ilk defa recep ayyılmaz'ın rejisini yaptığı bir operayı seyrettim bugün: donizetti'nin "don pasquale"si.
ayyılmaz paris operası'nda çalışmış, robert wilson ve willy decker'in asistanlıklarını yapmış bir isim. "saraydan kız kaçırma" operasını izmir, antalya ve mersin operalarında sahneye koyduktan sonra, istanbul opera ve balesi'nde "hanım olan hizmetçi", "sevil berberi" ve sadece 3 kere oynanan "operatik marjinaller"i yönetmiş.
istanbul operası'nın bu sezonki yeni yapımları arasında beni en çok heyecanlandıran proje olan gluck'un "orpheus ile eurydike"sini de recep ayyılmaz sahneye koyacak, koreografi beyhan murphy'nin. prömiyer tarihi 22 nisan.
donizetti'yi çok fazla sevmememe rağmen, sırf benim için ayyılmaz'a ısınma turu olsun diye seyrettim "don pasquale"yi.
perde açıldığında bir banyodaydık ki, bir operaya mekan olabilecek en son yerlerden biri olsa gerek. bu yetmedi; üstü çıplak ernesto'yu, aynı mekanda amcası küvette yıkanırken, ayakta klozete işerken seyrettik. hemen arkasından norina'yı, kaslı çıplak bedeni ortalıkta bir erkek masör tarafından rahatlatılırken melodisi tanıdık ünlü "quel guardo, il cavaliere" aryasını söylerken dinledik. operaya konu olan entrikayı düzenleyen doktor malatesta bir eşcinsel olarak yorumlandı; opera boyunca -çok bariz olmasa da- masöre ve erkek hizmetçilere sulandı. ikinci perdede don pasquale'nin gizli kasası bir nü tablodaki kadın cinsellik organının bulunduğu bölgedeydi.
yukarda bahsettiğim üstü hafif örtülü, çok bariz ortaya konulmamış detaylarla süslenmiş bu cinsellik yüklü yorumun daha cüretkarı rahatlıkla almanya'da sahnelebilirdi ve sanırım çok da başarı kazanırdı. açıkçası, yaşlı erkeklerin genç kızlara duydukları şehvet dolu arzuları anlatan bir "opera buffa/gülünç opera" için çok hoş buluşlar bunlar.
recep ayyılmaz'ı kutlamak ve "orpheus ve eurydike" için umutlanmak lazım.
"don pasquale"ye diğer emeği geçenlere gelince:
orkestra şefi artem makarov başarılıydı, ancak -mekanın akustiğinden midir bilemiyorum- bazı sahnelerde orkestranın güçlü sesi şancılarınkini çok fazla bastırdı sanki.
norina'da hande soner muhteşemdi. gerek ses rengi, gerek sesini kullanışı, gerekse de oyunculuk kabiliyeti üst kalitedeydi. malatesta'da önay günay ve don pasquale'de ali ihsan onat hem "opera buffa"nın hakkını veren keyifli oyunculuklarıyla hem de doygun sesleriyle kendilerini izletmeyi/dinletmeyi bildiler. ernesto'daki caner akın için ise aynı şeyleri söylemek mümkün değil ne yazık ki.
son bir tebrik sahne tasarımcısı ferhat karakaya'ya; süreyya operası'nın küçücük sahnesini çok tutumlu ancak çok hoş mekansal buluşlarla değerlendirdiği için.
halen sizin gibi dikkatli ve algılayan seyirciler olması beni sevindirdi doğrusu. Beni bu kadar net anladığınız için bende sizi kutluyorum...RECEP
YanıtlaSil