2 Nisan 2014 Çarşamba

pina'nın nefesi istanbul'da: "yuvaya dönmek - babam için"

 


istanbul şehir tiyatroları’nda sıradışı bir yapım sahnelenmekte: “yuvaya dönmek - babam için”
yapım ocak ayının sonunda prömiyer yaptı, şubat ayı gösterileri bir oyuncunun sakatlanması nedeniyle iptal edildi, mart ayı ortasında ise harbiye muhsin ertuğrul sahnesi’nde hem bir hafta oynandı hem de galası yapıldı.

alessandra paoletti'nin yazdığı, yönettiği ve sahne tasarımını gerçekleştirdiği “yuvaya dönmek – babam için” anadolu'nun bir liman kentinden başka bir ülke topraklarına apar topar göç etmeye zorlanan bir ailenin özelinde, mübadelenin halet-i ruhiyesini anlatıyor.

yapım istanbul şehir tiyatroları seyircisinin alıştığı, tipik bir tiyatro oyunu değil. bu yüzden de, seyirciyi biraz zorluyor; öncelikle, oyunu tanımlamakta zorlanıyorlar. ara sırasında arkamdaki ana-kızın, yanımdaki hanımların yorumlarından bazıları şöyleydi: “müzikal desen müzikal değil, ama danslar var” “bölük bölçük, konu yok”, “dekor yok, çok karanlık, kasvetli”..

“yuvaya dönmek” tür olarak dans tiyatrosunun bir örneği.
dans tiyatrosu istanbul şehir tiyatroları seyircisi için alışılmadık olabilir, ancak iksv’nin düzenlediği istanbul tiyatro festivali’ne topluluğu tanztheater wuppertal ile üç kere konuk olmuş, istanbul’dan esinlenen “nefes” adlı yapıta da imza atmış olan, dans tiyatrosunun kurucusu pina bausch’un estetiğine aşina olanlar için, “yuvaya dönmek”te yaratılan dünya çok tanıdık.
hatta o kadar tanıdık ki, ilk anda “fazlasıyla pina” diyesi geliyor insanın. aslında bu tepki de çok doğal, çünkü yapımın sanat danışmanı/koreografı 30 yıllık pina bausch dansçısı julie ann stanzak ve koreograf yardımcısı ise bausch’un en genç dansçılarından damiano ottavio bigi. belli ki yönetmen alessandra paoletti'nin sanatsal işbirliği yaptığı stanzak yapıma dangasını vurmuş. hal böyle olunca da, sahneden salona yayılan esintide pina’nın nefesi yoğun bir şekilde hissediliyor..

sadece; dans ve tiyatral durumların serbestçe biraraya getirildiği eşzamanlı bir kolajdan oluşan kurgusuyla, farklı kültürlerden ve zamanlardan seçilen müzikleriyle, uzun renkli gece elbiseleri içinde uzun saçları savrulan kadın dansçıları ve takım elbiseler içindeki erkek dansçılarıyla kurulan estetiğiyle değil; ele aldığı, dert edindiği konularla da “yuvaya dönmek” pina bausch’un ayak izinden gidiyor: hasret, özlem, çocukluk anıları..

gösterinin genel yapısı da, yine pina bausch yapıtlarında olduğu gibi, gelişim çizgisi içinde ilerleyen bir hikaye anlatmıyor;  karakterler de yok.
“yuvaya dönmek” doğdukları-yaşadıkları toprakları aniden terk etmek zorunda kalan ve yeni yerleştirildikleri topraklarda ayakta durmaya çalışan insanların geçmişte/arkada bıraktıklarına ve hayatlarındaki her türlü kayıplara dair hasretlerini ve özlemlerini kopuk kopuk anlar halinde, zamanda (şimdi, geçmiş, çocukluk) ve mekanda (terk etmeye zorlandıkları topraklar, yolculuk, yeni yerleşilen ülke, yaşayanların dünyası ve ölülerin dünyası) serbestçe hareket ederek önümüze seren büyük boyutlu bir kolaj.
seyirciye elle tutulur, kolayca takip edilebilir bir hikaye anlatmak yerine, hislerin ve belli bir atmosferin geçmesi amaçlanmış. ve kanımca, bunda da başarılı olunmuş.



“yuvaya dönmek”teki oyuncuların hepsi teker teker tebrik edilmeyi hak ediyorlar; formal bir dans-bale eğitimi almamış olduklarını özgeçmişlerinden öğrendiğim oyuncuların hepsi, “neredeyse” pina bausch dansçıları kadar etkileyiciydiler. kaldı ki, bausch’un topluluğu iki istisna dışında dansçılardan oluşmaktadır ve tiyatro kökenli olan iki oyuncusu zaten dans etmezler.
belli ki dans eğitimi almamış olan “yuvaya dönmek”in tiyatro oyuncularının işleri daha zordu ve bu zor işin altından alınlarının akıyla kalkmayı başarmışlar. ayrıca; her bir devinimlerinden canla başla çalıştıkları ve bu projeye yüreklerini kattıkları belli oluyordu. yine de, özgür kaymak tanık ve selim can yalçın'ın diğerlerinden bir adım önde olduğunu özellikle belirtmeden geçmek istemem.

mekan kullanımı ve sahne tasarımı açısından yönetmen alessandra paoletti hem (boşlukları ve hacmi de dahil olmak üzere) sahne mekanını hem de seyirci kısmını başarıyla mizanseninin bir parçasına dönüştürmüştü.
murat selçuk imzalı ışık tasarımı da, türkiye tiyatrosunda izlemeye pek alışık olmadığımız kompleks yapısıyla, paoletti’nin sahnede yaratmaya çalıştığı atmosfere güçlü bir görsel ve duygusal altyapı sağlıyordu.

yapım ile ilgili tek eleştirim, ara dahil 110 dakikaya varan süresinin hantallaşmasına ve sarkmasına neden olduğu ve seyircinin konsantrasyonunu zorladığı yönünde. belki, yeniden ele alınıp, arasız 80 dakikaya indirilse daha derli toplu hale gelir ve bu sayede sahnede yaratılan atmosfer de, gösterinin fikri de seyirci tarafından daha yoğun bir şekilde alımlanabilir.

bir tebrik istanbul şehir tiyatroları idaresine: böyle bir yapımı programlarına dahil etmiş oldukları için; kendilerini ve seyircilerini sadece konvansiyonel tiyatroya hapsetmedikleri için; bünyelerindeki oyuncuların ve teknik ekibin farklı bir deneyim yaşamalarına imkan sağladıkları için; uluslararası düzeydeki ödenekli kurumların çoğunda olduğu gibi, çağdaş sahne sanatlarının farklı disiplinlerine de sahnelerini açtıkları için.
  
sanırım şanslı seyircilerden biriydim, çünkü bu yapımı şehir tiyatroları’nın boyut ve teknik olanaklar açısından uluslararası sayılabilecek tek sahnesi olan harbiye muhsin ertuğrul’da seyretme imkanım oldu. paoletti’nin muhsin ertuğrul sahnesi'nin gerek enine, gerek boyuna, gerekse derinliğine bütün espasını ne kadar başarıyla kullandığına ve selçuk’un ışık tasarımının etkileyiciliğine tanık olabildim. yapımın nisan ayında sahneleneceği üsküdar kerem yılmazer sahnesi’nde aynı etkinin sağlanabileceğini pek zannetmiyorum.

ve son olarak; bu yapım beni o kadar heyecanlandırdı ki, hiç yapmadığım bir şeyi yaptım: yapımın künyesinden, bu projede kilit isim olduğu anlaşılan (yapımın oyuncu/dansçısı, çevirmeni, yönetmen yardımcısı, proje koordinatörlerinden biri, bestecilerinden biri) selim can yalçın'a ulaştım ve onunla "yuvaya dönmek- babam için"in yapım süreci hakkında bir söyleşi yaptım. en yakın zamanda bu söyleşiyi de blogumda paylaşacağım.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder