Bu söyleşi dizisinde; evimize gelen çoktandır görmediğimiz bir misafir ile sohbet eder gibi, 23. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında şehrimize bir sahne yapıtıyla konuk olacak uluslararası yönetmen ve koreograflarla konuşarak, onları ve yapıtlarını yakından tanımak istedik. Sıradaki konuğumuz Prodromos Tsinikoris.
Ayşe Draz & Mehmet Kerem Özel
Anestis Azas ve Prodromos Tsinikoris belgesel tiyatronun çağdaş bir örneği olan yapımları Temiz Şehir ile, Yunanistan krizinin zirvesinde ortaya çıkan ve toplumdaki bütün ‘kir’ için göçmenleri suçlayan ‘temizlik’ söylemini mizah dolu ama keskin bir performansla masaya yatırıyorlar. Kenti somut gerçeklikte kimin temizlediğini cevaplamaya çalışarak, Yunanistan'a Arnavutluk, Güney Afrika, Filipinler, Bulgaristan ve Moldova'dan gelen beş temizlik işçisi kadının hikayelerini gerçekçi bir bakış açısıyla aktarıyorlar. Biz de bu hikayeleri gerçek sahiplerinden dinlemeyi beklerken...
Sizce tiyatronun özü/ruhu nedir? Çağdaş tiyatroyu bugün nasıl tanımlarsınız?
Tiyatroyu, katılmak için herkesin kendini davetli ve özgür hissetmesi gereken, halka açık politik bir eylem olarak görüyorum. Bugün için önemli ve doğru olan soruları sormalı; hayal ettiğimiz geleceğe bir öneri sunabilmek için cüretkar ve kışkırtıcı yaklaşımlara yeni bir söylem alanı açmalı.
Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?
Farklı hikayeler sunarak ve ana akım bir mekanizmaya karşı alternatif anlatılar yaratarak, güzellik, dayanışma ve geleceğin toplumsal model olasılıklarını keşfederek ve önererek, sanatın dönüştürücü bir işlevi olduğunu düşünüyorum. Günümüzde tek bir sanat eseri tüm dünyayı değiştirmeyebilir, ancak bazı insanlar tarafından benimsenmiş belli yerleşik tutumları yerinden etmeyi ve değiştirmeyi hedefleyebilir ve hatta hedeflemelidir.
Dünyanın mevcut durumunu her anlamda göz önünde bulundurduğunuzda, bir sanatçı olarak sizin için en önemli ve acil sorun nedir?
Toplumların son on yılda giderek daha muhafazakar ve hoşgörüsüz oldukları yeni bir gözlem değil. Bugün karşılaşıldığında üzücü olan, bu eğilimin gazeteciler, sanat eleştirmenleri ve hatta sanatçılar tarafından da utanmadan takip edilmesi ve benimsenmesi. Bu yüzden benim için, yabancı düşmanlığı, kadın nefreti ve bağnazlığa karşı direniş ve bunlarla mücadele, bugünlerde, hiç olmadığı kadar bir aciliyete sahip görünüyor.
Bir yapıt üzerinde çalışırken, hangi kaynaklar size ilham veriyor? Rüyalarınız işlerinizde rol oynuyor mu?
Belgesel tiyatro alanında çalışmanın size sunduğu harika fırsat, yeterince bildiğinizi düşündüğünüz bir konuyu araştırmanız ve aslında bilmediğinizin farkına varmanız. Bu nedenle yeni şeyler keşfettiğinizde, birçok nedenden dolayı zihninizi engelleyen klişelerden ve basmakalıp düşüncelerden kurtulduğunuzda, bunu her zaman hoş bir sürpriz olarak karşılarsınız. Bu şüphe tohumları ekme süreci çok yaratıcı bir işlev görebilir. Filmler, kitaplar ve müzik de ilham kaynaklarıdır, ancak hikayedeki başkahramanlarımızın süreç boyunca ana itici güçler olduğunu düşünüyorum. Gösteriye başlamamış olsaydık hiç tanımayacağımız insanlar. Rüyalar daha az rol oynar çünkü muhtemelen, o süreçte çoğunlukla kabuslardır.
Eğer zaten halihazırda bir adı yoksa, üzerinde çalışmış olduğunuz bir yapıta adını vermeye ne zaman karar veriyorsunuz?
Araştırmamıza, her zaman, geçici de olsa üzerinde çalışmakta olduğumuz bir başlıkla başlıyoruz; örneğin bu yapıtın adı başından beri Temiz Şehir idi. Başlığı sonlandırma zamanı geldiğinde, genellikle sahip olduğumuz isimle devam ediyoruz, çünkü aklımızdaki performansı sihirli bir şekilde tam olarak açıklıyor oluyor.
Söyleşinin devamını okumak için tıklayın: unlimited
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder