mehmet kerem özel'in hayata ve sanata dair yaşadıklarını, takip ettiklerini, tanık olduklarını ve izlenimlerini paylaştığı günlüğü. [for english version please visit danzon2017.blogspot.com.tr]
26 Mart 2016 Cumartesi
seyircinin sataştığı klavsenci
köln philharmonie konser salonu bütünüyle yerin altına gömük ve fuayesi doğal ışıksız da olsa, gerek oditoryumun yunan anfitiyatroları mantığındaki düzeni gerekse de akustiğiyle almanya'nın en iyi konser salonlarından biridir. salonun sezon programları da ihtişamlıdır. caz, vokal ve dünya müziğinin yanısıra esas, dünyanın önemli klasik müzik sanatçılarının ve topluluklarının sıklıkla uğradıkları turne duraklarından biri olan salon yılda yaklaşık 400 konserde 650.000 seyirci ağırlamaktadır.
bu salonda şubatın son pazar öğleden sonrasında garip bir olay gerçekleşmiş. çoğunluğu geçkin yaştaki almanlardan oluşan seyirciler iranlı bir klavsenciye sataşmışlar.
klavsenci iranlı ama klasik müzik alanında plak-cd-kayıt piyasasının sözü en çok geçen, en ünlüleri temsil eden deutsche grammaphon'un sanatçılarından biri. yani, bu garip ve beklenmedik olay alman bir firmanın alman seyircilere kendi sanatçısını -bir anlamda- lanse ettiği bir konserde gerçekleşiyor!
tabii ki, mart'ın ilk haftasında almanya'da en çok konuşulan konulardan biriydi bu olay. sanatçının iranlı olması almanya'daki yabancı düşmanlığının konser salonlarına da mı sıçradığı sorusunu akla getirdi ilk.
işin iç yüzü zamanla ortaya çıktı. konser, salonun pazar öğleden sonraları düzenlediği "pazarları saat dörtte" başlıklı, daha çok yaşlı ve emekli alman klasik müzik seyircilerine yönelik, ağırlıklı olarak barok yapıtların icra edildiği dizinin bir parçasıydı.
iranlı klavsenci konserine barok yapıtlarla başladıktan sonra, yeni çıkan albümünün de tanıtımını yapmak istemiş olmalı ki, çağdaş bestecilerden steve reich'ın bir yapıtını (piano phase-1967) çalarak devam etmiş ve yapıtın açıklamasını, almancasının çok iyi olmadığını belirterek ingilizce yapmış. kıvılcım o noktada çakmış; seyircilerden bazıları "almanca konuş!" diyerek sataşmışlar klavsenciye.
sonradan bazı köşe yazarlarının olayı anlamaya ve açıklama getirmeye çalıştıkları yazılarında belirttikleri üzere bu tepkiyi veren seyircilerin geçkin yaşları itibariyle eğitim hayatlarında ingilizce öğrenmemiş oldukları muhtemelmiş.
ancak, olay orada noktalanmamış. ardından, reich'ın tekrara dayalı minimal yapıtı başlayınca, bir pazar öğleden sonrasında kahve ve turta eşliğinde barok müzik dinlemeye programlanmış daha geniş bir kitlenin sabrı iyice taşmış ve klavsenciye yapıtı bitirtmemek için ellerinden geleni yapmışlar. reich'in alçak sesli yapıtının icrasına alkışlar, gülüşmeler, ıslıklamalar ve sataşmalarda müdahele etmeyi sürdürmüşler.
dendiğine göre, 2000 kişilik salonda 1800 kadar seyirci varmış ve bu patırtıyı koparan sadece 150 kişi kadarmış. ama tabii o 150 kişinin protestosu yetmiş; klavsenci reich'i kesip barok programa geri dönmüş.
yabancı düşmanlığı veya hoşgörüsüzlük illa da sanatçının milliyeti ile alakalı olmak zorunda değil, steve reich'ın yapıtına da olmuş olabilir. ama fark eder mi! yabancısı olduğunuz bir müziğin canlı icrasına bu şekilde tepki verdiğinizde de yabancı düşmanlığı yapmış olmuyor musunuz! heiner müller'in dediği gibi: "yeninin ilk aldığı biçim korkudur"
işin ilginç tarafı, sataşma öncesinde barok müziğin yansıra iki çağdaş bestecinin de müziğinin çalınmış olması. o zaman tepki çağdaş müziğe değil miydi? köln'de yeniyıl gecesi kutlamaları sırasında yabancılar tarafından gerçekleştirilen cinsel taciz olayları ve avrupa'ya son aylardaki mülteci akını mı yaşlı almanları huzursuz etti ve tepkileri, en uygar olduklarını farz ettiğimiz bir mekanda, klasik müzik icrası sırasında bu şekilde günyüzüne çıktı. kaldı ki köln philarmonie'de konsere gelmiş seyirci "kültürlü" olarak tanımlanacak bir kitle; sokaktaki adamın tepkisinden bahsetmiyoruz. tabii, klasik müziğin konvansiyonel hayat bakışına daha yakın olduğunu düşündüğümüzde, onun dinleyicisinin de her türlü "yeni"yi ve "yabancı"yı daha zor kabul eder olduğunu göz önüne almamız gerekir; dolayısıyla klasik müzik sever ve yaşlı bir kitlenin bu şekilde tepki vermesi, ne kadar beklenmedik de olsa, pek şaşırtıcı değil aslında.
dendiğine göre, konser bitiminde bir seyirci mikrofon isteyip, ingilizce olarak klavsenciden özür dilemiş ve alkış almış. hatta dendiğine göre alkışlayan arasında sataşanlardan da varmış.
ilerleyen günlerde köln philarmonie genel sanat yönetmeni açıklama yaparak klavsenciyi 2017 mart'ında sadece steve reich'ın yapıtlarından oluşan bir program için tekrar davet ettiklerini belirtmiş. herhalde, konseri yine pazar öğleden sonraya koymazlar!
işte o klavsenci 28 mart 2016 pazartesi akşamı istanbul'da, cemal reşit rey konser salonu'nda olacak. adı mı? mahan esfahani.
konser programında şimdilik sadece barok besteciler gözüküyor; umarım esfahani bir sürpriz yapar ve bizlere de yeni çıkan albümünden bir reich çalar; en azından bis parçası olarak..
türk'ün steve reich'la imtihanı ilk defa 2000 yılı müzik festivali açılışında, max richter'in kurucusu olduğu ingiliz grup piano circus konseriyle olmuştu. piano circus 1989 yılında kurulmasına vesile olan reich'ın six pianos (1973) eseriyle güzide festivalimize konuktu o yıl. festivalimizin nadide klasik müziksever dinazorları ve beleşçi tayfası bu eserden pek diyemeyeceğim hatta hiç hazetmemişlerdi. protestolar, alkışlar, ıslıklarla atatürk kültür merkezi büyük salonda sanatçılara uygulamaya çalıştıkları baskı ve şiddetle eseri yarıda kestirip, 6 harikulade piyanisti sahneden indirebileceklerini düşünmüşlerdi. güzide türk klasik müzik seyircisi coştukça ingiliz piyanistlerde coştu. eseri yükselen bir ivmeyle, menfi tezahüratlardan beslenerek güle oynaya coşkuyla çalmışlar ve kusursuz tamamlamışlardı. britanya-türkiye dostluk ilişkilerinin konserine böyle start vermiştik. :)) şimdi türk seyircisinin bu haklı tepkisiyle alman müzikseverlere 16 yıllık fark atmamızdan mı gurur duymalı yoksa aynı kulak bizde de var. bizde müzikten anlıyoruz. klasik müzikte bizde varız diye tarih yazdığımıza sevinmeli miyiz bilemiyorum. o yıllar müzik festivalinde resepsiyonlar konserlerden önce miydi sonra mıydı bunu da hatırlamıyorum ama bizim beleşçi tayfalarımız biran önce akm kokteyl salonunda ellerine kadehler alıp gezinmekte istemiş olabilirler. karınları tok olup konserde kestirememektende rahatsız olmuş olabilirler. festivalimizin yaşayan dinazorlarına sormak lazım :))
YanıtlaSilreich la ikinci imtihanımız ise rosas'ın fase performansıyla gerçekleşti diye hatırlıyorum. piano phase (1967), come out (1966), violin phase (1967), clapping music (1972) eserleri kullanılmıştı.
umaraım esfahani müzikte radikal kararlarına,çıkışlarına devam eder ve barok müzikten mayışan türk seyircisini, CRR nin kadife koltuklarında rahatsız ederek, reich'ın müziğiyle tanıştırır. salonun sayıca az olunacağından çekinerek, esfahani ye tepki vererek ileriki konserlere davetiye alamama durumlarının muhasebesini yapmazsa beleşçi müziksever tayfamız, 2000lerin coşkulu türk klasik müzik seyircisini bir daha yaşantılama ve görme durumumuz olabilir yarın akşam. ya da sıkılan seyircilerimiz sessiz tepkilerini akıllı telefonlara sarılarakta gösterebilirler. bu da son yıllarda çağdaş bestecilere verdiğimiz somut tepkilerden. kimbilir? sevgiler. z.