21 Temmuz 2023 Cuma

51. Venedik Tiyatro Bienali İzlenimleri - 2 : Hapishanede bir Şaman, Armando Punzo

gösterinin başlamasını beklerken, fotoğraf: mehmet kerem özel, 15.06.2023

Armando Punzo’nun adını daha önce duymamıştım. Belki de duymam imkansızdı, çünkü Punzo’nun yapıtları şimdiye kadar ağırlıklı olarak İtalya dışında sahnelenmemiş. Bunun nedeni, Punzo’ya Venedik’te büyük ödül getiren nedenle aynı: kariyerinin neredeyse başından beridir, yani 35 yıldır cezaevi mahkumlarıyla çalışıyor olması. Bienal sayesinde Punzo’yu biraz tanıdıktan sonra, ve ona bu büyük ödülü layık gören ricci/forte’nin hayata ve dolayısıyla sanata dair aykırı ve sorgulayıcı duruşlarını da göz önüne alınca; aşırı sağcı bir partinin hükümet kurduğu, denizlerinin açıklarında her gün onlarca mültecinin boğulduğu veya ölüme terk edildiği son yılların İtalya’sında, yani ricci/forte’nin deyişiyle “İnsan haklarıyla uzlaşma mücadelesi veren, kardeşlik, sevgi ve dayanışma fikirlerinin pasta gibi un ufak olduğu bir ülkede, hapishane hayatını ve sınırlarını aktarmaya çalıştığı 35 yılda […] -özgür olmadan, iktidara sözde bağlılık göstermeden ve yavan burjuva dünyasının üzerinde köprüler kurarak- kendi özgün yaratıcı kimliğini oluşturma ihtiyacıyla hareket eden” Armando Punzo’ya bu ödülün verilmesinin çok anlamlı olduğunu düşünüyorum.
ricci/forte’nin ne kadar isabetli bir karar verdiği, bienalin ödül töreninin yapıldığı, kurumun ana binası Ca’ Guistinian’daki görkemli Sala delle Colonne’yi dolduran, çoğunluğu İtalyan sanatçıların ve basın mensuplarının dinmeyen alkışlarından ve tören sonrası yapılan resepsiyonda tanıştığım İtalyan tiyatro eleştirmenlerinin Punzo’dan bahsederken ışıldayan gözlerinden belli oluyordu. 

Armando Punzo (1959) ilk sanatsal çalışmalarını doğduğu şehir olan Napoli’de yaptıktan sonra 1983’te Toskana bölgesindeki Volterra kasabasına taşınır, 1989’da Volterra Hapishanesi’ndeki mahkumlarla çalışmaya başlayarak Compagnia della Fortezza’yı kurar. Bu toplulukla sahnelediği birçok gösteri ile İtalya’nın prestijli tiyatro ödülleri UBU’da birçok ödül alır. Topluluk yıllarca hapishane dışında çok kısa süreli gösteriler yapabildikten sonra, 2003'ten itibaren İtalyan Cezaevi Sisteminin 21. maddesinin uygulanması sayesinde düzenli olarak hapishane dışında, İtalyan şehirlerinde turneye çıkmaya başlar. Punzo yıllar içinde İtalya'nın proje lideri olduğu ve Fransa, İspanya, İsveç ve Almanya'daki cezaevlerini içeren Avrupa projesi “Avrupa'da Tiyatro ve Hapishane” gibi birçok girişimin filizlenmesinde de başat rol oynar.

Bienali takip eden İtalyan tiyatro eleştirmenlerinden birinin bana bir gösteriye giderken deniz takside “suüstü” anlattığına göre; İtalya’da bazı mahkumlar para kazanmak için gün içinde çalışma saatleri süresince hapishaneden çıkabiliyorlarmış, geceyi tekrar hapishanede geçirmek koşulu ile. Compagnia della Fortezza'nın oyuncuları da, tiyatrodan profesyonel oyuncu statüsünde para kazandıkları için bu uygulamadan yararlanıyorlarmış. İtalya içinde turneye gittiklerinde ise her şehirde geceleri o şehirlerin hapishanelerinde konaklıyorlarmış. Bu tür bir kural Avrupa’da olmadığı için, topluluk şimdiye kadar İtalya dışına turneye gidememiş. Tek istisna, İtalya ile çevrili San Marino imiş, ama o sefer de mahkumlar geceyi çok yakındaki Rimini Hapishanesi’nde geçirmişler.






gösteriden anlar, fotoğraf: mehmet kerem özel, 15.06.2023

Punzo’nun bir Compagnia della Fortezza yapımı olan Naturae isimli gösterisi bienalin açılış oyunuydu. Naturae, Arsenale’de 16. yüzyılda yelkenlerin gerildiği dört depo yapısının birleştirilmesiyle hacim sahne mantığında geniş boyutlu bir tiyatro mekanına dönüştürülmüş olan Teatro alle Tese’de sahnelendi. Üç yanını seyircinin sardığı devasa sahne bütünüyle bembeyaz Volterra tuzuyla kaplıydı. Punzo bizzat sahnede ve elinde kırmızı topla bizleri karşıladı. Yerlerimize otururken, o kırmızı topu bizlere uzattı; “Hadi gelin, oyunuma katılın, içlerimizdeki o yaratıcılık, o heyecan, o tutku damarını birlikte ateşleyelim” der gibiydi. Herkes yerleştiğinde Punzo artık elleri, kolları, zaman zaman bütün bedeni ile sessiz direktifler vererek seyirci koltukları arasındaki altı giriş-çıkışta beliren figürleri ve onların hareketlerini sahne içinde kah yönlendirerek kah onlardan esinlenip kendi hareketlerini yaparak, bizlere zihnindeki, hayal gücündeki imgeleri sundu. Önce, kendisi gibi siyah kıyafetli bir erkek ile beyaz kıyafetli bir kadını sahnenin bir kenarına yerleştirdi, sonra onlara tepsiler içinde meyvalar, kadehler içinde içecekler getirdi. Başka bir kenarda ise iki figür, sahneye dağılmış bir sürü dış sınırları tanımlı, içi boş küplerden oluşturulmuş nesnelerden birinin içine beraberlerinde getirdikleri kitapları dizdiler bir süre. Adeta Punzo’nun kitaplarla tetiklenmiş hayal gücünden, zihninden fırlayan imgeler, motifler, figürler zamanla bütünüyle kapladı sahneyi. Naturae onun ve oyuncuların hayalgücünden çıkan ama bizlerin hayalgüclerini tetikleyen bir şölendi; 40 performansçının katıldığı karnavalesk bir geçit töreniydi. Naturae; hayatın, hayal gücünün, bizleri ayakta tutan, yaşatan içimizdeki, kalbimizdeki ateşin, kıvılcımın, hayat neşesinin coşkuyla kutsanması, kutlanmasıydı. Bir yanda Kafkaesk, diğer yanda Uzakdoğu ve Yakındoğu’ndan esinlenilmiş figürler, bir yanda güç ve dayanıklılık gösterileri, diğer yanda romantik karşılaşmalar, aynı anda müzik, şiir ve ses, hepsi bir arada, yan yana beyaz bir tuvalin üzerinde kaligrafik bir tablo oluşturdular. Gösterinin belki de en zayıf tarafı bu tabloda herhangi bir çatışma, gerilim olmadığı için zamanla biteviyeliğe sürükleniyor oluşuydu. Ama ne gam, çünkü Naturae’nin en can alıcı özelliği Punzo’nun bütün bu hareketleri, anları, durumları ve figürleri sahnenin üzerinde birebir kurgularken, kendi deyişiyle “olasılıkları düzenlerken”, yüzünün, gözlerinin içinin gülüyor, yani mutlu olmasıydı; zaten son yıllardaki metinlerinde Homo sapiens’i aşıp Homo felix’e ulaşmamız gerektiğini söylemiyor mu, işte belki de kendisi mutluluğu çoktan, aramanın ötesine geçmiş, sahnedeki bu karnavalesk tabloda bulmuştu.

alkışlar sırasında armando punzo oyuncularına teşekkür ederken, fotoğraf: mehmet kerem özel, 15.06.2023

Nasıl mutlu olamazdı zaten. Ödülü aldıktan sonra yaptığı konuşmada ve tören sonrası düzenlenen kısa oturumda söylediği gibi; 35 yıl önce Volterra hapishanesine kabul edilmek istemiş, şaşırtıcı bir şekilde yirmi gün sonra “tiyatroyu teste tabi tutmak” için içeri girme izni almış ve o gün bugündür her gün saat 9:00’da hapishaneye gidiyor, öğle yemeği için çıkıyor, 15:00’te dönüyor ve bazen gece 21:00’a kadar hapishanede çalışıyormuş. Punzo 35 yıldır onunla çalışmış olan 80’den fazla mahkum-oyuncuyla, insanı yok etmeye yazgılı bir yerde sanat yaratmanın ve tiyatronun özgürlüğünün mümkün olduğunu gösterdiği ve göstermeye devam ettiği için mutlu. Punzo için mutluluğa giden yoldaki özgürlüğün ipuçlarından biri, oturumdaki bir soruya verdiği yanıtta; ideal tiyatro yönetmeninin tarifinde gizli olsa gerek: “Her şeyin akılda hazır ve değişmez olduğu bir yönetmenlik mefhumuna inanmıyorum, ben o anlamda kendimi yönetmen olarak görmüyorum, ben kendimi olasılıkların düzenleyicisi olarak görüyorum; içinde herkesin bir şeyler önerebileceği mekanları düzenleme şansını size sağlayan kişi olarak. Ben özgürlük mekanları yaratıyorum, bana göre yönetmenlik böyle bir şey. Ve bu anlamda bana göre yönetmenlik bir şans, çünkü önceden her şeyin tanımlı olduğu bir projede, sizin öngörmediğiniz veya düşünmediğiniz ama başkalarının sahneye getirdiği şeylerin ortaya çıkma ihtimalini sağlayan ortam ortadan kalkmıştır. Her şeyden sorumlu ve her şeyi bilen mutlak bir rol olarak yönetmen fikrinin gerçek tiyatroyla alakası yoktur, tiyatroda herkes kendi rolünü, yerini bulur, önemli olan böyle bir ortamın nasıl yaratılacağıdır.

Punzo Naturae’yi, önce iki yıl Shakespeare’le hesaplaştığı, ardından iki yıl Borges’le el ele devam ettiği ve pandemiyle zorunlu bir ara vermek zorunda kaldığı sekiz yıllık bir çalışmanın sonunda ortaya çıkardığını söyledi ve şöyle devam etti: “Ondan ayrılamadık, bizimle büyüdü, biz onunla büyüdük, geliştik. Hakkında konuştuk, okuduk, imajlar aradık, böyle aylarca devam ettik. Önce anafikri, yapıtın hipotezini kurduk, sonra oyuncular tam da nereye evrileceğinin farkında olmadan önerilerde bulundular ve bu şekilde süreci sürdürdük.

Armando Punzo, hayata geçirdiğinde Homo felix’in bir sonraki mertebesine ulaşacağını düşündüğüm, iki yeni hedefini de ödülünü aldıktan sonraki konuşmasında açıkladı: Volterra Hapishanesi’nin içine kalıcı bir tiyatro mekanı inşa etmek ve Compagnia della Fortezza ile Avrupa turnesine çıkmak. Bizlere “Sadece karanlık kıvrımlara bakma; ışık ve umut olasılığı var” diye öğütleyen bir şamandan da ancak böyle gözüpek, engin projeler beklenirdi; bunları en kısa zamanda hayata geçireceğine eminim…

[Yazının tamamını Unlimited dergisinden okumak için tıklayın]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder