10 Aralık 2013 Salı

NRW061 müzik ile dolu bir pazar günü



alman hızlı treni ICE’ye laf ettim ya; dün beni utandırdı. iyi ki de utandırdı, yoksa 17:00’de essen’de ivan fischer ve budapeşte festival orkestrası’ndan mahler’in 9.senfonisi’ni dinleyip, 20:00’de köln’e, fazıl say’ı kristjan järvi ve gstaad festival orkestrası eşliğinde son piyano konçertosu “water”ı çalarken dinlemeye yetişemezdim.
konser 18:40’da bitti; ICE, essen tren istasyonundan tam 19:00 kalktı; sadece üç dakika rötarla 19:52’de köln’deydi; neyse ki philharmonie istasyona beş dakika mesafede; hele de kısayolu keşfetmişseniz, daha da yakın.

ilk önce “mahler 9”:
mahler’in, yarım kalmış 10.sunu saymazsak bu dokuzuncu son senfonisi. 1909’da bestelemiş, 1911 vefat etmiş, senfoni ilk defa 1912’de seslendirilmiş; yani mahler bu yapıtının ilk icrasına tanık olamamış.
malum, mahler’in senfonilerinde çoğunlukla koyun-inek çanları, klezmer-yahudi melodileri, ölüm marşları, mütemadi bir mücadele mevcuttur. visconti’nin “venedik’te ölümü” filmiyle daha da ünlenmiş beşinci senfonisinin adagio bölümü gibi aşkın nitelik barındıran senfonileri veya bölümleri de yok değildir.
mahler’in 9.senfonisini ilk defa dinledim; daha önce kayıttan da dinlememiştim hiç. çok şanslıyım ki, ivan fischer gibi özel bir şef ve budapeşte festival orkestrası gibi özel bir orkestraya denk geldi bu tecrübem.
80 dakikadan uzun süren, 1. ve 4. bölümleri yavaş, ortadaki 2. ve 3. bölümleri hızlı, ancak hızlı bölümlere dahi genel olarak bir ağırlığın hakim olduğu, yapıtın tümünde aşkın bir halin hüküm sürdüğü bir senfoni.
şef dostu bruno walter ile bir gün alplerde geziyorlarmış, walter mahler’e “bak, alpler ne kadar ihtişamlı” demiş, mahler “hiç bakma, ben bunların hepsini senfonilerimde sildim süpürdüm” diye cevap vermiş. eğer diğer senfonileri alplerin ayak basılan topraklarını betimliyor ise, 9. senfoni gökle buluştuğu dorukları ve özellikle de o dorukların etrafındaki bulutların atmosferini taşıyor.

şimdi de “su”:
yaş ortalaması ortanın üstü olan, şarap gibi yıllanmış bir orkestradan ve filozof ve ağırkanlı bir şeften mahler’in 9. senfonisini dinledikten sonra; yaş ortalaması ortanın altı, hatta bir gençlik orkestrası gibi, gstaad festival orkestrası ve genç şefleri kristjan järvi’den “su” temalı dinamik bir konser, dün müzikle iyice arınmamı sağladı.
program: smetana’nın “moldau”, say’ın “water”, britten’in “four sea interludes” ve debussy’nni “la mer”; sadece böyle bir program hazırlamak bile bir sanat.

gstaad festival orkestrası’nın siparişi olan ve fazıl say’ın geçtiğimiz ağustos’ta bu orkestrayla ilk seslendirilişini gerçekleştirdiği “water” piyano konçertosu, say’ın “mezopotamya” senfonisi tadında; ne çok bariz “ilüstratif” ne de bütünüyle soyut.

konçertonun üç bölümü var. başlıkları: “mavi su”, “kara su” ve “yeşil su”.
“mavi su” bana engin denizleri, devasa dalgaları, uzak diyarları ve keşifleri çağrıştırdı. piyanonun klarinet ile atışması hoştu.
“kara su” gizemli, koyu, karanlık ve derin bir atmosfer çiziyordu. say’ın bu bölümde ağırlıklı olarak kuviyolonsel, viola ve kontrabasların koyu tonları, piyano ile tubanın atışması, ilerleyen dakikalarında egzotik seslerin katılması, bana sanki bir kanoyla amazonun derinliklerine dalıp kaybolmuşum hissini uyandırdı.
“yeşil su” ise kıyısında insanların yaşadığı, şehirlerin olduğu denizleri anlatıyor gibiydi; say’ın “mezopotamya”da olduğu gibi yaylı çalgıların içlerine yerleştirdiği “river waves” and “vibratones” da bölümün atmosferini kuran önemli öğelerdi. yapıtın son dakikalarında piyanonun sessiz kalıp, sadece orkestra elemanlarının seslerinin ve “river waves”lerin kullanılması ise çok şiirseldi.

fazıl say, türkiye kökenli seyircilerin de olduğu salondan bayağı alkış aldı, ama bis parçası çalmadı.
gstaad festival orkestrası ve kirstjen järvi fazıl say’a mükemmel bir eşlik sundukları gibi diğer üç yapıtta da başarılıydılar. smetana’nın “moldau” ve debussy’nin “la mer”ini canlı dinlemeyeli bayağı bir zaman olmuş; bu yapıtları ne kadar özlediğimi fark ettim. ayrıca; järvi’nin yorumunda bu yapıtlarda daha önce dikkatimi çekmemiş olan detaylar keşfettim ki bu da benim için bu konseri unutulmaz yapan özelliklerden bir diğeriydi. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder