"Korkuyu tanırım. İnsanın korkunca nasıl çaresiz kaldığını, düşüncelerin nasıl cıva gibi birbirine uzak köşelere saçıldığını iyi bilirim. Günün en huzurlu anlarında, gölgelerin uzadığı vakit, kendimden iki kat büyüklükte çıkarım kurbanlarımın karşısına. Çoğu, elimde silah olmayışından bir an için umutlanır. Ama, o tekinsizliğim yok mu, meraksızlığım, her şeyi çoktandır gördüğümü hissettiren tavrım, kurbanlarımı allak bullak eder. Önce ruhlarını avuçlarım onların. Uğursuzlara ilişkin dinledikleri bütün masallar, bir tek adamı anlatan gerilimli bir söylenceye, ellerinde diken çizdiğinden başka yara olmayan yalnız bir çiçekçiye, bizzat şahsıma dönüşür. ... Doğanın yanıltıcı durağanlığı ve gizemli ıslığı eşliğinde, yapayalnız olduklarına inandırarak kayboluşlarının kefaretini alırım ellerinden. ... Ben uğurlarını alırım onların, geçmişlerini ve her keresinde temize çekilen bir geçmişin en sağlam kanıtlarını. İçlerinden bazıları öyle bir yanılgıya düşer ki, canlarını bağışladığım için bana minnetle bağlanırlar. Aramızda geçenleri anlamsız bir sadakatle gizleyerek, bir zamanlar kırda bir yerde soyulduklarını kimseye anlatmazlar. Bunu neden yaptığıma gelince yanıtı çok basit. Kırlarda yapayalnız dolaşmaktan korkarım çünkü."
- "Yere Düşen Dualar"dan,
Sema Kaygusuz,
Doğan Kitap 2006 - Metis Yayınları, 2014
13 Eylül 2016 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder