cumartesi günki kraliyet concertgebouw orkestrası konserinde dinleyici olarak 30-40 kişilik bir çocuk grubu vardı. balkona girişlerini gördüğümde yüzüm güldü. başlarında iki genç hocalarıyla birlikte balkonun farklı kısımlarına dağılmış yerlerine oturmaları zaman aldı; hepsi özenli giyinmişti; belli ki heyecanlıydılar.
benim oturduğum taraftakiler birinci bölümde biraz hışırtı yapınca, çocukturlar kırılmasından ben onları uyarmıyım, arada öğretmenlerini bulup onlara söyliyim diye düşündüm, öyle de yaptım. "böyle bir konserden mahrum kalsınlar istemedim, onlar da aslında müzik eğitimi alıyorlar, çalıyorlar, bir orkestraları var; keşke uyarsaydınız, ben gerekli uyarıyı yapacağım.." dedi başlarındaki öğretmen. daha uzun konuşamadık, sanırım "barış için müzik" vakfının öğrencileri ve gönüllü öğretmenleriydiler.
balkonun en arka sırasındaki kızlar ikinci yarıda çıt çıkarmadılar..
istanbul'da yaşayan 9-10 yaşında birisinin amsterdam'dan gelen dünyanın
en iyi orkestralarından birini dinlemesi ne büyük bir şans.
bugün yabancı gazetelerden birinde daniel barenboim'la yapılmış bir söyleşiyi okuyunca cumartesi akşamı aklıma geldi tekrar..
daha önce bir kaç defa şehrimizde de kendisini canlı dinleme şansına erdiğimiz, günümüzün en politik, en faal klasik müzikçilerinden piyanist daniel barenboim yarın (perşembe) 70. yaşgününü kutlayacak(mış).
yarın akşam berlin'deki konserde, 40 yaşlarından beri her 10 yıllık yaş dönümlerinde birbirlerinin yaşgünlerinde birlikte sahneye çıkıp müzik yaptıkları şef zubin mehta ile, ve staatskapelle berlin eşliğinde beethoven'ın 3 ve çaykovski'nin 1 numaralı piyano konçertolarını seslendirecekler. iki yapıt arasında, geçen hafta 103 yaşında hayata veda eden amerikalı besteci elliott carter'ın "dialogues II" adlı eserinin almanya prömiyerini gerçekleştirecekler.
barenboim'un kendisine hediye ettiği bu konserin geliri, berlin'de kurulacak olan musikkindergarten (müzik anaokulu)'na aktarılacakmış. yardım konseri olmasına rağmen bilet fiyatları 10 ile 135 avro arasında değişiyor; yani bizde olduğu gibi, eğer bir yardım konseri ise, sadece fahiş fiyatlı bilet satışı yapılmıyor, herkes kesesine göre yardımda bulunuyor.
doğu-batı divanı orkestrası'nın da kurucusu olan barenboim, 2015'te berlin'de eğitime açacağı bir eğitim kurumunun da hazırlıkları içinde: arap dünyasından ve israil'den genç müzisyenlerin eğitim görecekleri "yakındoğu'dan müzisyenler için akademi".
berlin'de staatsoper unter den linden (unter den linden devlet operası)'nın eski dekor deposundan dönüştürülecek yapının tasarımı [bir zamanlar istanbul-tepebaşı'nda suna ve inan kıraç vakfı'nın siparişiyle hazırladığı kültür merkezi projesi, şehrimizin çapsız, öngörüsüz ve taşra zihniyetli yöneticileri tarafından hayata geçirilmesine olanak sağlanmadığından gerçekleşemeyen] amerikalı ünlü mimar frank o. gehry ve hg merz mimarlık bürosuna ait olacakmış.
projeye federal almanya parlamentosu 20 milyon avroluk yardımda bulunmuş, 8 milyon avro da bağışçılardan gelecekmiş.
10 yaşından beri konser veren, ancak 17 yaşında bilinçli olarak müzisyen olmaya karar verdiğini söyleyen barenboim, ailesi sayesinde çocukluğunda hiç bir şeyden mahrum kalmamış; sabah erken kalkıp piyano çalıştıktan sonra okula gitmiş, öğleden sonra sokakta futbol oynamış; akşamüstü 5.30'da annesinin onu sokaktan çağırmasıyla eve gelip duş alır akşam ya bir konser verirmiş ya da bir konseri dinlemeye giderlermiş..
çoğu müzisyen gibi fildişi kulelerde yaşamayı tercih etmediğini belirten barenboim, arthur rubinstein ile ilgili anlattığı anektodta rubinstein'ın dünya çapında bir çok dostu olduğunu ama aralarında tek bir piyanistin bile olmadığını çünkü onların sadece tek bir kitaplarının olduğunu söylediğini belirtiyor: telefon defteri.
"o zaman, uzmanlaşmaya karşı mısınız?" sorusuna barenboim'un cevabı daha da ilginç: çocukluğunda kulak-burun-boğaz doktorlarının olduğunu, günümüzde ise mesela sadece sol kulak konusunda uzmanlaşmış doktorların bulunduğu söyleyerek edward said'in bir sözünü hatırlatıyor barenboim: uzman konusu hakkında giderek daha çok daha az bilendir.
barenboim, müziğin artık bir insanın kültürünün bir parçası olarak görülmediğini; okullarda coğrafya, matematik veya biyoloji derslerinin olduğunu ancak politikacılar tarafından pahalı ve gereksiz olarak görüldüğü için müfredatlardan müzik derslerinin kaldırıldığını belirtiyor. barenboim gerçek hayat ile müzik arasında ilişkinin kurulması; müziğin yalıtılmış bir ada değil, hayatın organik bir parçası olması gerektiğini savunuyor.
çoğunlukla öne sürülen, milyonları ölüme sürükleyen ama bayreuth'ta "lohengrin" dinlerken ağlayan hitler örneğine barenboim'un cevabı: müziğin değerlerini, değer yargılarını gerçekten anlayan kişi soykırım katili olamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder