığı, başınabuyrukluğu ve seksapeliyle tam bir carmen oldu.
borusan istanbul filarmoni orkestrası yönetimine böyle "bir kutlama"yı gerçekleştirdikleri için candan teşekkürler.
9 mayıs akşamı ise leyla hanım'ın ölüm yıldönümü vesilesiyle bu sefer istanbul opera ve balesi "leyla gencer'i anma konseri" düzenleyecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder