basamaklar var, gökyüzüne doğru yükselen. özgürleşmek isteyen insanlar var, dansçılar; üç erkek dansçı. larbi, dimitri ve yasuyuki. kadın yok. korsikalı bir a capella topluluğu var, "a filetta"; 7 erkek şancı litürjik ilahiler ve lirik şarkılar söylüyor.
küçük zillerden salkımlar var dansçıların ayak bileklerine sarmalanmış; dansçılar zillerle zincirlenmiş, her hareketlerinde ziller ses çıkartıyor. kitaplar var, sahnenin çeşitli yerlerinde düzenli istiflenmiş veya öylesine yığılmış.
küçük zillerden salkımlar var dansçıların ayak bileklerine sarmalanmış; dansçılar zillerle zincirlenmiş, her hareketlerinde ziller ses çıkartıyor. kitaplar var, sahnenin çeşitli yerlerinde düzenli istiflenmiş veya öylesine yığılmış.
arkada iki katlı bir kulübe var; orada kitap okuyan iki figür var, biri insan diğeri yarı insan boyunda bir kukla.
sidi larbi cherkaoui var, bütün mütevaziliği, yaratıcılığı ve cesaretiyle!
dans diliyle anlatılması çok zor bir şeye soyunmuş: "apocrifu", din denen olgunun yazı yoluyla, kitaplar yoluyla insan üzerinde kurduğu baskıyı anlatan benzersiz bir yapıt.
kitaplarda, "ilk" kitaplarda, "kutsal kitaplar"da yazılanlarla var olan insanları anlatmış, kitapları varacakları hedefe vesile yapan insanları.
bedenlerine nakşedilen yazılarla nefes almaya, yaşamaya başlayan, ama giderek o yazıların mahkumu olan, yazılarla baskı altında tutulan, yazıların nefessiz bıraktığı insanlar: "apocrifu" insanın kitaplarla, yazıyla imtihanı!
bedenlerine nakşedilen yazılarla nefes almaya, yaşamaya başlayan, ama giderek o yazıların mahkumu olan, yazılarla baskı altında tutulan, yazıların nefessiz bıraktığı insanlar: "apocrifu" insanın kitaplarla, yazıyla imtihanı!
sidi larbi cherkaoui üç kutsal kitabın kökenlerine iniyor, üç kitabın da aynı kökenden geldiğini anlatıyor; bu kadar zor bir fikir nasıl dans diliyle anlatılır demeyin, larbi o kadar basit ve o kadar zekice bir koreografi tasarlamış ki insan hayran hayran seyretmekten kendini alamıyor: üç dansçı arka arkaya sıralanıyorlar, hepsinin elleri en önde, her biri bir kitap tutuyor, sonra kollarını aşağı yukarı oynatıp diğerlerinin kollarından geçirerek kitapları değişiyorlar, kimin hangi kitabı tuttuğu, hangisinin sayfalarını çevirdiği, hatta hangisini okuduğu belli değil, bir kitabın sayfasını çeviren parmaklar o kitabı tutan ellere ait değil, yüzünü kitaba dönerek onu okumaya çalışan kişi aslında başkasının elindeki kitaba bakıyor; kitaplarda anlatılanlar ortak, her şey anonim.
ilerleyen sahnelerde bu koreografinin aynısı bu defa kılıçlarla yapılıyor, bu defa elden ele dolaşan keskin kılıçlar!
larbi kur'an'dan habil ile kabil'in hikayesini anlatıyor örnek olarak. hikayenin kökenlerine iniyor kadim zamanlara doğru, hangi kitaplardan alıntılandığından bahsediyor. bedeninin bütününü kaplayan yazıların ağırlığı altında ezilen dimitri ağlamaya başlıyor, larbi onu avutmaya geliyor, ona şefkat gösteriyor, ve enfes bir duo'ya başlıyorlar; bir ve tek oluyorlar, zeminde sürüklenirken birbirlerine dolanıyorlar, bedenleri kenetleniyor, sarmallanıyorlar. zamanla iki başlı dört kollu dört bacaklı ama tek bir vücut oluyorlar. sonra kavga başlıyor aralarında anı habil ile kabil gibi, çekişme, ve güreş... larbi eliyle dimitri'nin ağzını kapatarak onu nefessiz bırakıyor. sonra elini çekiyor, elini çektiği yere, dimitri'nin dudağına, kendi dudağını koyuyor, dimitri'ye hayat nefesini veriyor, ya da o öpücükle dimitri'nin hayatını elinden alıyor, yahuda'nın isa'dan aldığı gibi.
"i know it is too late now to change the way it is,
but you must at least know this:
such an obviousness, to love somebody so naturaly,
is not a frequent thing
-simply knowing it,
even, is not granted to anyone just like that."*
ilerleyen sahnelerde dansçılar bir hışım onlara "ayakbağı" olan zillerden kurtuluyorlar.
kılıçlarıyla kukla'yı öldürüyorlar; kukla, kitapların kılıçlara dönüştüğünde ilk öldürülen varlık. kuklanın varoluşunda taşıdığı cansızlığına geri dönüşü adeta; başka biri, kendinden başka bir güç tarafından yönetilen bir figürün kaçınılmaz sonu!
"apocrifu"nun sonu da kuklanın sonu kadar karanlık, karamsar: larbi sahnede tek başına kalıyor, basamakların önünde cansız yatan kuklanın yanına onunla aynı pozisyonu alarak yatıyor. sonra yavaş yavaş kalkmaya, hareket etmeye çalışıyor. ellerini havaya kaldırıp kendi kendisinin ipini tutuyormuş gibi kendisini oynatmaya, kendisine hükmetmeye çalışıyor; bir türlü beceremiyor, durmadan olduğu yere düşüyor. sanki inancı olmadan da yaşayamıyor insan. sonunda kalkıyor ayağa, biraz hareket ediyor; adımları dengesiz, çok sert vuruyor yere, ayarlayamıyor, acemice sanki, yürümeyi yeni öğrenmiş gibi. elleriyle bacaklarının görünmez iplerini tutarak onları hareket ettiriyor. kuklaya yaklaşıyor, onu sırtına alıyor ve sert adımlarla basamakları çıkmaya başlıyor. en üst basamağa ulaştığında bir-iki saniye bekliyor ve kuklayla birlikte kendini arkadaki boşluğa bırakıyor!
"apocrifu" çok güçlü, etkileyici bir eser. içeriği ne kadar karanlık ve sertse biçimi o kadar yumuşak ve estetik. bu da bir maharet olmalı, ya da marifet, ancak çok az sanatçının başarabildiği.
bunlardan biri, kesinlikle sidi larbi cherkaoui!
* apocrifu'nun müziklerinde kullanılan şiirlerden biri. japon şair nakaha chuya'nın (1907-1937).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder