6 Mayıs 2011 Cuma

çocuk psikolojisine eğilen iki etkileyici film



çocukların kayıplarla, annelerinin yokluğu ile başa çıkmaları; insanın (çocuğun) içinde (“doğa”sında) bulunan “kötülük” üzerine iki film izledim geçenlerde; biri yerli diğeri yabancı: “zefir” ve “daha iyi bir dünyada” (haevnen). ikisinin de yönetmeni kadın; biri türkiyeli diğeri danimarkalı.
“zefir” ordu’nun yaylalarından birinde, “daha iyi bir dünyada” afrika’da bir mülteci kampında ve danimarka’nın ücra bir kasabasında geçiyor; coğrafyalar birbirinden çok uzak, farklı; ama “çocukluk/insanlık halleri” aynı; bunların peliküle geçiriliş şekli de.

bence iki filmin de en önemli mesajı; insanlık hallerinin, ama özellikle de “kötülüğün” insanın doğasının, “doğalının” bir parçası olduğu; iki film de başkahramanlarını (yani çocukları) yargılamıyor; iki film de muhteşem doğa görüntüleri eşliğinde, çocukların yaşadıklarının doğal olduğunu, doğanın bir parçası olduğunu anlatıyor.

“zefir” biraz semih kaplanoğlu’nun “bal”ını andırıyor; hikayenin geçtiği coğrafya, görüntülerin renkleri ve estetiği, az konuşan veya hiç konuşmayan başkahraman çocuklar…

yönetmen-senarist belma baş “zefir”de filmin atmosferini gerçek ile rüya/kabus arasında belirsizce ve serbestçe dolanarak kurmuş; susanne bier “daha iyi bir dünyada” da acımasız gerçeklerin üstüne basa basa, üstüne gide gide!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder