mehmet kerem özel'in hayata ve sanata dair yaşadıklarını, takip ettiklerini, tanık olduklarını ve izlenimlerini paylaştığı günlüğü. [for english version please visit danzon2017.blogspot.com.tr]
3 Aralık 2015 Perşembe
kontrabas ile kemeçenin keyifli sohbeti
bu yılın başında, ya 31 ocak'tı ya da şubat'ın 1'i, brüksel'den paris'e gitmek için thalys'e bindim, numarası belli koltuğuma oturdum, başımı kaldırdım; bir de ne göreyim, ileride siması tanıdık bir adam oturuyor. önce emin olamadım, ama sonra, dikkatlice bakınca yanılmadığımı anladım: bir kaç koltuk önümde hayranı olduğum renaud garcia-fons oturmaktaydı.
sanatçıların günlük hayatlarının içine dalmaktan hiç hoşlanmam, ancak bu tesadüfün heyecanına dayanamayıp yanına gittim; hayranı olduğumu, yıllardır onun albümlerini dinlediğimi, istanbul'da konserlerine gittiğimi söyledim.
ölçülü bir tepkiyle teşekkür etti; eğer tanıyorsam bir türk sanatçı ile, derya türkan'la ikili albümlerinin, silk moon'un yeni çıktığını ve dün akşam amsterdam'da konser verdiklerini söyledi. derya türkan'ı nasıl tanımam; onun da hayranı olduğumu, daha önce beraber yaptıkları albümü de bildiğimi ve çok sevdiğimi söyledim.
renaud garcia-fons müjde niyetine "yakın zamanda istanbul'da da konserimiz olacak" diyerek sohbetimizi noktaladı.
bu karşılaşmanın üzerinden neredeyse 10 ay geçti ve garcia-fons'un bahsettiği istanbul konseri nihayet gerçekleşti; geçtiğimiz hafta perşembe akşamı 26 kasım'da babylon bomonti'de.
bir dinleyiciyi; çalgılarıyla kurdukları ilişkiye, hem icracı hem de besteci olarak yarattıkları müzikal dünyalara ve yetkinliklerine hayran olduğu iki müzisyenin ortaklaşa bir iş üretmesinden, bir duo albüm çıkarmasından daha mutlu edecek ne olabilir. olsa olsa o ikiliyi sahnede canlı izlemek olur herhalde. öyle de oldu.
özellikle albümü satın almamış, garcia-fons'un söz verdiği istanbul konserini beklemiştim; bestelerle, ilk defa onları canlı dinleyerek tanışmak için.
hayal kırıklığına uğramadım; tam da beklediğim gibi müthiş içli, derin, koyu, yavaş parçalar da vardı, hareketli, neşeli parçalar da. kişisel tercihimin yavaş parçalardan yana olması, diğerlerinin kıymetini azaltmadı.
o akşam garcia-fons ile türkan "silk moon"u baştan sona çaldılar sanırım; çünkü bis parçası öncesinde seyircilerden biri "albümü baştan alalım" diye istekte bulundu. herhalde salonu dolduranlardan hiçbiri bu isteğe itiraz etmezdi.
"silk moon"u ilk fırsatta edineceğim; bütünüyle keyifli bir albüm olduğunu düşünüyorum, ancak 14 beste arasında biri beni iyice derinden vurdu ve daha şimdiden vazgeçilmezlerim arasına girdi: derya türkan bestesi, adından da anlaşılacağı üzere ağıt karakterindeki "lamentos".
sanırım, şu zor zamanlarda ancak sanata sığınarak teselli buluyoruz, mutlu oluyoruz, yaşıyor olduğumuzun farkına varıyoruz. hele de izlediğimiz tiyatro, dinlediğimiz konser, okuduğumuz kitap üst seviyedeyse, yukarıda saydıklarıma bir de haz ekleniyor. garcia-fons & türkan konseri de işte böyle bir haz dolu bir deneyimdi.
konseri düzenleyenlere, müthiş saygılı bir şekilde dinleyen izleyicilere ve tabii ki o iki müthiş sanatçıya gönülden teşekkürlerimle..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder