gösterinin başlığında zaten "zaman"a, yani icracılar ile seyricilerin birlikte geçirecekleri zamana/süreye dikkat çekiliyor. gösterinin tarihi ve süresi de tesadüfi seçilmemiş: 21 haziran'ı 22 haziran'a bağlayan 12 saatlik bir zaman dilimi. kuzey yarımkürede yılın en uzun gününün sonlarında, yani akşam 6'da başlayıp, yılın en kısa gecesi bittikten sonra, yani sabah 6'da sonlanan bir 12 saat. "show me a good time" belki de güncel zamanların "(bir) yaz dönümü gecesi rüyası".
gösterinin zaman ile ilişkisi sadece bu iki öğeyle, yani gösteri tarihi ve süresi ile sınırlı değil. reji bütünüyle zamanı kullanmak üzerine inşa edilmiş.
gob squad kolektifinin bu 12 saatlik çevrimiçi gösterisinde kurduğu yapı 60 dakika/bir saat ile ilişkili loop'lardan, tekrarlardan oluşuyor. gösteri sürecindeki her saat başı, her saat yarısı ve her iki saat çeyreği birer olay/durumla sabitlenmiş. bu olaylar/durumlar her seferinde doğaçlamalarla çeşitlenerek tekrar ediyor. saatin bu durakları sadece tekrar eden olaylar/durumlar ile değil, bizzat icracıların dillendirmeleriyle de vurgulanıyor.
her saat başı 2 dakikalık ara var. her saat yarısında iki dakikalık katıla katıla, kahkaha atıla atıla gülünüyor (geceyarısından sonraki yarım saatlerde gülme ağlamaya dönüşüyor). ilk çeyreğe gelindiğinde sahnedeki piyanonun başına geçilip bir şarkı uyduruluyor, ya da bir dans ediliyor. son çeyrekte ise her icracı bulunduğu mekandaki objeleri kullanarak tableaux vivants oluşturuyor ya da hepsi birden kendi mekanlarında aynı hareketi yapıyorlar (mesela yatıyorlar; biri sokakta bulduğu bankın üzerine, biri evdeki yatağına, biri arabasının bagajına). son 15 dakika ise, ki her seferinde en heyecanlı olanı bu, berlin'in sokaklarında flaneur'lük yapmakta olan icracılardan biri o sırada yoldan geçmekte ya da bir lokantada yemek yemekte olan birisini veya birilerini, sahnede 1 dakikalık bir gösteri yapacak olan tek bir icracının tek seyircisi olması/olmaları için bulup ikna ediyor. kabul edenle(rle) kısa bir söyleşi yapıyor ve ardından on(lar)a kamerasının ekranından canlı olarak o sırada hebbel am ufer tiyatrosunun boş oditoryumlu sahnesinde icra edilen gösteriyi izletiyor.
o 1 dakikalık gösterinin teması/başlığı da her seferinde yeniden belirleniyor. başka bir icracının ekranın altında çıkan kendi telefon numarasına ilk telefon eden seyirci söylüyor başlığı. yani her saat diliminin son 15 dakikası, o saat diliminin son 1 dakikasında tek bir icracı tarafından hebbel am ufer tiyatrosunun boş oditoryumlu sahnesinde gerçekleştirilecek gösterinin başlığının ve seyircisinin bulunmasıyla geçiyor.
"show me a good time"da beni en çok etkileyen zaman kullanımı/konstrüksiyonu olduğu için gösterinin genel kurgusundan bahsetmeyi sona bıraktım:
gob squad kolektifinin üyelerinden her biri tek başlarına bir mekandalar. gösteri başladığında biri hebbel am ufer tiyatrosunun boş oditoryumlu büyük sahnesinde, biri yaya olarak diğeri arabayla berlin'in sokaklarında, biri ingiltere'deki evinin mutfağında, biri yine ingiltere'de ama bu sefer arabasıyla sheffield'in sokaklarında, biri berlin'deki evinin balkonunda ama ilerleyen vakitte evinden çıkıp o da berlin'in sokaklarına atıyor kendini. berlin'dekilerden bazıları konum değiştiriyorlar; mesela ilk iki saatte sokakta olan, üçüncü ve dördüncü saatte hiç gözükmeyip beşinci ve altıncı saatte hau'nun sahnesini devralıyor. bazıları hep hareket halindeler, bazıları ise hep evlerinin içindeler. ama biri dışında, o da evde annesiyle birlikte, hepsi yalnızlar; yani görüntülerinde tek başınalar. yanlarında kameraman ve/ya ses ekibi yok, her biri kendisi çekiyor kendi anlık görüntülerini.
her bir saat diliminde aralarından sadece dördü icracı oluyorlar ve her biri bir veya iki saatte bir değişen vardiyalarla yayında yer alıyorlar.
tabii bütün bunlar olurken, içerik düz veya dramatik bir çizgide ilerlemiyor. icracılar sanki o an akıllarına gelmiş gibi zamandan, geçmişten, salgın zamanı tiyatrosuzluğundan, politikadan, mülteciler veya aşırı sağcılar gibi güncel toplumsal olaylardan, değişimden, aileden, kendilerinden, iklim krizinden konuşuyorlar. yayın bazen üçüncü, dördünü bir arada veriyor, bazen sadece biri bütünüyle ekranı kaplıyor. yayın bazen icracıların lafları ağızlarına tıkılıyor gibi pat diye kesilebiliyor, birinden diğerine geçiyor görüntü, dolayısıyla konuşma metinlerindeki düşünce izlekleri kesintiye uğruyor. ama gösteri o kadar etkili ki; tam da bu doğallığı ve bu doğallığın getirdiği ironi ve teklifsizlik yüzünden.
gösterinin çok net kurulmuş yapısı yıkılmaz bir omurga oluşturuyor ve bu omurga seyircinin 12 saatlik bu maratonda kaybolmasını, dikkatinin dağılmasını, dahası seyretmeyi bırakmasını önlüyor.
gösterinin çok net kurulmuş yapısı yıkılmaz bir omurga oluşturuyor ve bu omurga seyircinin 12 saatlik bu maratonda kaybolmasını, dikkatinin dağılmasını, dahası seyretmeyi bırakmasını önlüyor.
gob squad 21 haziran'ı 22 haziran'a bağlayan gece "show me a good time" ile müthiş "epik" bir gösteriye imza attı. beni ekran başına mıhladı; her an onlarlaydım; keyifli geçirdiğim zamandan dolayı zamanın nasıl geçtiğini anlamadığım gibi, zamanın neresinde olduğumun ve saatin kaç olduğunun da her an farkındaydım.
sanırım çevrimiçi gösteriler arasında ilk ücretli olanlardan biriydi "show me a good time". bilet fiyatı 10 avroydu. maalesef seyrettiğim bir çok vasat çevrimiçi gösterinin ücretsiz olmasının yanında, cüzi ücretinden çok daha fazlasını hak eden bir gösteriydi "show me a good time". içinden geçmekte olduğumuz zamanlarda üretilen işlerden bir-ikisi kalacaksa geleceğe, onlardan biriydi.
hakkında çok duymuş, okumuş, bir türlü bir gösterisini seyretmeyi denk getirememiştim. salgın gibi hayırlı olmayan bir durum yüzünden olsa da, bir gösterisini, hele de hakkında duyduğum övgülerin boşuna olmadığını kanıtlayan bir gösterisini canlı seyretme imkanıma eriştiğim için mutluyum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder