öfkelendim, gözlerim yaşardı, isyan ettim, hayıflandım, utandım, duygulandım, nefret etttim, üzüldüm! güldüm, ama öyle dolu dolu değil, ancak tebessüm, acı acı!
“fail-i müşterek” adlı yeni oyununda yiğit sertdemir “bizi” masaya yatırıyor; deşiyor. biz, uzunca bir koltuğa uzanmış, katman katman, tarih tarih, duygu duygu kendimizi buluyoruz sahnede, yiğit sertdemir bizi bize anlatıyor, toplumsal psikanalizimizi yapıyor. öyle terapi edici bir tarafı da yok işin, maalesef; evet, sona doğru küçük bir umut hazırlanmış, ama insanın inanası gelmiyor o umuda; bugünümüze bakınca.
bütün çıplaklığıyla gerçekler, duygularımız, “düşüncelerimiz”, yaptıklarımız, “yapmadıklarımız” ortaya seriliyor bir bir; bugünden geriye doğru; son 60 yılın türkiye’sinin toplumsal psikanalizi. hiçbir şey es geçilmemiş; hepsi, herkes var! darbeler de deprem de! katiller de kayıplar da! internet de televizyon da! geçmiş de evren de!
altıdansonratiyatro’dan “gıdıklayan değil çimdikleyen” bir oyun daha. bu seferki öyle böyle değil; simgesi, imgesi, anıştırması, benzetmesi falan yok, düpedüz biziz sahnedeki, ya da koltuklarımızdayız da ayna tutulmuş yüzümüze. ama yüzümüzü göremiyoruz utancımızdan, sadece ellerimiz var ortada.
oyundan çıktığımda kursağıma takılmış kalmış düğümler, yutkunamıyordum. kumbaracı50’den istiklal’e çıkan bayır da cabası. caddenin düzlüğüne ulaşıp da taksim’e doğru yürürken de rahat bir oh çekemedim, hala aklımdaydı, kursağımdaydı oyun. kolay kolay çıkılacak gibi değildi etkisinden.
bu sezon yiğit sertdemir “mefisto”da, “kapıların dışında”da başrolde ve şimdi de “fail-i müşterek”te tek başına doksan dakika sahnede. “444”ü, “o.b.e.b.”yi saymıyorum. artı: topluluğu ile birlikte yeni bir mekân kazandırdı istanbul’a; açıldığından beri her akşam yerleşik-yabancı-misafir bir topluluğun gösterisi var kumbaracı50’de; kolay iş değil. bu da yetmedi, gün geldi o ve arkadaşları “çoğunluğa” göğüs germek zorunda kaldılar. ve işte bütün bu maceralardan -ve daha fazlasından- esinlenen yeni bir oyun var karşımızda: “fail-i müşterek”.
Ben bir seyirciyim, bana düşmez ama söylemeden edemeyeceğim: tiyatro dünyamız bu sezon birisini/birilerini onurlandıracaksa adres belli kanımca!
"fail-i müşterek" bugün, yarın ve nisan ayında kumbaracı50'de.
30 Mart 2010 Salı
fail-i müşterek : toplumsal psikanaliz
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
BU AKSAM "PERISAN OLMAYA" FAIL-İ MUSTEREK'E GIDIYORUM.
YanıtlaSilBILGILENDIRMELERINIZ BENIM ICIN EN DEGERLI REFERANSLAR OLDU.
TESEKKURLER
fail-i müşterek'i bu akşam izledim bir kaç kişiyle birlikte.. festival sebebiyle seyircisi daha da az(mış)..
YanıtlaSiloyun yazdığın gibi çok sert. oyunculuk da inanılmaz.
ancak bir şeyler yerine oturmuyor bende.. bu kadar yoğun ve doğrudan acıyla bana sanki ancak o acı anlatılırmış gibi geliyor. bir yoğun acıdan diğerine, bir derin konudan diğerine bu denli hızlı geçmek sorumluluğumuzun altının çizilmesini zayıflatıyor mu desem, gölgeliyor mu desem..? ben oyundan sonra, her bir parçada titrediğimi, ancak sorumluluğum üzerinde o yoğunlukta düşünmediğimi söylemeliyim.. belki de her bir konu kendi öznelinde sorgulanabilecek denli acı ve yük dolu, o yüzden bir bütünden çok, böyle parça parça geldi bana..
belki de ben bazılarından sıyıramadım kendimi....
bir de bence bu oyunun afişine ya da broşürüne ya da ilanına bir yere bir yaş sınırı konmalıydı.