22 Mart 2009 Pazar

la traviata: "kalbin keder ve mutluluğu"




istanbul devlet opera ve balesi'ne küçük sahne iyi mi geldi, nedir! bu sene idob'dan şimdiye kadar seyrettiğim bütün prodüksiyonlar belli bir kalitenin üzerindeydi; rejisiyle, şancılarıyla, dekoruyla hepsi özenli, kaliteli, keyifle izlenen yapımlardı. [süreyya'daki temsilleri izledikçe, insanın "opera akm'ye geri dönmesin" bile diyeceği geliyor!]
sanki büyük sahne, büyük prodüksiyonlar, geniş imkanlar ve akm'nin akustiği elverişsiz salonu istanbul devlet operası'nın dağılmasına neden olmuş; süreyya opera binası'nın kısıtlı da olsa samimi, sıcak ortamında her şeye daha fazla yoğunlaşılabilmiş.
[hiç görmedim ama hep duyuyorum/okuyorum; izmir operası'nın yıllardır küçük ve elverişsiz sahnesinde ne harikalar yarattığını.
acaba işin sırrı eldeki imkanların çokluğu veya azlığında mı? azla/azaltılarak daha çok şey mi başarılabiliyor?]

yukardaki spekülatif yorumlarım bir yana; yekta kara şimdiye kadar ne yaptıysa zaten belli bir kalitenin üzerinde oldu. [iki sezon öncesinin "macbeth"i hala unutulacak gibi değil; o zamanlarda yolda görseydim çevirip tebrik edecektim yekta hanım'ı.]
kara'nın "la traviata"sı ise, öyle her şeyin dört dörtlük olduğu bir yapım değil bana göre; az biraz da olsa willy decker'in anna netrebko-rollando villazon-thomas hampson'lı 2005 tarihli harikulade salzburg rejisini andırıyor. [bu inanılmaz güzellikteki prodüksiyonun dvd kaydını herkese tavisye ederim!]
kara'nın üçüncü perdede yarattığı sado-mazoşist parti sahnesinin yurtdışındakilerden -özellikle de almanya'dakilerden- tek eksiği ise, kamçılı hanımların daha rahat davranması ve sütyenli erkeklerin vücutlarının bizde olduğunun aksine kaslı ve yapılı olması olurdu; böylece göze de daha çok hitap ederdi! bu yüzden maalesef, bizde biraz zorlama/yapıştırma kaldı bu sahne.
ancak kara'nın "la traviata"sının öyle mükemmel üç başrol yorumcusu var ki, her şeye bedeller:
violetta'da soprano otilia m. ipek, alfredo'da tenor bülent külekçi, ve baba germont'ta bariton önay günay. [zaten bu üç rol "la traviata"nın bel kemiğini oluşturur, onların biri yeterince iyi olmazsa, treddütsüz temsilin yarısında çıkın!]
ipek ve külekçi'nin şancı yanları oyuncu yanlarından daha kuvvetliydi, günay ise tam bir thomas hampson edası ve kalitesiyle sahnede harikalar yarattı.

ne yazık ki, operamızda hangi temsilde hangi kastın oynadığı aylık programda belirtilmez. çok eskiden liste çıkardı, uzun zamandır bu geleneği bıraktılar. halbuki dünyanın bütün belli başlı opera evlerinin en vazgeçilmez uygulamalarından biridir bu; seyirci hangi akşam kimi seyredeceğini bilerek gider operaya. hatta, seçer! "bizim bütün sanatçılarımız birbirinden iyidir" deniyorsa, bence bu fazlaca iddialı bir görüş! ve maalesef de pek öyle değil.

"la traviata"yı bahsettiğim muhteşem kasttan (ipek-külekçi-günay) seyretmek şansa kaldı demektir. ben şanslı olanlardandım!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder