24 Temmuz 2017 Pazartesi

"Heba"dan

(fotoğraf: mehmet kerem özel, danzon)

"... Zaman durmuş gibi oldu o böyle hareketsiz kalınca. Ya da zaman sigara dumanıymış da, o sırada sadece Binnaz Hanım'ın ağzından tütüyormuş gibi oldu. ...
...
Sonra işte o böyle bakarken, her ne hikmetse, incecik bir duman kapladı kadınların bulunduğu yeri. Bu duman önce eğilip bükülen titrek eller hâlinde tütüyor, sonra yükselip dağılıyor, sonra da tuhaf şekillere bürünerek boşlukta tembel tembel uçuyordu. Gölgesi de gidiyor, duvarlarda geziniyordu tabii. Bazen koltuktan koltuğa sıçradığı, gerideki dolabın tepesinden ağdığı ve erimiş bir karanlık gibi damlacıklara dönüşerek halılara sehpaların üstüne yağdığı da oluyordu. Derken Binnaz Hanım'ın oturduğu koltuğun çevresinde sessizce yoğunlaşmaya başladı bu duman. Binnaz Hanım elindeki sigaratı çekip üfledikçe biraz daha yoğunlaştı hatta, sonra tutup biraz daha, sonra tutup biraz daha yoğunlaştı ve çok geçmeden kadınların bulunduğu yer kadınlarla birlikte dumanların içinde kayboldu. Ziya, sadece Binnaz Hanım'ın yüzük parıltılarıyla kaplı tombul ellerini görebildi o sırada. Bir de salkım saçak uçuşan gölgelerle dumanların ortasında, bir ara, genç ve güzel bir erkek silueti gördü ama oraya çok uzaklardan yanlışlıkla yansımış gibi hemen yok oldu bu siluet. İşte o vakit, Ziya elindeki anahtarı sehpanın üstüne bırakarak aniden ayağa kalktı."

-Hasan Ali Toptaş
Everest Yayınları

2 yorum: