17 Eylül 2010 Cuma

dansplatformistanbul'un ikinci akşamı


cemal reşit rey konser salonu fuayesiyle, salonuyla tam bir şenlik, panayır yerine dönmüş.
crr'nin geniş fuayelerine platformlar serilmiş stüdyolar kurulmuş; oraya buraya masalar serpilmiş, broşürler dağıtılıyor; beyaz plastik tabelalar var gelişigüzel konmuş, son dakika duyuruları üstünkörü yazılmış; bir panoda atölye katılımcılarının listesi; alt yan fuayelerde atölyelerden kalan duvarlara bale-dans fotoğrafları asılmış, asılamayanlar yerde duvara yaslı duruyorlar.
salonda ise; herkes istediği yere oturmuş, "relax" bir hal var; toplasan 200-250 kişi etmez ama öyle boşluklu oturmuş ki insanlar, sanki salon dolu hissi veriyor.
bir rahatlık, bir rahatlık ki; sanki herkes bir şeyleri aşmış, öyle böyle değil yoğun bir faaliyet, üretim ve eğitim had safhada, kimsenin etrafı, düzeni görecek hali yok; "çok ama çok meşgul olmanın haklı dağınıklık hali".
umarım gerçekten öyledir; eğitici, sorgulayıcı, zihin açıcı bir etkinliktir düzenlenen.

ancak, sanki etrafta heyecanlı heyecanlı koşuşturan ince, uzun, saçları topuz, genç balerin adayları aynı heyecanla danslab programını takip etmediler dün akşam; gösteri sırasında kah çubuk kırakerlerinden yediler kah sahnede gerçekleşenlere anlam veremeyip aralarında gülüştüler, kah yüksek sesle fısıldaştılar; büyük ihtimalle sıkıldılar.
aslında pek de haksız sayılmazlardı.

deneysel çalışmalara ayrılmış "danslab" akşamındaki ilk yapıt gerçekten de sabır sınırlarını zorlayacak kadar deneyseldi. remdans ile slovenyalı matej kejzar'ın ortak üretimi olan "shut down" içinde çok güzel hareket cümleleri barındıran, ancak bunları -en azından benim için- anlamlı bir bütüne ulaştıramayan bir denemeydi.
aslında, bu deneysel çalışmalar için, bize dağıtılan kağıtlarda yazdığı üzere keşke "prömiyer" tanımı kullanılmayıp, "çalışma sürecinde" (work-in-progress) gibi bir şeyler denseymiş; laboratuarda deney hala devam ediyor manasında. o zaman, dansçıların bazı hareketlerdeki zorlanmalarını veya hareketlerin tamamlanmamışlıklarını gözardı edebilirdik.

gecenin ikinci yapıtı, istanbul dans tiyatrosu ile hollandalı bodies anonymous ortak üretimi "behold" ise deneysel bir ton barındırmıyordu bence. olsa olsa canlı doğaçlama müziği için "deneysel" denebilirdi.
din temasını sorgulayan koreografi ve sahne düzeni -her ne kadar "olamamış" olsalar da- "bitmiş"/"bitirilmiş" bir sahne yapıtının ciddiyetini taşıyordu kanımca.
giysilere ve sahnenin arkasında beceriksizce zaman zaman çekilip zaman zaman indirilen ağa fazlaca anlam yüklemiş gibiydi; maalesef ben gösteri boyunca o "olası" anlamlara da bir türlü vakıf olamadım.

şimdi önümüzde iki akşamlık "vitrin" programı var. yabancı ortakları olmayan türkiyeli koreografların işleri sergilenecek. umarım seyretmeye değecek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder