11 Ağustos 2018 Cumartesi

"roberto bolle & friends" - verona arenası 96. opera festivali III


verona arenası opera festivali genel olarak opera sanatına adanmış da olsa, tarihinde her sene mutlaka bir dans/bale gösterisine ev sahipliği yapmış. son yıllarda bu kontenjanı "robert bolle and friends" adlı bale/dans gösterisi dolduruyor. festivaldeki ilk akşamımda onların, yani roberto bolle ve arkadaşlarının gösterisi vardı.


o akşam; festivalde geçirdiğim üç akşam arasında arenayı iğne atsan yere düşmeyecek kalabalıkta gördüğüm ve kalabalığı bir pop yıldızının hayranlarının yüksek enerjisiyle deneyimlediğim olağanüstü ilginç bir akşamdı.
program kısa parçalardan oluşuyordu, her parça öncesinde ekranlarda parçanın adı, koreografı ve o parçada sahneye çıkacak dansçıların adları yazıyordu, ne zaman "roberto bolle" yazsa, yani sadece adının yazılması bile arena'daki kalabalığın çılgınlar gibi alkışlamasına neden oluyordu.
görüşün çok da iyi olmadığı sahnenin tam iki yanı da hıncahınç doluydu, roberto bolle dans ettiği her parça sonrasında sırayla bir sağ tarafa, bir sol tarafa, sonra da öne giderek selam verirken trübünler de birbirleriyle yarışırcasına çığlıklar ata ata onu alkışlıyorlardı. en pahalı biletli seyircinin oturduğu parterde (italyanca: poltronissime olarak geçiyor, bizlerin parter diye bildiği opera oditoryumlarındaki zemin kattaki koltuklara verilen ad) sanki avrupa'nın jet sosyetesi toplanmıştı. anlayacağınız roberto bolle italya'da tam bir fenomen.


"roberto bolle and friends" gösterisi istanbul açıkhava'ya gelmişti yıllar önce; zorlu psm'nin,  açılmadan önceki yaz, prestij olarak getirdiği bir gösteriydi. merak eden olursa, o akşamki izlenimlerimi kayda almışım, buradan ulaşabilir. 

tabii ki istanbul turnesinden bugüne, hatta belki her yıl bolle'nin arkadaş listesi değişiyor, gösterinin programı da. arena'daki programda -ki bu program bu yazki turnenin programı- ilginç bir şekilde klasik bale parçaları bolle'nin arkadaşları tarafından, neoklasik bale/modern dans parçaları ise bolle ve ona eşlik edenler tarafından icra edildi. sanki bolle sezon boyu la scala'da klasik balelerde sahneye çıkmaktan sıkılmış, o partileri arkadaşlarına devretmiş, kendisi -açıkçacı- çok da zor olmayan neoklasik partileri almış.

bolle nelerde dans etti? iki roland petit parçası vardı; ilki "thais"ten, ikincisi "proust"tan iki pas de deux'ler. akşamın diğer bolle'li parçaları: bir itzik galili, bir mauro bigonzetti ("caravaggio"dan pas de deux) parçası, iki erkek dansçıyla birlikte jiri bubenicek'in "canon in d major"u (ki bu yapıt yedi yıl önceki istanbul programında da vardı) ve gösteriyi adrenalin pompalayarak noktalayan, massimiliano volpini'nin bir koreografisi: bolle'ye bir kemancının (alessandro quarta) elektro kemanıyla canlı eşlik ettiği, bolle'nin sadece canlı dans etmesiyle yetinilmeyip sahneye kurulan büyük ekrandan bolle'nin daha önce çekilmiş görüntüleriyle "bolle botokslu" "dorian gray".

geri dönüp istanbul gösterisi izlenimlerimi okuyunca, yedi yılda benim bolle'ye bakışıımda pek de bir şeyin değişmediğini görüyorum. aynı yedi yıl öncesi gibi, benim için yine akşamın en keyifle seyredilir parçaları bolle'nin dans etmedikleriydi.
mesela; artık klasikleşmiş don kişot pas de deux'sünde nicoletta manni ve osiel gouneo mükemmeldiler, keza korsan pas de trois'sında misa kurnaga, timofej andrijashenko ve taras domitro da.
günümüzün adı sıkça anılan neoklasik bale koreograflarından david dawson'ın, sidi larbi cherkaoui işlerine müzik yaparak ünlenen leh besteci szymon brzoska'nın müziğiyle yaptığı "at the end of the day" adlı koreografi ise maalesef pek iyi değildi, ama dansçılardan sebastian kloborg kendini gösterdi, adını kenara not ettirdi.

açıkçası bu geceden benim için geleceğe, takip etmek için tek isim kaldı: dansçı osiel gouneo. herhangi bir toplulukta onun dans ettiği bir koreografiye denk gelirsem kaçırmayacağım.

----




festivalde şöyle bir gelenek var. içeri girerken herkese birer küçük mum veriliyor. tam da italyanlardan beklenecek şekilde, karton tutacağı da düşünülmüş mükemmel bir tasarım olarak. anonsla, seyircilerden mumlarını gösterinin başlangıcında yakmaları isteniyor. bir nevi, bizlerin yıllardır açıkhava'da çakmak alevleriyle, duyduğuma göre şimdilerde cep telefonu ekranlarıyla (!!!!), yaptığı şeyin organize edilmiş hali yani. herkes mumunu yaktığında arena'daki atmosfer inanılmaz güzel oluyor.
ertesi gece "turandot"da acaba ünlü "herkes uyuyor" (nessun dorma) aryası sırasında mı mumlar yakılır, keşke o zaman yakılsa, diye hayal etmiştim. maalesef öyle olmadı, görev gibi yine operanın başında mumlar yakıldı.

en kalabalık ve en heyecanlı seyirci kitlesi bolle'de olduğu için, mumların görüntüsü de, çokluğundan dolayı, en güzel bu akşamda gerçekleşti.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder