15 Kasım 2023 Çarşamba

Atina-Epidavros Festivali 2023'ten İzlenimler I - Gisele Vienne'den "L'etang"

gösterinin başlamasını beklerken (fotoğraf: mehmet kerem özel, 20.07.2023)

Beni Temmuz sıcağında Atina'ya getiren meraklarımdan biri, uzun zamandır yapıtlarını uzaktan takip edip hiç canlı seyretme şansına eremediğim Fransız-Avusturyalı koreograf Gisele Vienne'nin bir gösterisini yakalama imkanıydı, diğeri namlı Alman tiyatro yönetmeni Frank Castorf’un Yunan oyuncularla Epidavros Antik Tiyatrosu’nda sahnelediği oyundu. Sırayla. Önce Vienne’in gösterisi.

Gisele Vienne’i koreograf olarak bilsem de, meğer Ecole Supérieure National des Arts de la Marionette okulunda kuklacılık eğitimi almış, ünvanları arasında görsel sanatçı ve yönetmen de varmış, sergiler açmış, fotoğraf kitapları yayınlamış, yerleştirmeler tasarlamış. Vienne’nin Atina-Epidavros Festivali kapsamında seyrettiğim “L’etang (The Pond)” (Göl) isimli yapıtı ise danstan çok tiyatro olarak tanımlanmalı.

Önceden ne "Göl"ün metnini biliyordum, ne de yazarı Robert Walser'in (1878-1956) herhangi bir metnini okumuştum, dolayısıyla Walser’in edebi tarzından habersizdim. Yerime oturduğumda sahnede beni; oyun alanının bütününü kaplayan ve yüksek beyaz duvarla çevrili bir mekan ve mekanın içinde bir karyola, etrafında bir çocuk odası dağınıklığı, karyolanın üzerinde, yerde ve duvara dayanmış yedi figür bekliyordu. Gösteri başladığında bütün mekanı dolduran yüksek sesli tekno müzik eşliğinde duvarlardan biri aralandı, sahne teknisyeni kılıklı bir adam çıktı ve kaldırıp taşımasıyla insan boyunda kuklalar olduklarını fark ettiğim figürleri teker teker dışarıya çıkardı. Karyola ve etrafındaki dağınıklık kaldı. Sonra erkek çocuk kılıklı (bermuda şortu, kafasında kasketi ve spor ayakkabıları ile) bir kadın oyuncu girdi sahneye. Biraz sonra pantolon ve süveteriyle diğer bir kadın oyuncu takip etti onu. Ağır adımlarla, sanki her bir adım yaşadıklarının ağırlığını taşıyormuşçasına, sanki görünmez iplerle oynatılan kuklalarmış gibi yavaş yavaş ilerlediler sahnede.

Walser'in kızkardeşine ithaf ettiği ve aslında sahnelenmesi amacıyla yazmadığı 20 sayfalık tiyatro oyunu “Göl” bir erkek çocuğun, Fritz’in kardeşlerinden farklı olarak, anne ve babası tarafından maruz kaldığı sindirilme, aşağılanma ve taciz hikayesini konu alıyor. Fritz ebeveyninden, özellikle de annesinden tepki almak için gölde boğularak intihar etme numarası yapıyor. Hikayede Fritz’le birlikte kardeşleri ve yaştaşı çocuklar da yer alıyorlar. Gösteride ise sadece iki oyuncu var: Céline Sciamma’nın yönettiği “Alev almış genç bir kızın portresi” filmindeki rolüyle hayran olduğum Adele Haenel ile Pina Bausch'un yapıtlarında tanıyıp hayran olduğum Julie Shanahan.

Temel olarak Fritz’i canlandıran Haenel aynı zamanda hikayedeki diğer çocuklara da hayat veriyor. Shanahan ise genelde anneyi, yeri geldiğindeyse babayı canlandırıyor. Haenel farklı karakterleri canlandırırken ses tonunda veya vurgusunda belli belirsiz değişiklikler yapıyor, sesiyle daha çok elektronik olarak oynanıyor. Shanahan de anne ile babayı canlandırmasının arasında en fazla postüründe minör değişikliğe gidiyor, bir de basit bir kostüm değişimi yapıyor, onun dışında bariz bir fark yaratmıyor. İkisinin de canlandırdıkları karakterler birbirleriyle konuştuklarında birbirlerine bakmıyor, gerçekçi bir diyaloga girmiyorlar, sanki bütün karakterler kendi monologları içinde kayboluyorlar. 90 dakika boyunca her konuşma, her hareket ağır bir şekilde icra ediliyor. Frankofon olduğunu bildiğim Haenel İngilizce konuşuyor. Her an varlığını hissettiren atmosferik ses peyzajının (ses tasarımı: Adrien Michel) yaladığı beyaz mekan (sahne tasarımı: Gisele Vienne) gösteri boyunca zaman zaman bütünüyle farklı renklere; kırmızıya, yeşile, mora, pembeye, maviye boyanıyor (Işık Tasarımı: Yves Godin). Bütün bunları neden arka arkaya sıralıyorum, çünkü Vienne’nin, anlamlandırması kolay olmayan bütün bu mizansen seçimleri gösterinin garip, tarifi zor ve evet “tekinsiz” atmosferini etkili bir şekilde kurmasını sağlayan başat öğeleri. Fritz’in başından geçenler, hissettikleri, icra ettikleri kendi hayalgücünün ürünü bir kabus mu, onun kabusunun mu içindeyiz, yoksa enseste maruz kalmış ve kardeşleri tarafından da karalanan yalnız bir erkek çocuğunun kafa karışıklığıyla kendini ifade edemediği gerçek bir ortamda mıyız?

Beyaz mekanda yarattığı “derinine karanlık” atmosferle Vienne’nin tiyatro dair hiç bir konvansiyonu kullanmadığı ve tavizsizce yeni bir dil yaratmaya soyunduğu “Göl”, baştan dünyasına girmeyi başaran seyirciler için benzersizce hiptonize edici, giremeyenler içinse rahatsız edici bir gösteriydi.

gösteriyi alkışlarken (fotoğraf: mehmet kerem özel, 20.07.2023)

[Bu yazının bir versiyonu tiyatro tiyatro dergisi'nde yayınlanmıştır.]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder