20 Aralık 2020 Pazar

on soruluk sohbetler 26: guy weizman & roni hover (club guy & roni)



Tiyatronun özü sizce nedir? Çağdaş tiyatroyu günümüzde nasıl tanımlarsınız? 
İşin aslı kaçınılmazlık ve aciliyet; içerikle ilgili, estetik veya biçimle değil. Çağdaş sanat disiplinler arası, yani disiplinlerin sınırlarını zorlamakla ilgilidir. Bir performansın acil/kaçınılmaz olabilmesi için performansçıların her zaman ne yaptıkları konusunda tam olarak bilgilendirilmiş olmaları gerekir. Biz, bir yaratımda, ana unsur olarak dans estetiğini kullanmıyoruz. Her yaratım sürecimizde, her defasında, her bir disiplini sorguluyoruz. İçeriğe göre dans, tiyatro ve müziğin bize sunduğu dilleri yeniden icat ediyoruz.

Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?
Kesinlikle. Sanat toplum için bir vana görevi görebilir. Bunu, her şeyin söylendiği ve yapıldığı kültürlerde görürsünüz; sanat, gürültüyü, korkuyu ve tüketimciliği güçlü bir minimalizme ve duygulardan oluşan bir elmasa dönüştürebilir. Ve hiçbir şeyin söylenmesine izin verilmeyen toplumlarda sanatın yaratıcılığı, birçok farklı biçimde özgür ifadeye olanak verir. Sanat aynı zamanda sanatçı için de çok dönüştürücü bir güce sahiptir fakat bu daha farklı bir konu. Sanatçı da her performansıyla dönüşmüş olur.

İnsanlığın küresel ölçekte içinden geçmekte olduğu bu yeni pandemi süreci sizce gösteri sanatlarını gelecekte nasıl dönüştürecek?
Öncelikle bu sürecin gösteri sanatlarının bütün dijital boyutunu geliştireceğine inanıyoruz. Bu, sanatı sanal ortamlara taşıyacak. Ve sanatın da insanlığın değişmekte olduğu aynı şekilde değişeceğini hayal edebiliyoruz. Maskelerimizi takmak ve birbirimizin gülümsemesini görememek, mesafeyi korumak ve kucaklaşamamak birbirimizle bağlarımızı koparıyor: sanat bunun kontrpuanı olabilir; birbirimizi gözden kaçırmamayı umarak, bağlanmak ve paylaşmak için sanat bize bir panzehir sunabilir.

"Ustam" olarak tanımlayabileceğiniz bir sanatçı ya da size ilham verdiğini düşündüğünüz biri var mı?
Bizim “ustalarımız” yok ama ilk sırada kitaplar ve edebiyat olmak üzere çeşitli disiplinler genel anlamda ilham verici. Performanslarımızda metin, moda, film ve video, dans, tiyatro ve canlı müzik dahil olmak üzere birçok farklı unsurla çalışıyoruz. Daha spesifik olarak sinemacılardan Hal Hartley ve David Lynch sonsuz derecede ilham verici. Bunun yanı sıra, Herman Nitsch ve eskiden koreograf Édouard Lock önderliğindeki ‘La La La Humansteps’ de öyle.

Bir iş üretirken hangi kaynaklardan beslenir, nelerden ilham alırsınız? Rüyalarınızın işlerinize etkisi oluyor mu?
Gerçekleştirdiğimiz her performansı, her şeyin dönüşebildiği, mantıksız ama çağrışımsal bir anlatıma sahip bir rüya gibi inşa etmeyi deniyoruz. Rüyaların yaratıcılığı, işlerimizde taklit etmeye ve yeniden yaratmaya çalıştığımız bir şey. Rüyaların sınırsızlığı bize ilham veriyor. Gerçekleştirdiğimiz performanslar bir şekilde sıklıkla birilerinin kafasının içinde gerçekleşiyor. Çünkü gerçeklik sıkıcı, fantezi ise çok heyecan verici. Çalışmalarımızın kaynaklarıysa büyük toplumsal sorular, aciliyeti olan sosyal ikilemler ve kitaplardan oluşuyor.

Eğer zaten halihazırda bir adı yoksa, üzerinde çalışmış olduğunuz yapıta adını vermeye ne zaman karar veriyorsunuz?
Başlık genellikle verdiğimiz ilk karar olur. Yapıtın yönünün ilk seçimi, onun ilk çerçevesidir. The Human Odyssey adlı projemizde, toplumumuzun temel yapı taşları ile ilgili performanslar gerçekleştiriyoruz: Sevgi, Mutluluk, Korku, Özgürlük, Kader, İnanç. Önce, performansların yaratım sürecinin başlangıcını çerçeveleyerek, bu kelimelerden biriyle başlığımız olarak yola koyuluyoruz.

Söyleşinin devamını okumak için tıklayın: unlimited

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder