çocukluğumun önemli figürlerinden ikisi ayla teyze ile zenop
amca idi. çok yakın arkadaş olan ayla teyze ile zenop amca bir kaç yabancı dil
bilirlerdi. sanatın her alanında kendi beğenilerini oluşturmuş, hayata açık ve
farklı bakabilmeyi içselleştirmiş, geniş kültürlü iki dünya insanıydılar.
çocukluğumda ayla teyze'nin kurtuluş’taki iki katlı ahşap
aile evine annemle az misafir olmamışızdır; aynı yaşlarda olduğum kızı
natali’nin yaşgünlerini kutlardık, natali’nin bebekleriyle oynardık..
o evin biraz loş giriş katındaki büyük merdiven holündeki
yemek masasında ilk defa yediğim “farklı” mantıyı unutamam; anneannemin yaptığı
pabuç büyüklüğündeki üçgen mantıdan çok farklıydı ama en az onun kadar
lezzetliydi. sonradan annemin üzerinde uyguladığım ısrarlı baskıyla bizim evde
de küçük, bohça şeklinde kapatılmış, fırınlanmış ve et suyuyla çeşnilendirilmiş
“ayla teyze’nin annesinin yaptığı gibi mant"ı yapılır olmuştu.
bu arada; çocukluk anılarımda ayla teyzelerin evinden aklımda kalan bir sürü şeyden ikisi,
farklı büyüklükteki kum saatleri ve duvardaki paul klee reprodüksiyonudur.
çocukluktan çok sonraları, uzun aradan sonra tekrar ailecek
görüşmeye başladığımız dönemde, sanırım 2000'lerin başında, bir sohbet sırasında fadodan konuşurken ayla
teyze özlem ve hayranlık dolu bir vurguyla bir fransız filminden bahsetmişti:
“les amantes du tage”.
70’li yıllarda zenop amca ile sinematek’in sıkı takipçileri
olduklarını bilirdim. bu filmi de sinematek’de izlemiş ayla teyze. filmde
amalia rodriguez’in alfama’nın bir fado barında söylediği şarkıların ve
kumsalda yüzleri açıkdenize dönük, siyahlar içinde çömelmiş kadınların
görüntüsünün onu ne kadar etkilediğinden bahsetmişti. bir de; filmde trevor
howard’ın oynadığını söylemişti.
bir amalia rodriguez hayranı ve fado sever olarak ve ayla
teyze'nin zevkine ve beğenisine koşulsuz güvenimle, yıllardır o filmin
peşindeydim. fransa’da yakın zamanda dvdsinin çıktığını geçen sene fark ettim
ve dvdyi vakit geçirmeden edindim.
film fransızca ve maalesef dvd’nin ingilizce altyazısı yok. yine de filmi büyük bir merakla izledim; ayla teyze referansı dışında, yönetmenin gerilim ve entrika sinemasının fransız ustası henri verneuil olması dolayısıyla.
film fransızca ve maalesef dvd’nin ingilizce altyazısı yok. yine de filmi büyük bir merakla izledim; ayla teyze referansı dışında, yönetmenin gerilim ve entrika sinemasının fransız ustası henri verneuil olması dolayısıyla.
joseph kessel’in romanından uyarlanmış, 1955 tarihli “les
amantes du tage” hüzünlü, gerilimli ve imkansız bir aşk hikayesi anlatıyor.
böyle bir hikaye için lizbon’un mekanları ve fadonun melodileri biçilmiş kaftan!
zaten film gerçek mekanlarda; alfama’nın sokaklarında, lizbon’un rıhtımlarında
ve nazarre’ın kumsallarında çekilmiş.
verneuil’ün gerilimi ve melankoliyi harman eden güçlü
mizansenine rağmen film bir başyapıt değil, ama unutulmayacak karelere sahip.
tabii bunlar arasında amalia rodriguez’in fado söylediği
sahneler ve esas, ayla teyzeyi de etkilemiş olan, sahilde çekilmiş kayıkların ve
siyahlar içinde çömelmiş bekleyen kadınların sahnesi oldukça etkileyici.
bunun dışında; hemen filmin başındaki kıskançlık cinayetinin aynadan yansıyan
görüntü üzerinden kurgulanması, resepsiyon bankosunda deforme olan dedektifin
suratı, lizbon’da bir erkekler hamamında ve filmin sonunda
rıhtımda-gemide geçen sekanslar tam bir mizansen harikası.
kısacası; film peşinden koşmaya değer..
kısacası; film peşinden koşmaya değer..
"les amantes du tage" bahanesiyle fark ettiğim iki şeyi de paylaşmak
isterim.
meğer; ilk defa 1997’de richard gere’ın oynadığı “primal fear” adlı filmin içinde dinlediğim ve çarpıldığım; sonrasında dedektiflik yaparak dulce pontes tarafından söylendiğini öğrendiğim ve 1998'de barselona’ya ilk gidişimde fellik fellik albümünü arayıp bulduğum ve o dönemde uzun bir süre dönüp dönüp tekrar dinlediğim, bir türlü kopamadığım “canção do mar” adlı muhteşem fado ilk defa bu filmde “solidão” ismiyle ve amalia rodriguez’nin sesiyle dünyaya gelmiş..
meğer; bütün filmografisini bilmesem de, 80’li yılların
video furyasında jean gabin’li, alain delon’lu, jean-paul belmondo’lu bir iki
filmini ve anthony quinn’le çektiği filmleri seyrettiğim henri verneuil 1920 tekirdağ
doğumlu bir ermeniymiş; verneuil, arkamızda bıraktığımız yüzyılda bu toprakları terk
etmeye zorladığımız büyük zenginliğimizin parçalarından biriymiş..
yazımı amalia rodriguez'in sesiyle bitiriyorum; filmden "barco negro" şarkısını söylediği sahne:
böyle güzel bir sabahta böylesine güzel bir yazı !
YanıtlaSilbeğendiğinize sevindim..
YanıtlaSil