gösterinin afişi, les abbesses - paris (mehmet kerem özel, 15.01.2024)
Tabloyla karşılaşmamız biter bitmez sağdan siyahi bir erkek girer sahneye; bir yandan tablodaki figürleri birinci tekil şahıs kullanarak ve İngilizce olarak sözle betimlerken, bir yandan da jestlerle tablodaki figürlerin duruşlarını ard arda kopyalayarak pozlar verir bize. Sonra bir anda resim dalgalanır; erkek kaybolur, üç kadın çıkar ortaya. Kadınlar tablodaki grup figürlerinin duruşlarını kopyalarlar. Resim tekrar dalgalanır; bir anda üç kadın kaybolur, gri kıyafetli bir kadın belirir. Bir sonraki dalgada üç kadın tekrar belirirler sahnede; grili kadını tablodaki belli figürlerin pozisyonlarında durmaya zorlarlar. İlerleyen bir sahnede grili kadının yerden ayağı kesilir, resim tarafından sarmalanır; adeta resimdeki Ölüm kollarıyla ona uzanmış, onu atın bağrına almıştır. Sonra o da havadayken bir anda ortadan kaybolur.
Başka bir sahnede kadınlardan biri İtalyanca olarak, tablodaki, köpekler dahil bütün figürleri kısa ses, sözcük veya cümlelerle dillendirir; o sırada hangi figürü seslendiriyorsa, o figür konturlarıyla ışıklanır. Bir zaman sonra 34 figürün neredeyse eş zamanlı konuşturulmaları bir kakofoniye dönüşür.
Gösteri boyunca sesler ve canlı icra edilen müzik, atmosferi yaratan en önemli öğelerden biri. Henüz daha ilk sahnede, bez yükselirken sahnenin sol kısmında saksafonla canlı çalınan melodinin, tablo bütünüyle karşımızda dikilmişken, dört nala gelip durmakta olan bir atın toynak seslerine dönüşmesi, ilk andan itibaren bizi bu gösteride olağandışı bir ses peyzajının beklediğinin habercisi zaten. İlerleyen sahnelerde bezin her dalgalanışının altını çizen rüzgarımsı ses, dans sekanslarından birine eşlik eden Bach’ın melodisinin saksafonla yorumu, siyahi performansçının harmonyumla çaldığı ve söylediği, nakaratına giderek haykırışlara dönüşen şekilde kadın dansçıların eşlik ettikleri Leonard Cohen’in Hallelujah şarkısı gösterinin karanlık atmosferine katkı yapmayı sürdürürler.
gösterinin başlamasını beklerken, les abbesses - paris (mehmet kerem özel, 15.01.2024)
Yaklaşık 70 dakika süren gösterinin çıkış ve odak noktası bütünüyle Ölüm’ün Zaferi tablosu. Gösterinin adı Invisibili (İtalyanca: Görünmeyen), yaratıcısı Aurélien Bory.
1989’da bir davet neticesinde, dansçılarıyla birlikte Palermo’da vakit geçirdikten sonra Palermo Palermo isimli yapıtı yaratan ve Teatro Biondo’da sahneleyen Pina Bausch gibi Bory de, Teatro Biondo’nun sanat yönetmeni Pamela Villoresi’den 2020 yılında aldığı davetle şehirde belli bir süre geçirip Invisibili’yi ortaya çıkarır.
Bory Invisibili’nin başlangıç ve sonunda Bausch’a ve Palermo Palermo’ya selam çakmayı da ihmal etmez sanki. Bory Bausch’un Palermo Palermo’da kullandığı duvar fikrini tersine çevirir: Bausch Palermo Palermo’yu, sahne ağzını bütünüyle ördürdüğü duvarı arkaya, sahneye doğru yıkarak başlatır ve bütün gösteriyi sahneye o sırada saçılan gri büyük tuğlaların üzerinde oynatır. Bory ise, yukarıda da anlattığım gibi, baştan ters tarafıyla yere serili bir malzemeyi, bezi ayağa kaldırıp, arkada bize esininin yani tablonun tamamını ifşa ettiği bir duvar, ama esnek, hareketli, dalgalanan bir bez duvar ortaya çıkararak başlatır Invisibili’yi. Bory son sekansta bu sefer tabloyu ön yüzüyle yere serer ve aynı Bausch dansçılarının kırık tuğlaların üzerinde hareket etmeleri gibi, Bory de performansçılarını tablonun üzerinde hareket ettirir: Kadın dansçılar tablodaki figürlerin üzerlerine yatarak onları taklit ederler, bu sırada siyahi performansçının kamerasıyla canlı olarak kendi yüzünü ve onları kaydettiği siyah-beyaz hareketli görüntüler sahnenin arka duvarına yansıtılır; görüntüde en son, Ölüm’ün kafatası donup kalır.
gösteriyi alkışlarken, les abbesses - paris (mehmet kerem özel, 15.01.2024)
Bory, yapıtının merkezine yerleştirdiği Orta Çağ tablosu ile günümüz arasındaki coğrafi bağlantıyı, tablonun odağındaki ölüm fikri üzerinden kurar. Gösterinin kilit sahnelerinden birinde tablonun arkasından, Afrikalı mültecilerin Akdeniz’i geçip Sicilya’ya ulaşmak için kullandıklarına benzeyen gerçek bir bot çıkar; hem fiziksel hem de anlamsal olarak tablodaki Ölüm’ün yerini bot alır. İlerleyen bir sahnede; siyahi performansçı botun içinde ölüm-kalım savaşı verirken, kadın dansçılar botu alabora eden Akdeniz dalgalarına dönüşmüş olarak günümüzde insanlığın en trajik gerçekliğini hareketlerle tasvir ederler. Gösterinin son sahnesinde ise, botun üzerinde çok yavaş hareketlerle salınan, sanki denizin içinde dibe batmakta olan bir botun yolcuları olan insan (performançı) bedenleriyle sönen botun içindeki hava, az önce bir boruyla bota bağlanmış olan harmonyumda, otomatik olarak programlanmış müziğin çalmasını sağlar. Bu, Bory’nin sahnede hazırladığı, tiyatral olarak ince ve titizlikle tasarlanmış, eleştirel düşünce ürünü olduğu kadar duygusal olarak da seyirciyi can evinden vuran, iç acıtan bir düzenek. Avrupa’nın refahını, keyfini sağlayan Afrikalı hammadde tam da insana hayat veren ve yokluğunda yaşamasını engelleyen en temel unsur: Hava. Avrupa “havasını emdiği”, hammaddelerini sömürdüğü Afrika’ya yaşamak için hava bırakmazken, kendi hayatını refah içinde sürdürür.
[Yazının tamamını, gösteriden görseller eşliğinde okumak için tıklayın.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder