landscape/peyzaj, 1960, yağlıboya
sırada bekleyen çok ressamım var, ama sanırım taze keşfettiklerimden devam etmek kolayıma gidiyor. işte bir yakın zaman keşfi: nikos nikolau.
ama önce nikolau'yu keşfettiğim yer hakkında bir-iki paragraf:
atina'daki müzelerden ghika galeri bana göre çok özel bir mekan. benaki müzesine bağlı ghika galeri, ressam nikos hadjikyriakos-ghika'nın evi ve stüdyosu olan altı katlı bir apartmanda bulunuyor. apartmanın sadece en üst iki katı ghika'nın yapıtlarına ayrılmış ve stüdyosunun mevcut şekilde korunmuş halini barındırıyor. diğer dört kat ise 20.yüzyılda yunan kültür ve sanat dünyasını oluşturan bütün önemli isimleri içeren kalıcı bir sergiye ev sahipliği yapıyor.
yunan arkadaşımın vurguladığı gibi bu serginin en önemli özelliği, serginin küratörü de olan, geçen yıl ani bir şekilde vefat eden benaki müzesi'nin efsanevi direktörü angelos delivorias'ın bu sergiye o zamana kadar sol ve sağ diye ayrılan yunan kültür-sanat tarihi yazımını altüst ederek bütünsel bir bakışla yaklaşması ve her politik görüşten kültür insanını ve sanatçıyı dahil etmesi.
katları birbirine bağlayan merdiven duvarları dahil olmak üzere her cmkaresi dolu, hatta tıklım tıklım, ama takip edilebilir bir düzenlemeyle dört kat boyunca 20. yüzyılda yunanistan'ı yunanistan yapan kültür-sanat insanlarını kah yapıtlarından örneklerle, kah el yazılarıyla, kah eşyalarıyla tanıyorsunuz; heykeller, tablolar, kara kalem çizimler, özgün baskılar, kitap kapakları, mektuplar, kitap içlerindeki ilüstrasyonlar, bir sanatçının bastonu, diğerinin stüdyosunda kullandığı fırçalar, michalis cacoyannis'in zorba ile aldığı oscar heykelciği, neler yok ki!
syntagma meydanı'na iki dakika mesafedeki bu galeriyi gezmek en az bir dört saatinizi alıyor. yeni haliyle 2012 yılında ziyarete açılan galeriyi ben ilk defa üç yıl önce gezmiştim ama kısıtlı zamanım vardı, hakkını verememiştim. bu sefer (geçtiğimiz haziran sonunda) gittiğimde, 36 derece ve nemli atina sokaklarından kaçarak sığınılacak bir yer gibi de oldu ve yaklaşık dört saatimi galerinin katlarında dolaşarak geçirdim.
ghika galerisinden bahsettikten sonra şimdi sıra bu seferki ressamıma geldi. ev ve stüdyo nikos hadjikyriakos-ghika'ya ait ama içindeki sergide beni vuran ressam ghika değil, nikos nikolaou.
nikolaou'nun ilk, yukarıya koyduğum tablosuna tutuldum. renkleri, yalınlığı, hissi tam bana göreydi. uzun süre önünden ayrılamadım.
hydra, 1960-65, kağıt üzerine tempera
hydra'da evler, 1961, kağıda suluboya
ermioni, liman, 1961, kağıda suluboya
nikolau, 1909'da doğduğu ada hydra'nın bir çok resmini yapmış. çizimlerinin naifliği, ilüstratif niteliği, suluboyalarındaki hafiflik hissi çok hoşuma gitti.
1948 ile 1972 yılları arasındaki figürler
üstteki üçü fresko, alttaki kağıt üzerine tempera
nikolau atina, roma ve paris'te eğitim görmüş ve 1960'ların ortasında armos isimli bir sanatçı grubu kurmuş. resimleri için antroposentrik tanımı kullanılıyor; yerel halk sanatından ve arkaik, roma ve mısır sanatından etkilendiği söyleniyor. zaten özellikle portrelerinde, mısır'ın fayoum bölgesinden çıkarılan mumya portrelerinin etkisini görmemek imkansız.
peyzaj'ından tablosundan beni en çok etkileyen yapıtları ise taş üzerine yaptığı insan yüzleri oldu. taşların gelişigüzel (işlenmemiş) halleri ve yüz çizimlerinin naifliği ve yalınlığı beni çok etkiledi. taşların doğal hatlarını kullanarak ve çok az çizgi ekleyerek (buna müdahele bile diyemeyiz) algımızla oynayan, taşlara hayat veren, bakış açılarımızı çoğaltan işler bunlar.
aynı taş üzerinde, önünde arkasında, ya da yanında üstünde ikişer insan yüzünün çizili olması aklıma hemen günümüz sanatçılarından sebastian bieneik'in işlerini getirdi. bieniek insan yüzlerine çizdiği ikinci bazen üçüncü yüzlerle bizleri afallatan bir sanatçı. bu yılki istanbul film festivali afişleri de onun hayalgücünden çıkmaydı.
bu taş işleri, nikolaou'nun atölyesindeki bazı eşyaları (fırçaları, kaseleri) ve bastonlarıyla birlikte bir köşe oluşturacak şekilde sergileniyor.
hakkında okuyunca; dans ve tiyatro toplulukları için sahne ve kostüm tasarımları yapmış olduğunu öğrenmek de ayrıca mutlu etti ve ona yakın hissettirdi beni.
nikolaou 1986 yılında vefat etmiş. ghika galeri'deki yakın tarihli iki yağlıboya tablosuyla yazımı bitiriyorum. ilkindeki incir yapraklarında ve figürlerin kesip yapıştırılmış gibi halinde matisse'in kolaj tekniğinin etkisi var sanki. ikincisindeki biberiyenin kokusu ise burnuma kadar geldi.
incir ağacı altındaki çıplaklar, 1978, yağlıboya
biberiye, 1983, yağlıboya
internette araştırınca, doğal olarak, bu galeride sergilenmeyen bir çok yapıtı olduğunu gördüm. umarım bir gün hydra'ya giderim, yunanistan'daki sanat müzelerinde nikolaou'nun diğer işlerine rastlarım.