3 Haziran 2025 Salı

Türkiye dans sahnesinin genç kuşağından umut vaat eden bir koreograf: Şiva Canbazoğlu

How now becomes then'i beklerken (11 ekim 2024, istanbul)
© Mehmet Kerem Özel

A tangible blue'yu beklerken (01 haziran 2025, istanbul)
© Mehmet Kerem Özel

Koreograf-dans sanatçısı arkadaşım Gizem Bilgen’in hararetli tavsiyesiyle Şiva Canbazoğlu’nun, İlayda Evgin ile birlikte tasarladıkları ilk işleri How now becomes then’i sezonun başında, ekim’de karanlık ve dolambaçlı Perşembe Pazarı sokaklarının birinin üzerindeki tek göz bir mekan olan Galata Mekan'da seyretmiştim. Geçtiğimiz Pazar akşamı, sezonun sonunda bu sefer Canbazoğlu’nun tek başına koreografisini yaptığı A tangible blue’nun dünya prömiyeri ardındanki ikinci gösterimini dasdas’ın açık sahnesi’nde seyrettim. Bir nevi, 2024-25 İstanbul dans sezonunu Şiva Canbazoğlu ile açtım ve kapadım.

How now becomes then iki dansçı, bir halı ve bir ayaklı lambayla adeta bir noktürn gibiydi. Atmosfer yaratımı güçlüydü ama koreografik tasarım daha ön plandaydı; yoğun, odaklı ve tutarlıydı. A tangible blue ise yapım olarak ilkine göre daha kapsamlı bir iş; Şiva Canbazoğlu’nun yanısıra Beste Demir, Barış Diker, Diren Ezgi Yıldızkan ve Halil İbrahim Aygün oluşan beş kişilik yaratıcı dansçı kadrosu, her biri 1 x 1 x 1 metrelik 25 ahşap küp, farklı boyutlarda iki demir U-boru, çeşitli proplar… Bu sefer, nitelikli koreografik tasarım ile görsel tablolar yaratma dengesi başbaşaydı. İki yapıt arasında süreklilikler de vardı; özellikle içerik açısından, örneğin tükenmişlik hissinin harekete tercüme edilmesi gibi…


A tangible blue bana; bir yapının bozuma uğratılıp tekrar kurulması açısından Sidi Larbi Cherkaoui’nin, görsel şiirsellik ve ışık kullanımı açısından Dimitris Papaioannou’nun, akrobasiyle ettiği flört açısındansa Yoann Bourgeois’nın işlerini hatırlattı. A tangible blue içinde nefeskesici hareket tasarımları kadar seyretmesi keyif veren tablolar barındıran bir iş. Ve bunlar öyle sadece birkaç tane ve gelişigüzel serpiştirilmiş değiller; tam tersine, arka arkaya seyirciyi bombardımana tutan yoğunluktalar. Daha bir sahneyi, bir hareketi, bir fikri sindiremeden başka biri başlıyor ve bu böyle yaklaşık 80 dakika boyunca sürüyor. Gösteri uzayıp, tablolar, hareketler çoğaldıkça, sanki tutarlık dağıldı, odak silikleşti; en azından ben giderek daha fazla bir şekilde, aralarında bağlantı kurmakta zorlandım. Kanımca, 50-55 dakika sürse daha konsantre olabilecekken, güzelliklerinden dolayı atılmaya/kesilmeye kıyılamayan sahnelerden/hareketlerden dolayı yapıt bir süre sonra, hiç tekrara girmiyor olsa ve her yeni sahnede yeni ve etkileyici bir tiyatral/koreografik fikirle karşımıza çıksa da, biteviyeleşmekten kurtulamadı. Bunu engellemek için, Utku Kara imzalı ışık tasarımındaki çeşitlilik ve yaratıcılık bir noktaya kadar işe yarasa da, maalesef müzik seçiminin yapıtın etkisini azaltmadaki rolü büyüktü.
Gösteriden çıktığımda aklıma ilk gelen, bir gün önce Tanztheater Wuppertal’in kıdemli protagonistlerinden Malou Airaudo ile yaptığım söyleşide, onun söylediği bir şeydi: “Eğer bir iş tasarlıyorsam her gün ona bakıyorum ve bir şeyleri değiştiriyorum, çalışmaya devam ediyorum, ta ki “Evet, şimdi oldu!” diyene kadar. Pina da böyleydi. Nelken, ilk tasarlandığında beş saat kadar sürüyordu, Pina sonra onu üç saate indirdi ve ardından tekrar kesti ve sonunda arasız sahnelenen iki saatlik bir yapıta dönüştürdü. Bir yapıt ortaya koyarken, neyin önemli olduğuna bakmanız gerekir.”

How now becomes then'i alkışlarken (11 ekim 2024, istanbul)
© Mehmet Kerem Özel

A tangible blue'yu alkışlarken (01 haziran 2025, istanbul)
© Mehmet Kerem Özel

Şiva Canbazoğlu bu işiyle uzun zamandır Türkiye dans camiasında eksikliğini duyduğum üç şeyi barındırdığını gösterdi: Tutku, cesaret ve heyecan. 
A tangible blue da, ister tekrar ele alınıp kısaltılsın, ister bu haliyle sahnelenmeye devam etsin, ki önümüzdeki sezon kesinlikle devam etmeli ve daha çok insana ulaşmalı, uzun zamandır Türkiye dans sahnesinde üretilen işlerde eksikliğini duyduğum üç şeyi barındırıyor: Şiirsellik, etkileyicilik ve şaşırtıcılık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder