mehmet kerem özel'in hayata ve sanata dair yaşadıklarını, takip ettiklerini, tanık olduklarını ve izlenimlerini paylaştığı günlüğü. [for english version please visit danzon2017.blogspot.com.tr]
23 Mart 2011 Çarşamba
gece tarlabaşı bulvarından meydana çıkmak / nihal geyran koldaş
istiklal caddesi’nin kalabalığını arkanızda bırakarak pasaja girin, iki kollu merdivende dört defa döne döne ikinci kata çıkın, eski günlerden tanıdık bir mekan yeniden açılmış sizi karşılıyor; loş, sakin ve tenha bekleme salonunda birkaç dakika geçirdikten sonra sizi içeriye, esas mekana, gösteri salonuna alacaklar.
salon istiklal’e paralel konumda; aşağıdan sesler, müzikler, gürültüler sızıyor pencerelerden; aralıklardan kulağınıza kadar ulaşıyor. ama hiç önemli değil, çünkü sahnedeki hikaye de pek uzak bir koordinatta değil; hemen yanıbaşınızdaki tarlabaşı bulvarında, taksim meydanında cereyan etmekte; yabancı değilsiniz…
piyasaya çıkmış travesti ile trafiği kontrol eden polisin karşılaşması.
hikaye basit, “öylesine”, gündelik, her an karşımıza çıkabilecek sıradanlıkta(ymış gibi). gücü de burada.
hikaye kalabalık.
uzun süre travesti ile polis başroldeler. ardından, hikaye tam da bitmeye yaklaşmışken taksi şoförü, taksi müşterisi ve ilkyardım doktoru dahil oluyorlar yardımcı rol kategorisinden.
karakterlerin hepsi erkek. oyuncuların hepsi kadın.
bütün karakterleri tek bir oyuncu canlandırıyor; bütün oyuncular tek bir oyuncunun bedeninde birleşmiş.
her bir karakter en basit ve en temel jestlerle temsil edilmiş, tanımlanmış; özellikle de el ve kol jestleriyle.
metin deniz’in mekan, giysi ve görsel danışmanlığını yaptığı oyunda görsel olarak en öne çıkan öge kostüm: siyah kumaş üzerine baskı olarak aplike edilmiş yırtık gazete parçaları hem her bir karakterin (her birimizin) (özellikle travestinin) kendi içindeki (içlerimizdeki) parçalanmışlığı (huzursuzluğu) hem kolektif üçüncü sayfa haberi merakımızı hem de sokaktaki ölüleri “örttüğümüz” gazeteleri çağrıştırıyor.
sahne bomboş, siyah. sadece oyuncunun sahnedeki oyun alanı zeminde merkeze
yerleştirilmiş beyaz bir daire alanı ile tanımlanmış; karlı zemini de temsil ediyor olabilir, ışığı, sıcaklığı, boşluğu da.
dairenin üzerinde çokgen bir şemsiye asılı; hem ışık kaynağı hem koruyucu öge hem de zemindeki alanı üçüncü boyutta tamamlıyor.
oyun herşeyiyle basit ve sade. azaltılmış, öze indirgenmiş, damıtılmış bir oyunculuk ve mizansen var karşımızda. hikaye de uzun sürmüyor zaten, sarkmıyor; 40 dakikada anlatıyor derdini.
mekan: maya sahnesi,
oyun: “gece tarlabaşı bulvarından meydana çıkmak”,
oyunun yazarı, yönetmeni ve oyuncusu: nihal geyran koldaş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder