


istanbul devlet opera ve balesi'ne küçük sahne iyi mi geldi, nedir! bu sene idob'dan şimdiye kadar seyrettiğim bütün prodüksiyonlar belli bir kalitenin üzerindeydi; rejisiyle, şancılarıyla, dekoruyla hepsi özenli, kaliteli, keyifle izlenen yapımlardı. [süreyya'daki temsilleri izledikçe, insanın "opera akm'ye geri dönmesin" bile diyeceği geliyor!]yukardaki spekülatif yorumlarım bir yana; yekta kara şimdiye kadar ne yaptıysa zaten belli bir kalitenin üzerinde oldu. [iki sezon öncesinin "macbeth"i hala unutulacak gibi değil; o zamanlarda yolda görseydim çevirip tebrik edecektim yekta hanım'ı.]
kara'nın üçüncü perdede yarattığı sado-mazoşist parti sahnesinin yurtdışındakilerden -özellikle de almanya'dakilerden- tek eksiği ise, kamçılı hanımların daha rahat davranması ve sütyenli erkeklerin vücutlarının bizde olduğunun aksine kaslı ve yapılı olması olurdu; böylece göze de daha çok hitap ederdi! bu yüzden maalesef, bizde biraz zorlama/yapıştırma kaldı bu sahne.
ne yazık ki, operamızda hangi temsilde hangi kastın oynadığı aylık programda belirtilmez. çok eskiden liste çıkardı, uzun zamandır bu geleneği bıraktılar. halbuki dünyanın bütün belli başlı opera evlerinin en vazgeçilmez uygulamalarından biridir bu; seyirci hangi akşam kimi seyredeceğini bilerek gider operaya. hatta, seçer! "bizim bütün sanatçılarımız birbirinden iyidir" deniyorsa, bence bu fazlaca iddialı bir görüş! ve maalesef de pek öyle değil.
"la traviata"yı bahsettiğim muhteşem kasttan (ipek-külekçi-günay) seyretmek şansa kaldı demektir. ben şanslı olanlardandım!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder