11 Mayıs 2021 Salı

on soruluk sohbetler 35 : şebnem dönmez

Marina Abramović ve kurucusu olduğu Marina Abramović Enstitüsü’nün (MAI) Sakıp Sabancı Müzesi’nde gerçekleşen Akış/Flux sergisinde performans dokümantasyonlarının yer aldığı ana bölüme eşlik eden canlı performans programına Türkiye’den 12 sanatçı davet edildi. Biz de 20 Aralık 2020’de sona eren sergide “canlı” performanslarıyla yer almış sanatçılarla On soruluk sohbetler serimize devam ediyoruz. Bu haftaki konuğumuz sergi için Bayan Kontür performansını gerçekleştiren Şebnem Dönmez.

Performansın özü sizce nedir? Performansı günümüzde nasıl tanımlarsınız?
Anlatan (hisseden) ve dinleyenin (seyredenin) bir arada gerçekleştirdikleri bir ritüel. Seyirci ve anlatanın birlikte oluşturdukları yepyeni bir gerçeklik. Sadece onlara ve o “an”a ait. Bence performansın özü paylaşımdır. Bir alanı, bir durumu, bir duyguyu, olayı, hâli paylaşmak ve bu paylaşma deneyimiyle hep beraber bambaşka bir yere geçmek. Ve yaşadığımız çağda bu paylaşım yalnızlık duygusuna çok iyi gelir.

Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?
Bu soru kendimi bildim bileli hep içimde dönen o soruyu hatırlattı: Müzik (sanatı) olmayan bir dünya nasıl olurdu? Müziği çok seven çoğu insan düşünmüştür bunu. Bunu hayal etmek ve “Oh iyi ki var!” demek insanın içini açıyor çünkü. Şu şekilde de sorabiliriz: Sanatın olmadığı bir dünya nasıl olurdu? İnsanlık hissettiği sürece sanat var olacak. Ve biz hissettikçe onun bizi dönüştürmesine izin vereceğiz. Bu güç, birbirine yabancılıktan, paylaşmanın, anlamanın, şefkat duymanın ya da öfkelenmenin, yani birlikte hissetmenin mahremiyetine yükselten bir büyü.

Size ilham verdiğini düşündüğünüz biri/leri var mı, varsa kimler?
Şimdi bunları yazmak kendi evrenimin sınırlarını çizmek gibi olacak. Onun sınırsızlığını yaşamak isterim. Bir de sürekli değişiyor. Sadece kişiler değil olaylar, deneyimler de ilham veriyor. İlham aldığım birileri deyince bir çarpışma gibi yaşadığım Lhasa de sela, Alejandro Jodorowsky tanışmaları var. Bu çarpışmalar hayatımın tam da “o” dönemine denk gelişleri yüzünden hala çok güçlü.

Bir iş üretirken hangi kaynaklardan beslenir, nelerden ilham alırsınız? Rüyalarınızın işlerinize etkisi olur mu?
Hislerim ana kaynak. Onlardan daha iyi bir şey bilmiyorum çünkü. Hisler ve onları hissetme sebepleri başlı başına bir yolculuk. O kadar zengin ve çeşitli ki... Asla kontrol edilemiyor; mevsimler gibi değişip duruyorlar. Bence duygu salınımları tabiatın bir parçası. Doğum ve ölümün arası duygularla geçiyor. Bu sebeple benim için kaynağı bilinçaltının katmanlarına, yani bilinmeyene doğru uzanan çok zengin bir alan. Bunun dışındaki ilhamlar yukarıda belirttiğim gibi hep çarpışma gibi. Rüyalarımı uzun yıllar kaydettim. Eskisi gibi her gün olmasa da, her zamankinden farklı bir rüya gördüğümde kaydederim; ama henüz herhangi bir rüyayı yaratım sürecine aktarmış değilim.

Eğer zaten halihazırda bir adı yoksa, üzerinde çalışmakta olduğunuz yapıta, adını vermeye ne zaman karar verirsiniz?
İsim önemli. Ben işin benimle konuşmasına izin vermek istiyorum. Nasıl yol alacağımı, nereden gideceğimi o bana söylesin. Bazen daha üretim aşamasında bazen kolektif kararlarla geliyor isim.

Söyleşinin devamını okumak için tıklayın: unlimited

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder