19 Ekim 2013 Cumartesi

nurkan erpulat'ın düşündürdükleri

 

nurkan erpulat almanya’nın önde gelen genç tiyatro yönetmenlerinden biri. 2010’da dramaturg jens hillje ile birlikte yazdığı ve ballhaus nauynstrasse berlin’de sahneye koyduğu “verrücktes blut” (deli kan) ile parlamış; 2011’de hem oyun ünlü alman tiyatro dergisi “theater heute”nin verdiği ve eleştirmenlerin belirlediği “en iyi almanca oyun” ödülünü almış hem de erpulat “yılın genç yönetmeni” olarak taçlandırılmış.
üç yıl önce beyond belonging III - almancı!" festivali kapsamında ballhaus naunynstrasse berlin’in istanbul çıkarmasını heyecanla takip etmiştim. acaba her yıl, hadi olmadı, iki yılda bir istanbul seferlerini tekrarlarlar mı diye de ümitlenmiştim; maalesef gerçekleşmedi.
o yıl nurkan erpulat’ın tunçay kulaoğlu ile birlikte, berlin'de yaşayan 12 türk eşcinselle yaptıkları söyleşilerden yola çıkarak oluşturdukları ve o zaman bloguma yazdığım gibi “almanya'ya, eşcinselliğe, türklüğe, yabancıolma durumuna, dine, maçoluğa ve daha bir çok şeye değinen, satıraraları dopdolu” "jenseits: bist du schwul oder bist du türke?” (öte taraf: gey misin yoksa türk mü?) adlı cesur işini de izleme imkanımız olmuştu.

erpulat o zamandan beri gerek berlin, viyana gibi almancanın hüküm sürdüğü metropollerde gerekse de 2011/12 sezonundan itibaren, o zamanki genel sanat yönetmeni staffan valdemar holm’un davetiyle kurum-yönetmeni olduğu almanya’nın önde gelen tiyatro topluluklarından düsseldorfer schauspielhaus’da oyunlar sahneye koyuyor. yakın zamanda shermin langhoff’un genel sanat yönetmenliğine getirildiği berlin maksim gorki tiyatrosu’nun da kurum-yönetmenlerinden biri olmuş erpulat.
merak etmeden olamıyorum; acaba erpulat oyun yönetmesi için türkiye’den hiç davet alıyor mu? ya da; türkiye’den herhangi bir festival erpulat’ın herhangi bir yapımını davet etti mi? hadi bunları bir kenara koydum; “deli kan” türkçeye çevrildi mi; türkiye’de oynandı mı?

anadili almanca olanların ağırlıklı olarak hükmettiği bir kültür-sanat çemberine sahip almanya’da bu çemberi çatlatarak içine girebilmiş ender türk sanatçılardan biri erpulat; anavatanında da ilgiyi hak etmiyor mu!


nurkan erpulat 2012’de dpa’dan canan sevil’e verdiği –ve düsseldorfer schauspielhaus’un sitesinde de yayında olan– röportajda almanya’da türk oyunculara ve yönetmenlere reva görülen muameleyi zehirzemberek eleştiriyor.
başarısını almanya tiyatro camiasında görülen önyargılara borçlu olduğunu söyleyen erpulat almanya’nın en iyi tiyatro okulu hochschule ernst busch’da yönetmenlik okurken, shakespeare yönetmesi için ona güvenmeyip “berlin-neukölln’lü gençler hakkında bir şeyler yap sen” diyen hocaları sayesinde “verrücktes blut” ve “clash” gibi oyunlarının çıktığını; almanya toplumunun yüzde 25’inin göçmen kökenli olmasına rağmen alman tiyatro kurumlarında göçmen kökenli oyuncu, dramaturg, genel sanat yönetmeni sayısının yüzde 1’den bile az olduğunu, idil üner gibi sağlam tiyatro eğitimi almış oyuncunun bile kendisini ancak sinemada kanıtlayabildiğini, tiyatroda buna izin verilmediğini; almanya’nın en popüler ödülü bambi’lerden “integrationspreis” (entegrasyon ödülü)’nü alırsa “onunla arkasını sileceğini” söylüyor.

erpulat çoğu söylediğinde haksız değil, gerçekten de alman tiyatrolarında türkiye kökenli oyuncu görmek çok zor (düsseldorfer schauspielhaus’da yıllardır bir tane var: taner şahintürk. shermin langhoff'un maksim gorki tiyatrosu’na ise şu anda 5’i misafir olmak üzere 9 türkiye kökenli oyuncu gelmiş (üç-dört yıl önce berlin'de bu topluluğun oyunlarını izlerken hiç türkiye kökenli oyuncusu yoktu); şu anda maksim gorki'nin yönetmenlerinden 5’i türkiye kökenli; dramaturjide ve idarede yine tek tük türkiye kökenliler var ama sahne veya kostüm tasarımcısı hiç yok). 

tamam; sadece alman tiyatro kurumlarında türkiye kökenli oyunculara karşı bir önyargı değil, almanya genelinde merkel’in öncülüğünde türkiye’ye karşı bir yargı olduğu kesin ama bir de madalyonun diğer tarafına baksak ya: sahi, kaç türkiye kökenli tiyatro izleyicisi var almanya’da!

daha önce de almanya’ya defalarca geldim, gösterilere gittim, ama bu sefer biraz daha uzun süreli olmak üzere buradayım, şimdilik iki haftayı geçti, neredeyse her akşam bir oyuna, konsere, dans etkinliğine gittim. sokaklarda, üniversitede, mağazalarda, trenlerde neredeyse kendimi türkiye’de zannedecek kadar türkçe konuşanları duyarken, 2009’dan beri almanya’da 100’ün üzerinde cami yapılmışken, almanların pritzker ödüllü mimarı gottfried böhm ve oğlu paul böhm köln’de anlı şanlı bir cami inşa ederlerken; yani türkiye kökenliler almanya'nın kamusal alanında ciddi bir şekilde varoluyor ve kendilerini gösteriyorlarken; ne bir konserde ne bir tiyatroda tek bir türkçe konuşan izleyiciye rastladım. ama bir sefer mecburen gittiğim, kaldığım evin yakınındaki alışveriş merkezi türk kaynıyordu!

şimdi merakım, berlin maksim gorki tiyatrosu’ndaki radikal değişimin tiyatronun seyirci profiline de yansıyıp yansımayacağı..

2 yorum:

  1. Konserlerde ve Tiyatrolarda çok Türk kökenli dinleyici ve seyirci var aslında... Kendi aralarında Türkçe değil de Almanca konuştukları için farkında değilsiniz sanırım ne kadar Türk kökenli seyirci olduğunun...

    YanıtlaSil
  2. yorumunuza çok teşekkür ederim; izleniminiz ayrıca sevindirdi beni.
    tabii siz de kabul edersiniz ki, etraftakilerin türkiye kökenli olup olmadığını anlamak için konuştukları dili duymaya ihtiyacımız yok genellikle..
    ve anlamadığım bir şey var: sokakta, trende, üniversite koridorlarında, hatta üniversite kütüphanesinde yüksek sesle türkçe konuşanlar konser-tiyatro fuayelerine girince neden almancaya dönüyorlar..

    YanıtlaSil