10 Şubat 2025 Pazartesi

bir özgün baskı ustası: tanaka ryōhei


haftasonu için gittiğim köln'de, daha önce gezmediğim uzakdoğu müzesi'ni ziyaret ettim. müze; mimarisi ve kalıcı koleksiyonuyla gönlümü fethetti. üzerine bonus olarak enfes de bir geçici sergiye denk geldim:
oyma baskı tekniğinde yapıtlar üreten grafik sanatçısı tanaka ryōhei'nin "çizgiden manzaraya" başlıklı sergisi. sergide, 1933–2019 yılları arasında yaşamış olan ryōhei'nin 170 baskısı yer alıyor. ben buraya 35'ini aldım...

ryōhei, çoğunlukla tek renkli olan ve şiirsel bir güzelliğe sahip baskılarında japonya'dan kırsal manzaraları betimlemiş. baskıların, kadrajlarındaki sakinliğin yanı sıra en hayran olduğum ve seyretmeye doyamadığım özelliği; ryōhei'nin malzemelerin, yani sazın, ahşabın, taşın dokularını olağanüstü bir hassasiyetle kağıda geçirmiş olmasıydı. yapraksız ağaç dallarını resmettiği baskılarda ise bu sefer dallar adeta bir doku oluşturuyorlar. ryōhei, seyretmesi büyük keyif veren ve dakikalarca sıkılmadan seyredebileceğiniz işlere imza atmış.

sergi, ryōhei'nin almanya'da açılmış ilk sergisiymiş. aşağıdaki fotoğraflar haliyle baskıların gerçek hallerindeki etkiyi tam yansıtmıyorlar. 13 nisan'a kadar köln'e yolunuz düşerse, bu olağanüstü sergiyi, keyfini çıplak gözle çıkarmak için, gezi programınıza almanızı öneririm...


ryōhei bu baskıyı 75 yaşındayken yapmış.
daldaki turuncu leke, son kalmış olgun trabzon hurmasıymış; baskıya sonradan elle boyanarak eklenmiş. ryōhei yapraksız, çıplak ağaç dallarını sevdiği gibi, onlara karga kondurmayı da seviyor. karga hurmaya yakın bir dala konmuş olduğuna göre, belki bir sonraki aşama, yağan yoğun kar altında onu yemesi olacak. 

ebeveynimin evindeki odam, yandaki apartmanla yaklaşık üç metrelik bir aralığa bakar. aralığın iki dar ucu açıktır; ikisi de geniş otoparklara açılır. aralıktan ciddi bir hava akımı geçer; mahalle zaten rüzgarlıdır, ama bu aralık her daim bir kanyon gibi esintilidir. 
zamanla karşı binanın bahçesinde kendiliğinden bir cennet ağacı yetişti; öyle bir boylandı ki, iki binanın da çatı hizasını geçti. mahallenin kargaları geceleri mutlaka bu ağacın dallarında geçirirler; kışın, ağaç yapraklarını döktüğünde bile. kargaların her biri ağacın başka bir dalına tüner, uyurlar. acaba, istanbul geneline göre yeşili, ağacı bol mahallenin havası en temiz, ve aynı zamanda korunaklı yeri burası mıdır ki kargalar geceleri burayı tercih ederler.
ryōhei'nin, ileride başka örneklerini de koyduğum, kargaların konduğu yapraksız dallardan oluşan görselleri bana hiç yabancı değil. belki bu yüzden de onun baskılarına duyduğum hayranlık bende katlandı. 


önceki ve bu yapıt, genel olarak zannedilebileceği üzere iki ayrı renk baskının arka arkaya yapılmasıyla yaratılmamış; tek baskıda siyah ve indigo renk sağlanmış. ryōhei siyah ve indigo'yu karıştırarak sürmüş, derin kazınmış çizgiler siyahı emmiş, özellikle gökyüzünün sığ kısımlarında ince bir katman olarak indigo kalmış bu açıdan oldukça ender rastlanan bir özgün baskı örneği. 



japon geleneksel mimarisinin ayrılmaz öğelerinden olan kōshi'den (ahşaptan ızgara kafes) dışarı bakışı gösteren bu baskıdaki yer, büyük ihtimalle kyoto'nun geleneksel şehir konutları machiya'larla ünlü nishijin semtindeymiş.

 

ryōhei bu baskıda da kyoto'nun nishijin ve gion semtlerinden machiya'larla dolu sokak silüetleri resmetmiş. şehir vergisi evin caddeye bakan cephesinin uzunluğuna göre belirlendiği için, bu semtlerdeki konutların sokak cepheleri dar, derinlikleri uzunmuş. bu nedenle bu dar ve derin evlere eskiler unagi no nedoko (yılan balığının uyuduğu yer) derlermiş.


bu baskıda çatıların üzerindeki boyut olarak benzer lekelerden koyu olanları pencerelerken, açık olanlarının ipe asılı çamaşırlar olması çok hoşuma gitti ve ryōhei'de sanki gizli bir mizah da olduğunu düşündürttü bana.


ryōhei'nin paylaştığım bu yapıtlarındaki grafik etkiyi çok sevdim. evet, figüratif yapıtlar, ve konuları geleneksel öğeler, ama ele alınış biçimleri modern. insan bunlarda çatıları, evleri görüyor, ama soyut lekeler, katmanlar, ritimler de görüyor.
buradaki çatılar japonya'nın pasifik okyanusu'na bakan, kyoto'nun güneyindeki yamato bölgesindeki asuka köyündenmiş..



yine aynı bölgeden, bu sefer sazdan çatıların ağırlıklı olduğu bir çalışma. burası kuvvetli tayfunlara maruz kaldığı için çatılar oldukça dik inşa ediliyorlarmış.
günümüzde nara ili olarak geçen yamato bölgesi japon kültürünün beşiği olarak kabul edilen bir yermiş. arkadaşımla birlikte hayal ettiğimiz japonya seyahatinde kesinlikle buraya da uğrayacağız demektir...


bu sefer kyoto'nun kuzeyindeki hatago mezrasından bir görüntü. dar bir vadide konumlandığından ulaşımı zor olduğu için 1970'lere kadar olduğu gibi korunmuş. ryōhei'nin baskısı 1977 tarihli ve yaptığı ilk panoramik manzara resmiymiş. çatıların lekeleri ile tarlaların çizgileri çok etkileyici bir denge oluşturmuşlar. 


bu bir tapınak girişiymiş. içerik olarak; bahçe kapısının açık olması bizi içeri davet ediyor herhalde. biçim olaraksa bahçe kapısı koyu bir çerçeve oluşturuyor, içerideki tapınağın çatısı ise açık renk bir leke. bir yandan böyle bir karşıtlık varken, ağaç dallarının hem dışarda hem içerde olması deneyimin akıcılığını da göstermesi açısından karşıtlığı dengeliyor...


bir tapınağa çıkan taş basamaklara odaklanan bu baskıda taş dizilerinin yataylığı ile tapınağının çatısındaki kiremit dizilerinin dikeyliği etkileyici bir karşıtlık oluşturmuş. iki yandaki yapraklar da bu karşıtlığı yumuşatmış ve dengelemişler...



boyutları minik bir baskı, ama saatlerce bakılabilir. katmanları var, binbir detayı var; sanki bir anda renklenip canlanacakmış gibi de canlı detaylar...


bu da yine boyutlarıyla küçük, ama etkisiyle büyük bir baskı. sanki önceki bahçe duvarını bu sefer yandan görüyoruz. onda frontallik, bunda perspektif güçlü. onda belki duvarın arkasını merak ediyoruz, bunda ise duvarın bizi yönlendirdiği patikanın içinde kaybolduğu çalılığı/ormanı.


yine katman katman bir görsel. öndeki sazlar ile suya yansıyan karşıdaki yapraksız ağaçlar iç içe geçmişler. karmaşanın içine dalıp meditasyon yapmak için birebir.


ryōhei'nin 1974'te ürettiği ağaçlar no.3 adlı baskı o kadar sevilmiş ki, bir yıl içinde 100 baskısı tükenmiş. ryōhei bunu yeniden basmayı düşünmemiş, ama 27 yıl sonra benzer bir konu bulmuş, kışın üzüm bağları adlı aşağıdakini üretmiş. 
ilki bana moussorgsky'nin çıplak dağda bir gece yapıtını hatırlattı; tekinsiz bir atmosfer hissettim. ağaçların formları az sonra canlanacak hayaletler, canavarlar gibiler.
ikincisi ise, her ne kadar en öndeki ağaç, dallarıyla göğü bütünüyle kaplamış olsa da, sanki diğerinden daha güvenli bir ortam sunmakta...



soldaki baskıda sol altta konumlandırılmış kuş sürüsü çok hoşuma gitti; büyütünce ya da dikaktli bakınca gözüküyor. 
sağdaki baskıda birbirine bağlanmış ağaç gövdelerini ryōhei hayatları boyunca ayrılmayacak şekilde birbirlerine bağlı evli çiftlere benzetiyormuş.


sağda aşk söğüdünün arkasında bir evin çatısı gözükmekte. 
aşk söğüdü için kullanılan japonca terim shidare yanagi imiş; uzak doğu'nun kadim resim geleneğinde doğmuş, tipik bir japon sanatsal teknik olan ve sarkık yaprakları betimleyen shidare, shidareru ('sarkma' veya 'aşağı sarkma') fiilinden türemiş. japonya'da, özellikle ukiyo-e sanatçıları tarafından sıklıkla kullanılan bu teknik mimaride de oldukça yaygın: bambu perdeler ve paravanlar yoluyla. bunlar bakan ile çevresi arasında yumuşak bir fiziksel bariyer oluşturarak mahremiyet hissi sağlıyorlar. 
bu baskıda ryōhei shidare'yi ilk kez kullanmış.

 

soldaki baskı, sonbaharda bir tapınağın saçağının ardındaki muhteşem gingko ağacını resmediyor. ağaçtan kopmuş iki yaprak ise saçağın koyu derinliğinin önünden düşmekteler. sağdakinde ise görseli bütünüyle akçaağaç yaprakları domine diyorlar; arkada tapınak, dağ ve ağaçlar zor seçiliyor. yapraklar gerçekçi değil, dekoratif şekilde resmedilmişler. bu tarz dekoratif çalışmalara rimpa adı veriliyormuş, kyoto'dan çıkmaymış ve rimpa'yı en rafine hale getiren tasarımcı 17. yüzyılda yaşamış olan ogata kōrin'miş.
aşağıdaki özgün baskıdaki akçaağaç yaprakları ise gerçekçi betimlenmişler. kapısı görülen tapınak ise japonya'da eski ve ünlü bir budist tapınağı olan daimon-ji'miş. osaka ilindeki ibaraki şehrinin shingon mahallesinde bulunan bu tapınak,  ryōhei'nin de evine çok yakınmış. ryōhei bu özgün baskıyı 74 yaşında üretmiş.



 


bu özgün baskılarda, üzerlerinde olgun trabzon hurması bırakılmış ağaçlar betimlenmiş; soldaki frontal bir bakışla, sağdaki perspektife giren bir bakışla. kiremitli veya saz çatılarıyla kura isimli depo binaları arasında siyah lekeleriyle kendilerini görünür kılan trabzon hurmaları etkileyici.
bir kaç olgun trabzon hurmasının toplanmayıp ağaç üzerinde bırakılması ryōhei'nin sanatsal bir tercihi değil, japonya'da bir gelenekmiş; ertesi yılki hasatın verimliliğini sağlamak amacıyla yapılan bu uygulamaya kimamori adı veriliyormuş.
aşağıdaki baskıda ise hurmalar bu sefer renkleriyle belirginleştirilmişler. ryōhei burada hurmaları daha önceki bir örnekte olduğu gibi sonradan boyamamış, onları da baskı tekniğiyle üretmiş; dolayısıyla sırf o yedi portakal rengi yuvarlak için ikinci bir levha hazırlamış ve ikisini ard arda müthiş ince bir titizlikle aynı kağıda uygulamış. 



yukarıdaki iki özgün baskı ryōhei'nin erken döneminden iki ikonik yapıt. soldakinde yukarıya doğru bakışta görünen yapraksız dallar ryōhei'nin tipik bakış açılarından biriymiş. resmin altında bahçe giriş kapısı gözüken sanzen-in ise, yosun sarmış ağaçlı bahçesiyle ünlü 12. yüzyıl ōjōgokuraku-in yapısını da içeren ünlü bir tapınak yerleşkesiymiş. yerleşke kyoto'nun kuzeydoğusundaki ōhara dağ köyündeymiş.


bir resim bu kadar incelikle geleneksel bir yapı tekniğini ortaya serebilir ve aynı zamanda o kadar soyut olabilir. bu özgün baskıda japon kırsal mimarisinin sazlı çatı tekniğinin bütün detayları var. ve kafası gözüken bir karga. bu da görseli sıradışı yapmaya yetiyor.


bu da enfes detaylarla dolu, minicik baskılardan biri. bir japon çiftlik evinde bir bahçeden diğerine bakıyor. evin ön ve arka bahçelerini bağlayan mekanının iki tarafındaki shōji kapılar da yana sürülmüşler, bu sayede ışık içindeki arka bahçeyi görüyoruz. baskıdaki şeffaflığın ötesinde, gerçek hayatta mekan da sıcak yaz günlerinde böyle havalanıyormuş. baskının adı da zaten yazlık oda no.2. 


başka bir yazlık oda betimlemesi daha. çatı detayını resmettiği baskıdaki karga gibi burada da kıvrılmış yatan kedi olmasa, baskının kompozisyonu mondrianvari. kayan kapılar, kafesler, asılı perdeler ve tatamiler soyut bir kompozisyonla biraraya getirilmişler.
sanırım tanaka ryōhei'nin işlerinde beni en çok etkileyen, figüratif ile soyut arasındaki bu ikilik. 

 

resmin merkezindeki çiçek, yaz sonunda açan bir higanbana (kırmızı örümcek zambağı veya lycoris radiata) imiş. bu çiçek japonya'da son vedalarla ilişkilendirilirmiş; budist inancına göre geçiş ve yeniden doğuş çiçeğiymiş ve bu nedenle sıklıkla cenazelerde kullanılırmış. 
baskıdaki mavi rengin akşam alacakaranlığı çağrışımı, çiçekle de birleşen melankolik atmosfere katkıda bulunuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder