3 haziran 2010 tarihli "'ajans 2010 pina bausch macerası" yazıma sayın koza tamdoğan bir cevap yazmış ancak bazı teknik nedenlerden dolayı cevabını bana veya bloga ulaştıramamış. geçen hafta bir etkinlik sırasında karşılaştık ve sohbet ettik. yazısından bahsetti, ben de rica ettim. olduğu gibi yayınlıyorum:
Sevgili Danzon! Sana böyle hitap ediyorum, çünkü kim olduğunu bilmeme rağmen (ve de başkalarından 'adsız kalmamalarını' beklediğin halde) kendini gizlemeyi tercih ediyorsun, öyle olsun.. Hemen söyleyim, bu portali açmış olduğun için seni tebrik ederim, kuşkusuz, sanat ve sanatçılara yoğunlaşan ne kadar sayfa açılsa azdır. Ancak çok sık olmasa da senin bu sayfana arada bir girip bakar, bazen ise şaşkınlık içerisinde başımı sallar dururum. Senin çok büyük bir Pina Bausch hayranı olduğunu, onunla veya topluluğuyla ilgili her türlü bilgiyi topladığını, buraya uzun uzun yazdığını biliyorum. Hatta topluluğun yöneticiliğini yaptığım onca yıl içerisinde Wuppertal'e bile gelip, oyun izleyen ender Türk vatandaşlarından biriydin. Bütün bunlar çok iyi de, bazen yazılarının içeriğinden midir, seçtiğin usluptan mıdır, hayreten hayrete düştüğüm oluyor. Demin 'Ajans 2010 Pina Bausch Macerası' adlı yazını okudum. Hani sanki sürekli olarak Pina Bausch neden gelmedi, gelmiyor, sanki para bahane ediliyormuş gibi hesap soruyorsun iyi de, neden acaba bu işleri yapan, bu işlerin sorumlularına bu soruları doğrudan yöneltmiyorsun acaba? Pina Bausch topluluğunun Türkiye'ye sık sık gelmesini isteyen heralde bir tek sen değilsindir. Kendin bile demişsin: ben istemişim, Pina istemiş, Dikmen Gürün istemiş de- acaba garez olsun diye mi topluluk 7 yıl gelmemiş? Böyle birşeyi senin aklın alıyor mu? Kendin bile söylüyorsun: AKM bile yokken, bu nasıl olur diye.. Ayrıca herkes şunu biliyor ki, Muhsin Ertuğrul'un sahnesi hiçbir zaman AKM Büyük Sahne'nin boyutlarında değildi, restorasyondan sonra da sahnesi büyütülmedi- tam tersine... ('Nefes'in orada oynanması zaten görselliğinden çok şey kaybettirdi..). Daha yazsam sonu gelmez, ancak nacizane tavsiyem şudur: hemen 'neden? niçin olmuyor?' diye burada kalemini kızıştırmadan önce, gerçek nedenleri araştırman, doğru insanlara, doğru soruları sorman daha iyi olurdu. Senin burada zaman zaman yazdığın zorlama sorular ve hatta doğru olmayan kimi yorumlar için sadece şunu söylemek isterim ki, demek işimizi o kadar ciddiye alarak yapmış, imkansızları öyle sessis sedasız yapmışız ki, senin gibi sanat severler bile bunların ne kadar zor koşullarda gerçekleştirildiğini anlamamışlar...
Neyse, İKSV'nin 35 küsür yılı bulan varlığı süresi içerisinde doğmuş, büyümüş ve festivalsiz (yani uluslararası sanatsız) bir Istanbul'u tanımayan bugünün yetişkinlerinin şimdi kolaylıkla bu hesapları sorabilme lüksüne sahip olmalarını da, tüm bu yıllar içerisinde bu konuda emek vermiş olan herkes adına bir iltifat olarak kabul etmek istiyorum...
Koza Tamdogan
kusura bakmayın ama "sayın" koza tamdoğan'ın ne demek istediğini tam anlayamadım. sanırım siz dahil hepimiz sahne sıkıntısının pina bausch işlerinin gelememesinin birincil sebeplerinden olduğunu biliyoruz.
YanıtlaSilbir de bunun dışında neden gelemeyen ve mutlaka gelmesi gereken sadece pina imiş gibi davranılıyor burada? onun kadar değerli bir anna teresa de keersmaeker'i görmeyeli ne kadar oldu bu şehirde? en azından henüz yaşıyorken bu fırsat elimize geçmez mi acaba?
size cevap veremeyeceğim, çünkü "adsız/anonim"siniz.
YanıtlaSilsanırım koza hanım yine beni eleştirecek, başkalarına "adsız" diyorsun ama kendin de "gizlisin" diye.
ancak benim "takma"da olsa bir adım, ve içindeki bilgileri doğru olan bir profilim var.
"adsız/anonim" olmakla, "takma adlı" olmak arasında büyük bir fark olduğunu düşünüyorum.
kaldı ki, tiyatro dergilerini veya tiyatro ile ilgili internet sitelerini takip edenler benim kimliğimi çoktan keşfetmişlerdir.
hamiş:
bu vesileyle; kendime, pina bausch'un en çok sevdiğim yapıtının adını, aynı zamanda bir meksika dansının da adı olan "danzon"u takma ad olarak seçmiş olmaktan çok mutlu olduğumu ve ayrıca; sanat ve özellikle dans ağırlıklı bir blogun adının "danzon" olmasının da çok hoş bir seçim olduğunu (evet, bu konuda kendimi beğeniyorum!) özellikle belirtmek isterim.
adsız'a yine de kısa bir cevap vermeden olamayacağım:
24 mart 2010 tarihli "tiyatro festivali: hem ikisi senede bir, hem de zayıf" adlı yazımda istanbul'a gelmesi gereken sanatçılara dair küçük bir listem var.
pina bausch benim için çok özel bir sanatçı da olsa tek değil.