12 Mart 2010 Cuma
toskana'dan anlar 03: siena
siena'ya isteksiz gittim. italyan televizyonunda denk geldiğim ünlü at yarışlarının yapıldığı "campo" meydanından ibaret sanmıştım siena'yı; densizlik işte!
belki de, beklenti azlığı ile gezdiğimden, çok beğendim siena'yı.
floransa gibi her açıdan "düz" bir kentten sonra inişli çıkışlı sokakları, rönesans'ın dengeli oranlarından sonra ortaçağ'ın karmaşası iyi geldi. günübirlik geziden erken dönmek zorunda kaldım floransa'ya; siena'ya doyamadım.
topografyanın başrol oynadığı sürprizli mekanlarla dopdolu, turistik olmanın yanısıra içinde yaşanıyor da olan küçük ölçekli ispanyol ve italyan kasabalarını ne kadar çok sevdiğimi fark ettirdi bana siena.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
floransa'da insani yildiran, nizamin yani sira, bitmek bilmez anitsal, lineer akslardi kanaatimce. ne kadar uzun oldugunu gormek/bilmek bir dogrultunun, katetme istegini baltalayan bir sey ne de olsa. eh vaad ettikleri ve sunduklari da malum olunca... diyecegim, salt ozen, oran ve kusursuzlukla yapilandirilmis olan, usu etkilese bile, ruha temas edemiyor her zaman; merak etmek, sasirmak, bosluklar bulmak, onlari doldurmak, yorulmak istiyor insan. dahil olmak ve icinde kaybolmak. siena'nin sagladigi bu bilhassa floransa'dan sonra. gimignano ve lucca'da bir miktar boyle, ama olcek buyudukce ve karmasa arttikca daha senlikli galiba her sey. perugia, mesela. ilk gordugumde buyulenmistim. o kadar kisa zamanda o kadar cok sey gosterdi ve oyle guzel ugurladi ki. degerliydi ama onemsemiyordu sanki bunu, cilalayip yaldizli paketlerde sunmuyordu kendisini. oldugu gibiydi. ne getirmisse zaman, onunlaydi. karmasa, pislik, tekinsizlik dahil. sakinmamisti.
YanıtlaSil