28 Ekim 2018 Pazar

istanbul kukla festivali'nin tayvanlı konuğu



yılın bu vaktini sevmemin nedenlerinden biri istanbul kukla festivali. festivalde şimdilik bir gösteri seyredebildim: tayvan'dan flying group theatre ile fransız l'est et l'ouest topluluğunun ortak yapımı: la naissance (doğuş).

pei-yu shih'nin kurucusu olduğu flying group theatre'ın gösterisi bir çocuğun rüyasına beni ortak etti ve çok serbest bir şekilde el kuklası, obje tiyatrosu, parmak kuklası, geleneksel gölge oyunu, tepegözle yansıtma, ışığı önden vererek gölge yaratma gibi bir çok farklı tekniği ve ayrıca da bir çok farklı estetik tercihi birarada kullanarak beni ölçeksiz ve kuralsız bir aleme götürdü. gösteri, topluluğun adı gibi sahnede artistik olarak özgürce uçan/dolaşan, hatta kanatlanan bir işti.

festival 4 kasım'a kadar devam ediyor; dünyanın dört bir yanından ayağıma kadar gelmiş bu fırsatları kaçırmayıp, ilginç olacağını tahmin ettiğim bir-iki gösteriyi daha seyretmeyi planlıyorum.
15 milyonluk şehirde 100 kişilik salonları dolduracak kuklasever seyircinin olmamasını da bir türlü aklım almıyor. bu yıl 21.si gerçekleşen festivali ısrarla ve yılmadan devam ettirdiği için cengiz özek'i candan kutlarım.

2 yorum:

  1. İstanbul Kukla Festivali etkinliği toplumla bütünleşmediği için veya doğru kanallarda pazarlanamdığı için 100 kişilik seyirciyi dahi çekemediği gerçeği üzücü.

    Sektörün olduğu yerlerde festivaller beslenir, büyür ve gelişir, sadece kalabalık bir şehir diye İstanbul'da yapılması ilgisizlik sonucunu doğurmuş olabilir. İstanbul dışında başka şehirde olsaydı eminim daha fazla destekleyici kitleye ulaşabilirdi. Tek bir şehire bu kadar özellik sığdırma sonucu böyle sonuçlar çıkıyor.

    Kukla ile ilgilenen zanaatklar, festival dışında yılın geri kalan günlerinde kukla kültürüne dair gelişmeler olsaydı, 21. Kukla günlerine eminim ilgi büyük olurdu. Ramazan aylarının nostaljik detayı olma yanında kukla sanatı toplumla bütünleşmiş değil. Mart ayında İzmir'de 12. Kukla Günleri gerçekleşmişti, fakat katılım göstermediğim için üzgünüm.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. dünyadaki bütün büyük/kalabalık şehirlerde aynı anda bir çok etkinlik olur, insanlar aralarından seçer, genellikle hepsi de dolar. büyük şehirlerin cazibesi budur: her zevke/ilgiye göre bir şeylerin bulunması. sorun, tek bir şehire bir çok özellik sığdırmakta değil, tam da belirttiğiniz diğer nedende: ilgisizlik.
      ilgisizlikte organizasyonun tanıtma eksikliği rol oynuyordur eminim ama türkiye'de yaşayan insanların kendi kültürleri dışındaki kültürlere ilgisizliği temel sosyolojik bir olgu bence.
      ayrıca yazdığınız son paragrafta çok doğru tespit ediyorsunuz. kukla sözkonusu olunca, toplumda kendi kültürel geçmişinin bir parçası olan kuklayı bile kabullenmeyen, küçümseyen, burun büken bir durum var, bu da sanırım iflah olmaz bir şekilde "eskiye düşman, yeniye düşkün" olmakla ilgili sanırım.

      Sil