5 Mayıs 2025 Pazartesi

Mario Banushi’nin kendine-özgü tiyatral dünyası

Goodbye Lindita 'yı beklerken
(Eleni Papadaki Stage - Rex Theatre, Atina - 20 Nisan 2024, 18:00)
© Mehmet Kerem Özel


MAMI'yi beklerken 
(Onassis Stegi, Atina - 16 Mart 2025, 14:00)
© Mehmet Kerem Özel


1998 Tiran-Arnavutluk doğumlu, 2004’ten beridir Yunanistan’da yerleşik ve Atina Konservatuvarı Tiyatro Okulu’ndan oyunculuk mezunu yönetmen Mario Banushi bugünlerde gösteri sanatları alanında Avrupa’nın, hatta dünyanın yükselen en genç yıldızı. 
Pandemi döneminin hemen ardından, 2022’de sahnelediği ilk yapıtı Ragada (Çatlak İzleri) ile dikkatleri üzerine çekince Yunanistan Devlet Tiyatrosu’ndan (National Theatre of Greece) gelen teklifle 2023 yılında sahneye koyduğu Goodbye Lindita (Hoşçakal Lindita), bir yandan üç yıl boyunca Atina’da kapalı gişe oynarken diğer yandan dünyayı gezdi. 2024 Şubat’ında Amsterdam Brandhaarden Festivali’ne, sonbaharında Madrid Güz Festivali’ne, Dresden ve Münih’e, 2025 Şubat’ında Avustralya’nın prestijli uluslararası gösteri sanatları festivali Adelaide Festivali’ne davet edilen Goodbye Lindita Belgrad’daki BİTEF Festivali’nden ödüllerle döndü. Goodbye Lindita önümüzdeki Haziran’da Wiener Festwochen’a ve Berliner Festspiele – Performing Exiles’a davet edilmişken, Banushi’nin yas üçlemesinin son halkası olan ve bu sefer Atina-Epidavros Festivali’nin siparişiyle yine 2023’te sahneye koyduğu Taverna Miresia – Mario Bella Anastasia (Nezaket Lokantası) içinde bulunduğumuz Mayıs ayında Montreal’den Antwerp’e, Haziran’da Londra’ya turneye çıkıyor olacak. Banushi’nin bu yılın Şubat-Mart aylarında Atina’da bu sefer de Yunanistan’ın başak bir prestijli kurumu, Onassis Stegi yapımı olarak dünya prömiyerini gerçekleştirdiği ve yine kapalı gişe oynayan yeni yapıtı MAMİ (ANNESİ) ise çıtayı daha yükseğe taşıyor: Temmuz ayında Avignon Festivali’ne davet edildi, hemen ardındansa Barselona - Grec Festivali’ne konuk olacak. Bu baş döndürücü uluslararası turne takviminden de anlaşılacağı üzere Banushi dünyada gösteri sanatları alanında son zamanların en aranan/istenen genç isimlerinden önde geleni. 
 2024 Nisan’ında merakımın ve tesadüfün ortaklığı sayesinde Atina’da Goodbye Lindita’yı seyretme şansına erip, Banushi’nin dünyasıyla ilk defa karşılaştığım bu gösteri beni derinden etkileyince, MAMİ’nin bu yılki Atina gösterimlerinden birini kaçırmamak için imkanlarımı ve kendimi zorladım. 80 dakikalık gösteri bittiğinde ayaklarım yere basmıyordu; MAMİ’ye tek kelimeyle hayran kalmıştım. 

Banushi, yakın tarihli bir röportajda MAMİ’nin, önceden yas üçlemesi olarak düşündüğü toplama eklemlendiğini, dolayısıyla bu ilk dört yapıtının bir dörtleme olarak ele alınabileceğini belirtiyor. Zaten, Goodbye Lindita ile MAMİ birçok ortak noktayı paylaşıyorlar. Bir kere, ikisi de tarifi mümkün olmayan, zorlarsam “kasvetli” diyebileceğim, gerçek ile hayali öğelerin iç içe geçtiği rüyamsı bir atmosfere sahipler. Goodbye Lindita’nın atmosferinin kasvetli ve hüzünlü olması doğal çünkü kızlarını kaybetmiş bir ailenin fertlerinin (anne, baba ve diğer üç kadının) teker teker, kendilerine özgü bir şekilde bu kayıpla başa çıkma hallerini ve tuttukları yası anlatıyor. MAMİ’de ise ölüm yok, tam tersine doğum var, hatta doğumlar var. MAMİ bir ebenin hikayesi. Ama onda da sahneden seyirciye, en azından bana geçen duygular; yalnızlık, kırılganlık ve melankoli.

İki yapıtın bir diğer ortak noktası sözsüz olmaları. Biraz araştırınca, ikisinin arasındaki Taverna Miseria’nın da sözsüz olduğunu öğreniyorum. Banushi, anlatılarını sözle değil, güçlü resimler ile kurmayı tercih ediyor, çünkü çocukluğundan beri bir resmin, bir çizimin hiçbir kelime olmadan anlatabildiği hikayelere hayran olmuş. Şimdi o da anlatmak istediği duyguları ortaya çıkarmak ve seyircilerine aktarmak için sahnede sadece resimler yaratıyor. 
Banushi’nin yalın ve şiirsel imgelerinde ışık başat bir rol oynuyor. Atmosferi oluşturmanın yanısıra, sıklıkla hem anlatı hem de sahneler arasında geçiş tekniği olarak kullandığı görüntü oyunlarını gerçekleştirmek için de ışık Banushi’nin ustalıkla başvurduğu bir öğe. Banushi’nin hareketli resimlerinden oluşan anlatısının diğer önemli öğeleri jestler ve -mimikler değil ama özellikle- bakışlar. Banushi’nin, hız olarak yavaş ilerleyen yapıtlarında seyircinin sadece, sindirmesine zaman tanınan bakışları takip ederek anlatıyı zihninde kurması; sahnedeki kişiler arasındaki ilişkileri, durumları yorumlaması mümkün. 
Jestlerin anlam yaratmada başat öğe olması açısındansa, Goodbye Lindita’dan ziyade MAMİ, bedenin ve hareketlerin daha ağırlıklı kullanılmasıyla dans tiyatrosuna göz kırpıyor. Boşuna değil Yunanistan basınında MAMİ’den bahsedilirken Dimitris Papaioannou’nun anılması. Tabii bunda MAMİ’nin sahnedeki kilit figürlerinden birinin, efsanevi Edafos topluluğunun Papaioannou ile birlikte kurucu ortağı Angeliki Stellatou olmasının etkisi büyük. 
Goodbye Lindita ile MAMİ’nin görsel dünyaları arasındaki bir fark ise; ilkinin folklorik tınılarına karşılık, ikincisinde bu referansların iyice azaltılmış olması. Belki Taverna Miseria’yı seyretmek lazım, ikisi arasındaki köprüyü kurmak için… Goodbye Lindita’nın Balkan yas tutma ve cenaze törenlerinden esinlenen folklorik dünyasında, Sergey Parajanov’un Gürcü ve Ermeni folklorunu kullanma şeklinden izler bulmak mümkün. Banushi ise bir söyleşisinde bu yapıtını tasarlamadan önce Parajanov’dan habersiz olduğunu belirtmiş.

İki yapıt arasındaki üçüncü bir ortaklık, Banushi’nin, yapıtın bir anında seyirciler arasından sahneye çıkıp sahnedeki olaya dahil olması. Taverna Miresia’nın oyuncu kadrosunda da onun adını görünce, bu durumun da Banushi’nin dünyasının ayrılmaz özelliklerinden biri olduğunu anlıyorum. Zaten yapıtlarının hepsi onun kendi yaşanmışlıkları ve ailesi ile ilgili. Dolayısıyla gösterinin bir noktasında kısa bir süreliğine sahneye çıkıp, hikayeye dahil olma tercihi çok doğal. Ama bir o kadar da ilginç, çünkü böyle bir mizansen tercihiyle daha önce hiç karşılaşmadım. Banushi’nin bir anda seyircilerin arasından sahneye çıkması, gösteriyi gerçek ile temsil, orası ile burası, o zaman ile şimdi arasında bir ara alana konumlandırıyor; seyreden birisinin eyleyen birisine dönüşmesi, bir bakıma sahneye müdahale ediyor olması, yapıta meta bir özellik katıyor. Ama üzerine basarak, altını kalınca çizerek yapılan bir metalaştırma değil Banushi’ninki; sakince, telaşsızca ve sanki doğal akışındaymış gibi…

Banushi Ragada’da annesinden, Goodbye Lindita’da üvey annesinin ani ölümünden, Taverna Miseria’da altı yaşına kadar yaşadığı Arnavutluk’taki ev hayatında babasından, daha doğrusu babasının yokluğundan esinlenmiş, MAMİ’de ise annesinin ebelik mesleğinden yola çıkmış. Ama MAMİ’de tek bir kadın/anne yok; beyaz geceliği ile bir yaşlı kadın var, genç hamile bir kadın var, bisikletli genç bir kız var, genç bir kadın var, doğurtan kadın bir cüce var. Yaşlı kadının başında, ona bakan, onu kucaklayıp yatağına yatıran, altını temizleyen genç bir adam da var. Genç adam kadının torunu belki de, ya da bir hasta bakıcı. Ama başka bir sahnede, genç kadın ile önce flörtleşen sonra gerdeğe giren genç adam da aynı kişi. Kadınların hepsinin, aynı kişinin farklı yaşları/halleri olduğunu düşünüyorum. Çizgisel olmayan ve karakterleri tanımlı olmayan bir anlatı var karşımda. Bir de sözsüz. Böyle olunca, her seyirci bu yap-bozda kendisine ait, strüktürünü kendisinin kuracağı bir hikayeyi okuya/göre-biliyor.
Banushi MAMİ’de buna imkan sağlayacak şekilde, senografiyi de çağrışımlara açık bırakmış. Alacakaranlık sahne alanı genel olarak boş; sadece tek odalı, kırma çatılı, bir penceresi ve bir kapısı olan bir ev (çocuk çizimlerindeki en temel özellikleriyle bir ev, tek eksiği tüten bacalı bir çatı) ve yüksek bir sokak lambası direği var. Oturduğum yerden zemin gözükmüyordu, ama sanırım toprak kaplıydı. Burası bir kentin kenarında, kentin artık kırsala dönüştüğü sınırda bir yerdi sanki, ya da David Lynch’in gerçeküstü filmlerinden birinin ıssız ve tekinsiz seti. Goodbye Lindita bir evin oturma odasında, Taverna Miseria ise banyosunda geçerken, yani Banushi bundan önceki yapıtlarında iç mekanlara odaklanırken, MAMİ’deki dış/boş alan kullanımı Banushi’nin sahnenin boş ve sınırlandırılmamış alanını da ustalıkla kontrol edebildiğini ispatlıyor. Pina Bausch’un seyircinin gündelik hayatından tanıdığı, bildiği mekanlarda ve eşyalar arasında yeşerttiği rüya atmosferi gibi Banushi de kişisel geçmişinden ilham aldığı ve kolektif hafızanın yadırgamadığı gündelik ortamlarda gerçeküstü, doğaüstü bir anlatı kuruyor.  


Goodbye Lindita'yı alkışlarken 
(Eleni Papadaki Stage-Rex Theatre, Atina - 20 Nisan 2024) 
© Mehmet Kerem Özel


MAMI 'yi alkışlarken
(Onassis Stegi, Atina - 16 Mart 2025) 
© Mehmet Kerem Özel

Müthiş bir duyarlılık ve 27 yaşı ile ters orantılı bir olgunluğa sahip Mario Banushi’ninki sahne dili, her ne kadar Parajanov’u, Papaioannou’yu, Romeo Castellucci’yi, Pina Bausch'u ya da Lynch’i akla getirse de, çok biricik ve özgün. Yukarıda bahsettiğim birçok şeyin yanı sıra; kokuların, dokuların, renklerin ve bedenselliğin de önemli bir bileşeni olduğu, derin bir sembolizmin büyük rol oynadığı Banushi’nin dünyası; onun kişisel geçmişinden, yaşamışlıklarından ve çevresinden yola çıksa da kolektif bilinçaltımıza, gündelik ve herkese ait olana duyusal olarak hitap ediyor ve böylece karşılığını seyircide buluyor. Öyle olmasa ne Atina seyircisi, ne de dünyanın dört bir yanındaki festival direktörleri onun yapıtlarına bu ilgiyi gösterirlerdi. O kadar ki, Venedik Tiyatro Bienali’nin bu seneki programında yer almasa da, bienalin direktörü ünlü oyuncu Willem Dafoe sırf MAMİ’yi seyretmek için geçtiğimiz Mart ayında Atina’yı ziyaret etti. Banushi’ye gösterilen ilginin, Avignon Festivali’nin genel sanat yönetmeni Tiago Rodrigues tarafından “Bu seneki festivalin en güzel keşiflerinden biri olacağına inanıyorum" diyerek tanıttığı MAMİ’nin Avignon gösterimlerinin ardından daha da artacağını söylemek içinse müneccim olmaya gerek yok. İleriki yıllarda dünya sahnelerinde onun adını daha çok duyacağız. Yapıtlarında beden çıplaklığı olduğu için Banushi’nin Türkiye’den davet alma ihtimali çok düşük; o yüzden ne yapıp edin, imkanlarınızı zorlayın, onun bir yapıtını yurtdışında yakalayın, pişman olmayacaksınız; “Kesin bilgi!”.

MAMI 'yi alkışlarken
(Onassis Stegi, Atina - 16 Mart 2025) 
© Mehmet Kerem Özel


[Bu makale Tiyatro Tiyatro Dergisi'nde yayınlanmıştır.]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder