21 Eylül 2021 Salı

on soruluk sohbetler 48 : david somlo

Bergama Tiyatro Festivali üç yıllık bir aradan sonra 26-29 Ağustos 2021 tarihleri arasında gerçekleşti. Festivalin Dünyadan başlıklı bölümü Macaristan’dan disiplinlerarası sanatçı David Somló’nun Mandala adlı gösterisini konuk etti. Bergama’nın en ilginç binalarından biri olan, Roma döneminden kalma Mısır tapınağı Kızıl Avlu’nun iki silindir kulesinden birinin içinde gerçekleşen gösteriyi üç ayrı seansta yirmişer kişi deneyimledi. Katılımcılar, her birine verilen küçük hoparlörlerden dinledikleri özel ses tasarımları eşliğinde, zemine farklı renk ve şekillerde çizilmiş rotalarda 30 dakika boyunca hareket ederek gösterinin hem seyredenleri hem de eyleyenleri oldular. İşlerinde ses, mekân ve insanlar arası etkileşime odaklanan David Somló on soruluk sohbetimizi cevapladı.



Performansın özü sizce nedir? Performansı günümüzde nasıl tanımlarsınız? 
İnsanlar bir mekânda birlikte birşeylere tüm dikkatlerini veriyorlar.

Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?
Oldukça zor bir şey bu. Sanatın çoğu zaman çok az dönüşüm yarattığını düşünüyorum, onun yerine sadece rahatlık ve eğlence sağlıyor, ancak bazen çok katartik ve ilham verici olabiliyor. Ama sanırım bu aynı zamanda bireyin dönüştürülme isteğine de bağlı."Nasıl"ın cevabı ise sanatın biçimine bağlı, ama performatif biçimler benim için adeta parmakla şuna işaret ediyor ve diyor ki; bunu yapabilirsin, sen de böyle olabilirsin, orada bir şey var.

İnsanlığın küresel ölçekte içinden geçmekte olduğu bu yeni pandemi süreci sizce gösteri sanatlarını gelecekte nasıl dönüştürecek?
Aktif bir pandemi sürecinde gösterimlere devam etmenin üç ana yolu olduğunu düşünüyorum: Açık havada gerçekleşen performanslar, samimi küçük ölçekli performanslar (çok küçük gruplardan bir kişi için gerçekleşen bire bir gösterimler) ve (online) yayın. Bu süreçte bence çok yanlış bir yol olan yayın/dijital formların ezici bir hakimiyetini gözlemledim. Açık havada gerçekleştirilen performanslarda bir miktar artış olsa da, Macaristan'da küçük ölçekli ve samimi çalışmalara doğru pek fazla yönelim görmedim, ki bu içinden geçmekte olduğumuz zamanlarda hala daha fazla araştırılması gereken bir alan.

Ülkenizdeki gösteri sanatları ortamı, pandeminin yarattığı zorlu koşullarla nasıl başa çıkıyor?
Bu soruyu yanıtlamamayı tercih ederim.

“Ustam” olarak tanımlayabileceğiniz ya da sanatınızı en çok etkilediğini düşündüğünüz biri/leri var mı? Ve böyle biri/leri varsa kimler?
İşlerim genellikle farklı disiplinlerden ve kavramlardan ilham aldığı için “ustam” diyebileceğim bir kişi yok. Biçim ve kavramsallık açısından 60'lar New York'unun deneyselcilerinin, postmodern dansın ve John Cage'in soyundan geliyorum sanırım. Neredeyse tüm işlerimde yer alan drone/ambiyans bestelerimdeki kahramanım, minimalizm, sürekli değişim ve zamanın esnemesi hakkında çok şey öğrendiğim Fransız besteci Eliane Radigue. Daha atmosferik bir bağlam veya anlatı bağlamı kullandığım zamanlarda ise asıl ilham kaynağımın David Lynch olduğunu düşünüyorum. Sanatçı arkadaşlarımın arasından ise en şey çok en önemli iki işbirlikçimden öğrendim: Macar sanatçı/yapımcı/dansçı Imre Vass ve Sloven dansçı/besteci/dramaturg Ivan Mijaceveic. Yeni solo parçam Overheard (Ekim'de prömiyerini yapıyor) için onlarla birlikte çalışma şansını yakaladım ve kendimi bir rüya takımın parçası hissettim.

Söyleşinin devamını okumak için tıklayın: unlimited

3 yorum:

  1. O tarihlere yakın Bergamadaydık ama günübirlik. Kızıl Avlu da gezdiklerimizdendi. Bu performanslara
    tanık olmak isterdim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet instagram paylaşımlarınızdan farkındaydım yakın olduğunuzun, gelirsiniz diye düşünmüştüm, sonra uzaklaştınız :)
      ilerki yıllarda tavsiye ederim, festival zamanı 1-2 gününüzü ayırın mutlaka ;)

      Sil