özlem alkış
geçtiğimiz hafta cuma cumartesi (8-9 mart) mimar sinan güzel sanatlar üniversitesi bomonti kampüsündeki çağdaş dans ana sanat dalı şebnem selışık aksam sahnesi'nde birbirinden iyi çağdaş dans işleri seyrettim, daha önce işini seyretmemiş olduğum bir çok kadın koreografı tanıdım.
cuma, 8 mart dünya emekçi kadınlar gününde tuğçe tuna'nın kuratörlüğünde "kadın hareketi" serisinin üçüncüsü sergilendi.
programın ilk yarısında msgsü çağdaş dans ana sanat dalı birinci ve ikinci sınıf öğrencilerinden ilayda evgin, dilan onay ve alara keskin, kendilerinin dans ettiği birer kısa işi sundular. üçü iş de ileriye dönük vaatkardı. ilayda evgin'in "fikr-i ani"si içerdiği clown enerjisiyle, dilan onay'ın defne uluer ile dans ettiği "bunu ben de yaparım" mizahıyla, alara keskin'in "zarik"i obje kullanımı, hüznü ve kavramsal yaklaşımıyla övgüyü hak ettiler.
programın ikinci yarısı gaby agis'in 1984 tarihli "shouting out loud" adlı işinin türkiyeli kadın dansçılarla yeniden sahnelenmesinden oluşuyordu. 13 dansçıdan oluşan kadronun yarısı bir nevi "all stars band" idi. yapıt, adının aksine bağırış çığrışları dışarıya doğru yükselerek değil içeri doğru derinleşerek gerçekleştirdi. "shouting out loud" içe dönük, meditatif, adeta şifalı, arındıran, sakin bir işti.
9 mart cumartesi akşamı özlem alkış iki işiyle, “reverbs” ve “dust devil” ile, mekandaydı. goethe enstitüsü destekli gösteri, etkinlik olarak facebook’a düştüğünde alkış’ı tanımıyordum, ama çağdaş dans takipçisi biri olarak merak ettiğimden hemen rezervasyon yaptırmıştım. iyi ki de hızlı davranmışım, ilk iş olan “reverbs”ün seyirci kapasitesi sınırlıymış meğer, sonradan rezervasyon talep eden bir çok kişinin geri çevrildiğini duydum.
"reverbs"de sahneye iç içe ama kaydırmalı ve boşluklu iki halka şeklinde seyirci koltukları yerleştirilmişti. üç dansçı belli bir ritimle ve arka arkaya dizili halde yürümeye başladılar. seyirci koltuklarından oluşan iki halka parçalı, boşluklu ve birbirine göre kaydırmalı olduğu için dansçılar bir grup seyircinin arkasından geçerken, diğerinin önünden geçiyorlardı; en dıştan geçtikleri hallerde ise iki halkanın da arkasından..
iş ilerledikçe dansçıların hareketleri sadece yürümekle kalmadı, yürünen yönler değişti, ritmin hızı değişti, vurgusu değişti, kol hareketleri eklendi, ve yapıt grup üyelerinin birbirlerinden ayrılışı, ikili biraraya gelişler, her birinin tekil devinimleri, tekrar birleşmeler, üçünün birarada kendi içine kapanması, hareketleri küçültmeler, büyültmeler, ritmi bozmalar, tekrar toplamalar halinde devam etti.
dansta mekan-beden ilişkisi üzerine çokça yazılır, çizilir, her yeni yapıtla birlikte sahnede tekrar tekrar uygulanır, sorgulanır. ama, literatürde (yere-özgü işler hariç) mekan ile dansçı bedeninin seyirciyi de içine alacak, kapsayacak şekilde birarada kurgulandığı örnekler sanırım çok fazla değil, bunlardan başarılı olanları ise iyice az. "revebs" işte o ender karşımıza çıkan başarılı örneklerden biriydi.
dansçılar seyircilerin arasında, sadece onlara kah yaklaşarak kah uzaklaşarak hareket etmediler, seyirciyi gerek bedenlerinin devinimi gerekse de bazı sekanslarda kollarının devinimi sayesinde oluşan rüzgara da birebir maruz bıraktılar.
özlem alkış seyircilerin dansçılar ile aynı sahneyi paylaşma deneyiminin altını başka yollarla da çizdi: örneğin dansçıların yapıt boyunca zemine farklı vurgu ve güçte bastıkları ayaklarının sadece sesini değil, zemin yoluyla titreşimini de hissetmek bir seyirci olarak beni çok heyecanlandırdı.
yapıtın ilerleyen sekanslarında, rüzgar ve zemin dışında seyirciyi, etrafında varolan mekana dahil eden başka bir etmen daha katıldı: ses.
dansçılar yavaş bir hızda hareket halindeyken ellerinde yatay olarak tuttukları upuzun boruların; bir ucunda ağızlarıyla yaptıkları (damak şıkırtısına benzeyen) sesleri, seyircilerin enselerine/kulaklarına çok yakın geçirdikleri diğer ucundan çıkarttılar. dansçıların; ayak seslerinin konumu ile ağız seslerinin konumlarının farklılığı sayesinde mekanın genelinde yarattıkları ses peyzajı seyircinin mekanın hem üç boyutluluğunu fark etmesini hem de zaman faktörünün de katılımıyla dört boyutta kaybolmasını sağladı. benzer bir durum bütün ışıkların söndürüldüğü ilerleyen bir sekansta, zifiri karanlıkta da deneyimlendirildi seyirciye.
50 dakikalık "reverbs" bir seyirci olarak benim için müthiş bir deneyim olmasının yanısıra akşamın ikinci yarısı için de beklenti çıtamı yükseltti. ne mutlu ki, özlem alkış'tan seyrettiğim -aslında "deneyimlediğim" demem daha isabetli olacak- ikinci iş "dust devil" de hayalkırıklığına uğratmadı beni, tam tersi, ona hayranlığımı pekiştirdi.
bu sefer bildik icracı-seyirci ilişkisi vardı sahnede, ama yine seyirci olarak daha önce ender rastlamadığım, sıradışı deneyimler yaşadım.
çok basit fikirlerden inanılmaz etkili sonuçlar almak konusunda özlem alkış çok başarılı. mesela; üç kadın dansçının ağızlarını sonuna kadar açarak dakikalarca durması, bu süreçte nefes almaları gerektiğinde çıkan olağandışı ses. sonra, yavaş yavaş bu fikirle oynamak, devinimi katmak, bedenlerin kıvrımlarıyla, duruşlarıyla anlamlar yaratmak, çoğaltmak.
sonra başka bir fikir: zifiri karanlıkta dansçıların -muhtemelen yere serili dans muşambasını adeta tırmalayarak- çıkardıkları olağandışı sesi dinlemek, ürpermek.
"dust devil" ne anlatıyordu bilmiyorum, program broşürünü okumadım. üç kişi olması, üçünün de kadın olması, baştaki açık ağız sekansı, yapıt boyunca özellikle ağzın kullanılmasıyla yaratılan garip ve alışılmadık seslerden oluşan atmosfer, dansçıların vantuz gibi ağızlarıyla birbirilerine yapışıp yapışıp emmeleri, ilerleyen sahnelerde un gibi beyaz toz olan bir malzemenin yine ağza alınarak kullanıldığı çeşitli durumlar, genel olarak yapıt boyunca üç dansçının ayrıksı ve tekinsiz, ama bir o kadar da kendi sıradışılıklarından memnun ve onunla şımarıkça "oynayan" kibirli halleri, bana macbeth'in cadılarını çağrıştırdı.
özlem alkış'ın "reverbs" ve "dust devil"den oluşan iki yapıtlı akşamı, bana göre istanbul'da oldukça sakin geçen 2018/19 dans sezonunun -bitmemiş olsa da şimdiden- en etkileyici gösterisiydi. alkış'la istanbullu seyircinin buluşmasına katkıda bulunan herkese yürekten teşekkürler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder