avrupa'ya kıyısı olan kuzey denizleri üzerinden ilişkiler kuran "seas" festivali 10 günlüğüne istanbul'a demir attı.
festivalin en önemli iki özelliği gösterilerin konuk olunan ülkelerdeki etkileşimlere yani çalışma sürecindeki değişimlere açık olması ve her mekana/yere göre yeniden tasarlanması.
istanbul ayağının ilk kapalı mekan oyunu "beklerken" bu akşam talimhane'de dünya prömiyerini yaptı.
mahir günşıray'ın ilk zamanlarından itibaren tiyatro oyunevi'yle sahneye koyduğu oyunlarının tutarlı bir şekilde hep farklı, alışılmışın dışında, grotesk, abartılı ve oldukça da yaratıcı olduklarını düşünürüm ve onun rejilerini seyretmekten çok keyif alırım. ancak nedense istisnasız bütün oyunlarından çıkarken bir yandan da tamamlanmamışlık, bitmemişlik, yeterince olmamışlık hissi de kaplar içimi.
"beklerken"in bende bıraktığı etki de farklı olmadı. neyse ki, günşıray'ın "beklerken"in oyun broşüründe tiyatro oyunevi'nin çalışma tarzına dair yaptığı "sürekli değişen, yenilenen bir anlayışla..." saptaması içimi rahatlattı; demek ki hislerimde yanılmamışım...
2008 nisanında bulgaristan-balçık limanında doğaçlama gerçekleşen üç gösteriden sonra ekibe bir yazar/dramaturg (birgül oğuz) katılmış, bir oyuncu dışında bütün oyuncular ve bütün şarkılar değişmiş.
"beklerken"de "beklemek" kavramı beckett'ten ödünç alınmış ve bu topraklara uyarlanmış. bir yerden bir yere giderken, yani yoldayken, talimhane'nin sahnesinde bir saatliğine soluklanan üç oyuncu ve iki müzisyen bizi küçük bir anadolu-balkanlar turuna çıkarıyorlar. bu turda yok yok! kırkpınar güreşi de var, bir kadın tarafından oynanan zeybek te, zenne de, tango da, kürt havası da, "dereler akar gider" de var, "evvelim sen oldun ahirim sensin" de. müziklerin hepsi canlı söyleniyor, biri bitmeden diğeri başlıyor, her şey içiçe, karmakarışık... ipte yürüyen cambaz da var, turp ve süpürgeyle golf ta... soba da var, portatif televizyon da, dolap rafları gibi olan bavul da... cenaze töreni de, evlilik buketi de, adak ağacı da var... ekmek te var, zeytin de, kuşlara buğday da, dolma yapmak için kurutulmuş patlıcan da... vokta da var, şalgam da, şarap ta... göçmen kuşlar da var, mülteciler de, göçebeler de, aidiyet de, "öteki" de... seyircilere şeker de ikram ediliyor, üzerlerine çekirdek kabuğu da tükürülüyor...
rengarenk, tam bir ortaya karışık meyva tabağı gibi "beklerken", bir tek alevi eksik!
mahir günşıray bir anlamda "butik" tiyatro yapıyor; özenle hazırladığı oyunlarını seyirciyle ender buluşturuyor ["leonce ile lena" veya "yalnızlıklar" kaç defa sahnelendi].
bir yerde yakaladınız mı kaçırmamak lazım, çünkü bir daha denk gelemeyebilirsiniz. "beklerken" yarın akşam da talimhane'de, hem de ücretsiz; haftasonuna kadar beyoğlu'nun muhtelif mekanlarında ve meydanlarında devam edecek olan bütün diğer seas festivali gösterileri gibi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder