mehmet kerem özel'in hayata ve sanata dair yaşadıklarını, takip ettiklerini, tanık olduklarını ve izlenimlerini paylaştığı günlüğü. [for english version please visit danzon2017.blogspot.com.tr]
2 Aralık 2009 Çarşamba
cahide birgül vefat etmiş...
bu sabah gazeteyi açınca, hiç beklemediğim üzücü bir haberle karşılaştım: cahide birgül vefat etmiş. meğer, uzun zamandır kanserle mücadele ediyormuş.
her kitabını merak ve heyecanla beklediğim birgül’ün son kitabı “eflatun koza”yı daha yeni bitirmiştim; geçen ay raflarda gördüğümde çok sevinmiş, hemen alıp okumaya başlamıştım. bir yandan, kısacık romanı hiç bitmesin isteyerek büyük bir keyifle okuyor, bir yandan da cahide hanım neden daha sık yazmıyor diye hayıflanıyordum; artık hiç yeni bir cahide birgül kitabı olmayacak.
tek avuntum, arkasında sıkılmadan, her seferinde yeni detaylar keşfedilerek tekrar tekrar okunacak birkaç küçük kitap bırakmış olması.
cahide birgül, aile kurumunu merkez aldığı romanlarında arızalı karakterlerin karanlık, tekinsiz dünyalarına götürür okuyucuyu. ilk romanı “gölgeler çekildiğinde” bana göre türk edebiyatının en iyi novellalarından biridir. ikinci romanı “geceye uyananlar” ve son yapıtı “eflatun koza” da yine küçük hacimli ama etkili anlatılardır; atmosferleri çok kuvvetlidir.
birgül’ün patricia highsmith hayranlığını, gerek yukarıda sözünü ettiğim romanlarının tekinsiz atmosferinde, gerekse tek polisiye romanı “ah tutku beni öldürür müsün”de sezmemek mümkün değildir.
“eflatun koza”yı ise, highsmith’ten bir alıntı ile başlatır cahide birgül ve romanının çatısını bu alıntı üzerine kurar. daha da ilginci; highsmith’i tanıyanların rahatça farkedeceği üzere, highsmith’in cinsel tercihi ve ruhsal dünyası “eflatun koza”ya ilham vermiş, adeta yapıtın içine sızmıştır.
talat halman ile yaptığı nehir söyleşi kitabı “aklın yolu bindir” dahil olmak üzere, cahide birgül’ün beş kitabının her biri başka bir yayınevinden çıkmıştı.
ben onu, “gölgeler çekildiğinde”nin 1998’de metis’ten yapılan ilk baskısının kapağındaki giacometti’nin uzun ince kadını ile hatırlayacağım…
üzüntünü paylaşıyorum..
YanıtlaSilyıldırım türker'in 21/11/2009 tarihli, "Cahide Birgül ile muamma" başlıklı yazısını da tavsiye ederim. Adresi: http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleID=965482&Yazar=YILDIRIM%20T%DCRKER&Date=03.12.2009&CategoryID=97
Çok üzüldüm. Günlüklerimiz bu ara sürekli kayıplarımızla doluyor.
YanıtlaSilBen Eflatun Koza’yı okumaya kıyamayıp 01.01.2010 da başlamayı planlamıştım, kendime yeni yıl hediyem idi. Şimdi ise hiçbir şeyi ertelememek gerektiğini bir kere daha fark ediyorum.
Çok teşekkürler Cahide Hanım. Eflatun Koza’yı yazmayı ertelemediğiniz için.
yıldırım türker'in yazısından haberim yoktu; çok güzel yazmış...
YanıtlaSilhaberdar ettiğin için teşekkür.
haklısınız gülda hanım, 2009'da arka arkaya yaşadığımız kayıplarla giderek çoraklaşıyoruz.
YanıtlaSilnaif sinemacı ahmet uluçay da bu yeri doldurulamaz kayıplardan biriydi...
Ahmet Uluçay'ın kaybı ile ilgili arkadaşım blog'unda bence çok içten bir ağıt yakmış, ilginizi çekerse;
YanıtlaSilhttp://the-benedicta.blogspot.com/2009/12/ceviz.html
haberdar ettiğiniz için teşekkür ederim; çok içten, akıcı ve hüzünlü bir yazı. tam da dediğiniz gibi "bir ağıt" ve bu ağıt ahmet uluçay'a çok yakışmış.
YanıtlaSil