mehmet kerem özel'in hayata ve sanata dair yaşadıklarını, takip ettiklerini, tanık olduklarını ve izlenimlerini paylaştığı günlüğü. [for english version please visit danzon2017.blogspot.com.tr]
6 Kasım 2010 Cumartesi
şu şehri mahvettiğiniz yetmedi mi!!!
bugün taksim istikametinden cemal reşit rey konser salonuna yürürken son etapta, harbiye orduevi'nin köşesini dönüp de o beton-taş-metal yığını, ağaçsız, yeşilsiz, sevimsiz kongre merkezinin sınırlarına girince; bir kere daha düşünmeden edemedim; turizm adına bu şehre bunları reva görenler farkında değiller mi ki bindikleri dalı kesiyorlar!
o meydan ve etrafındaki kongre merkezi yapıları kadar insan ölçeğinden uzak, soğuk ve kötü, evet kötü ve beceriksizce tasarlanmış mekanlara layık mıyız! layık mı bu şehir!
gösteriden eve döndüm, bilgisayarımı açtım, posta kutumda dikkatimi çeken ilk mektup bu kentin geleceğime dair çaresizliğimi, üzüntümü ve umutsuzluğumu arttırdı; ağlattı beni.
belki maçkalı, teşvikiyeli veya vişnezadeli değilim, ama doğduğumdan beri yaşadığım bu şehirde sayısız kere maçka maden fakültesi'nin önünden maçka parkının kıvrılarak dönen sırtı boyunca taksim'e doğru, taşkışla'ya doğru, spor sergi sarayı'na doğru, muhsin ertuğrul sahnesi'ne doğru, cemal reşit rey konser salonu'na doğru yürümüşlüğüm çoktur. bazen de tam ters istikamette beşiktaş'a inerim bu güzergah üzerinden.
yukarıda görüldüğü gibi, bu kıvrımlı yolun vazgeçilmez bir parçası olan güzelim çınarlarını istanbul park ve bahçeler müdürlüğü bir günde kesmiş!
neden? yol genişletmek için!
o yol o noktada genişleyecek de, 100 metre, 200 metre sonra da binaları mı yıkacaklar yolun genişliği aynı kalsın diye!!!
1950'lerde de yol çalışmaları yapılırken fatih'te saraçhane'yi edirnekapı'ya bağlayan ana yolun ortasındaki ulu çınarlar bir gecede kesilmişmiş, dedem anlatırdı ve -kendisi demokrat partiye oy vermesine rağmen- bu konuyla ilgili olarak hiç aklımdan çıkmayan bir yorum yapmıştı: "adnan menderes o çınarların ahını aldı".
sanırım, daha fazla söze gerek yok!
daha da gecikmeden:
maçka maden'in önündekiler daha kesilmemiş, ama sıra onlardaymış! bir şeyler yapıp, en azından onlara sahip çıkmalıyız!
sehrin gobeginde o guzelim agaclarin siralandigi yolun gerisindeki apartmanlarda oturan pek muhterem mackalilar, onlar peki ne yapmislar kesilirken cinarlar? kocaman govdeleri olan asirlik agaclar bunlar, kimbilir kac adet, onunde dikilip sesini yukseltecek sayida "n'oluyor" diyeni, bu deli iletisim caginda ese dosta haber salip sahip cikmaya cagirani da olmadiysa, pek zavalliyiz, oldu da olduysa...
YanıtlaSilakm'nin gri çirkin mimarisine laf atıp duranların gidip aynı çirkinlikte bir kongre vadisi inşa etmeleri ne kadar ironik, değil mi?!
YanıtlaSilhaklısınız chloé, kesinlikle ironik!!
YanıtlaSil"gri çirkin mimari" derken ne kastettikleri, o mimariden ne anladıkları da şüpheli ayrıca, değil mi!
sadece kongre vadisini inşa edenler değil, mimar ve sanatçı camiasından bir çok insana da akm'nin mimarisi gir ve çirkin geliyor. haksız da sayılmazlar.
akm'nin mimarisini savunmak yürek ister; objektif bakarsanız işlemeyen, yanlış ve uygunsuz olan bir çok tarafı var.
diğer yandansa; şu kocaman ve zengin ülkenin şartları bağlamında düşünüldüğünde (evet, işimize geldiğinde uluslararası standartlara sığınıyoruz, ama neremiz uluslararası ki mimarlığımız öyle olsun!), akm hiç kuşkusuz bu ülkede inşa edilmiş en doğru, en düzgün, en elverişli sahne sanatları yapısıdır.
öyle olmasaydı yıllardır istanbul'a gelen anlı şanlı yabancı tiyatro, dans ve opera toplulukları orada yapıtlarını sahneleyemezlerdi.
daha da genelleyebilirim aslında ve yanlış da olmaz: akm bütün çirkinliğine rağmen "bu ülkede inşa edilmiş" en tıkır tıkır işleyen bir kaç kamu yapısından biridir!
kongre vadisini inşa edenlere ve tasarımcılarına gelince; keşke bütün çirkinliğine rağmen kongre vadisi ve etrafındaki yapılar da tıkır tıkır işliyor olsaydı. mesela yenilenmiş muhsin ertuğrul sahnesini ele alırsak: yeterli fuaye alanına, yeterli sofita yüksekliğine, yeterli yan sahne büyüklüklerine, doğru gişe yerleştirmesine sahip olsaydı.
akm'nin mimarı hayati tabanlıoğlu'nun akm'yi tasarlarkenki en büyük itkilerinden birinin doğru işleyen bir bina yapmak olduğunu düşünüyorum. (uluslararası sahne sanatları yapılarını ele alan hannalore schubert'in 1971 tarihli "moderner theaterbau:internationale situation, dokumentation, projekte, bühnentechnik" adlı kapsamlı kitabında akm'nin de yer alması bunun en bariz göstergesi)
kongre vadisini tasarlayanlar ise; granit ithalatı yapan yandaşına en çok nasıl para kazandıracağının, en düz mantıkla bilmem kaç bin kişiyi nasıl içeriye tıkıştıracağının hesabını yapmış olmalılar.
ve son tahlilde: akm'nin mimarı belli, hayati tabanlıoğlu. döneminin önde geleni kendini kanıtlamış mimarlarından biri.
kongre vadisinin ise mimarı belli mi! belliyse adını sanını duyduk mu!!!
yorumunuzu bahane edip içimi döktüm...
Kanada gezisinde fark ettim ki orada ağaçlar-çınarlar- her şeyden daha önemli idi, nerede ise kutsaldı. İnsanlar tapınma mekânları yerine ağaçları ile huzur buluyordu. Bir dağın eteğinde “eğer Tanrı varsa burada hissedebilirsiniz” yazıyordu.
YanıtlaSilVe burada şehrin üç beş yanında kalmış güzelim ağaçlarımızı da keserek kocaman bir çirkinlik içinde yaşamaya devam ediyoruz.
Çınarlarının devrilmesine fazlaca alışkın insanımız için Maçka’da katledilen ağaçlarda birkaç gün içinde unutulacaktır sanırım.
Bence de “Çınarların ahı” ağır olur ve haklısınız: Bâri diğerleri kesilmesin diye bir şeyler yapmalıyız.