çok ilginç; sahneyi arkeoloji müzesi önüne kurunca konserin mekan adı "arkeoloji müzesi avlusu" oluyor, çinili köşk'ün önüne kurunca "saray konserleri - çinili köşk" oluyor.
herhalde bir doğulunun bir doğuluya yapacağı en kötü şey orjantalist olmaktır. ne o; "saray"da konser dinliyoruz, ellerimizde kırmızı-beyaz şaraplarımız, pek mutluyuz!
benim bildiğim, bar-gece kulübü gibi mekanlarda bir yandan içki içilirken bir yandan müzik dinlenir; nereden çıktı klasik müzik konserinde şarap yudumlamak! bu nasıl bir görgüsüzlüktür!
ama 5o0 yıllık güzelim çinili köşk'e yapılan bunun yanında hiç kalır desem yanlış olmaz; narin sütunlarla perdelenmiş enfes turkuaz-lacivert çinilerle bezeli muhteşem fasadı, cart kırmızı fosforlu mavi ışıklandırmayla boyamanın ne alemi vardı! yaşayışa dair görgümüzü bir kenara koydum, estetik görgümüz de maaesef yüzyıllar öncesinin bile gerisinde!
ne yazık ki, bütün bunlara çanak tutan da şehrimizin en "güvenilir" sanat kurumu iksv!
başka?
kuş cıvıltısı değil karga gaklamaları ve martı cıyaklamaları eşliğinde (yanlış anlaşılmasın karga en çok sevdiğim kuşlardan biridir) iki narin çalgının, viyolonsel ve gitar'ın tınılarını akustik değil de mikrofondan duyuyor olmak irkilticiydi.
konserin ikinci bölümü esnasında -yanlış yönlendirme sonucu- ezan için erken ara verildiğinde, konseri kaçarak terk eden seyirciler bir yana (yoksa namaza ma gittiler), sanatçıların sabırsızca -ya da yine yanlış yönlendirme sonucu- sahneye ezan bitmeden erken geri dönüp piazzolla'yı ezan eşliğinde çalmaları ise üzücüydü.
sanatçılar?
iki saati bulan program gereksizce uzun tutulmuştu. bis olarak çalınan iskoç halk şarkısı oldukça yersizdi.
sonuçta; gitar ile viyolonselin çok da özel ve özgün olamayan birlikteliğiydi dün akşamki konser; benim için tam bir hayal kırıklığı!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder